Top
26/01/2014

Tayyip’in tehditleri

Sevgili okuyucularım, bir ülkenin başbakanı olan herhangi bir şahsı düşünün, önüne geleni tehdit ediyor! Böyle bir şey olabilir mi?
Afrika'nın kabile devletlerinde, Latin Amerika'nın muz cumhuriyetlerinde, Uzakdoğu'nun ne idüğü belirsiz ülkelerinde, Suudi Arabistan ve Katar gibi şeriat ve hırsızlıkla yönetilen yerlerde belki olabilir.
Ama hiçbir demokratik ülkede -ki biz öyle geçiniyoruz!- mümkün değildir.
Türkiye tehditlerle yönetilemez.
Son zamanlarda dikkat ediyorum, Tayyip'in sinir sistemi iyice bozulmuş durumda.
Bu açıdan ciddi bir rahatsızlığı olduğu kanısındayım ama teşhis koyacak olanak ve bilgilere sahip değilim.
Doğru teşhisi ruh ve sinir hastalıkları uzmanı olan hekimler koyacaktır.

* * *

TÜSİAD'ı kürsülere çıkıp tehdit ediyor. TÜSİAD Türkiye'nin kaymak tabakası, en büyük işadamlarının derneği.
Hükümeti ve ekonomik gidişi eleştirdiler…
Ve Tayyip onlara yanıt verdi:
“Bizde bir işiniz olursa sakın ola ki yanımıza gelmeyin!.. Bir daha bize (hükümete) hangi yüzle geleceksiniz? Bizi karşınızda bulacaksınız. Yaptığınız vatana ihanettir!”
TÜSİAD'ı ülkeye ihanet etmekle suçladı… Çünkü gidişi eleştirdi.
Sonra sıra geldi Mustafa Sarıgül üzerinden CHP'yi tehdit etmeye:
“Size Pazar gününe kadar süre veriyorum. Sarıgül dosyasını siz açıklamazsanız ben açıklayacağım!”
Sözünü ettiği dosya yeni değil. Uzun yıllar önce CHP tarafından, kurultay kavgaları sırasında hazırlanmıştı.

* * *

Tayyip korkuyor. Özellikle İstanbul'u kaybetmekten korkuyor.
Yıprandı, örselendi ve hayatının en bitkin dönemini yaşıyor. Sinir sistemi işte bu yüzden laçka oldu.
Rüşvet ve yolsuzlukların küçücük bir bölümü ortaya döküldü, Bakan çocukları, Halkbank genel müdürü falan içeri atıldı, kendisinin bazı telefon görüşmeleri, kızının yaptığı villa pazarlıkları internete düştü. Her yerde kasetler var!
Tahminim, bunun bir başlangıç olduğudur.
Fethullah kasetleri de bir süre önce ortaya saçılmış, “Ananas” Türk siyasi tarihine böyle girmişti.
İki taraf birbirini dinliyor, yeri ve zamanı gelince kasetleri açıklıyor.

* * *

Dün Diyanet'in düzenlediği salon toplantısında cemaat ekibine yine isim vermeden sataştı, saldırdı. Onlara en ağır sözlerle hakaretler etti.
Tayyip'in üslubu -sinir sistemine bağlı olarak- artık böyle.
Tehdit etmek, sert çıkmak, posta koymak ve karşısındakileri bu yolla korkutmaya ve sindirmeye kalkışmak.
Elinde kendince önemli bir koz var. Geçmişte “Kendisine oy veren yüzde 50'yi evlerinde zor tuttuğundan” söz etmişti.
Acaba çok sıkışırsa, günü geldiğinde onları sokağa dökmeyi mi düşünüyor?
Türkiye'yi Ukrayna'ya benzetmeyi mi amaçlıyor?
30 Mart seçimleri Tayyip için en zor kavşak olacak. O güne kadar bağırıp çağıracak, tehdit edecek, önüne gelene posta koyacak.
Seçimde yeterli oy alırsa ne iyi, almazsa saldırıları daha da sertleşecek, “Tarzan zor durumda” filmini en baştan izlemeye başlayacağız.

Tayyip adına din toplantısı

Sevgili okuyucularım, dün İstanbul'da ilginç bir toplantı vardı. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez imzasıyla gönderilen davetiyede bu toplantı aynen şöyle duyuruldu:
“T.C. Başbakanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın onurlandıracağı Yüzyılın İslam Kültür Hizmeti Onur ve Hizmet Ödülleri programını şereflendirmenizi dilerim.”
Bu amaçla resmi yazışmalar yapıldı. Davetli olanların tamamı İstanbul'un 34 ilçesiyle birlikte başka yerlerden çağrılan müftüler ve imamlardı.
Sadece İstanbul'dan getirtilen din adamlarının sayısı 2.500 kişi.
Kaymakamlıklara yazılan resmi yazılarda şöyle denildi:
“İlçe müftüleri ve tüm personele programın duyurusunun yapılarak ekte belirlenen sayıda görevlinin planlamasının yapılması, görevlendirilen personelin saat 9.30'da hazır bulundurulmasının temini, ayrıca bir personel görevlendirilerek katılımcıların kontrolünün sağlanması…

Not: Söz konusu personel ilçenizde görev yapan imam-hatip, müezzin-kayyum ve Kuran kursu öğrencilerinden planlanacaktır.”

* * *

Müftüler ve imamlara da ayrıca tek tek bildirimde bulundular ve salon doldu. Bunca emir ve yazışmadan sonra sıkıysa gelme!
Tayyip kürsüye çıkıp önündeki yazılı metni okudu, cemaate en ağır sözlerle saldırdı, aşağıladı, alay etti, hakaretler savurdu.
Kutsal dinimiz bir kez daha Tayyip'in siyasi şovuna, siyasi çıkarlarına alet edildi.
Hem de bu kez din adamlarını kullanarak, onlara hitap ederek!..
Demek ki devletin Diyanet İşleri Başkanlığı bile bu siyasi şova alet olmayı uygun görmüş, içine sindirmiş.
Yaptığı günah mıdır değil midir, ben bilemem.
Kararı Diyanet İşleri Başkanı olan AKP'li şahıs kendi vicdanında versin!

* * *

Emin Çölaşan'ın notu: Hava Kurmay Albay Cengiz Köylü Balyoz ve Ergenekon davalarından yargılandı, 18 yıl hapis cezası aldı. Şimdi Hadımköy askeri cezaevinde yatmakta.
Köylü bir kitap yazdı, kendisinin ve arkadaşlarının Balyoz ve Ergenekon davalarında yaşadıklarını, düzmece belgeleri, iftira çetelerini, cemaatin abilerini, silah arkadaşlarına ihanet eden üniformalıları, savcıların ihmallerini ve başına gelenleri belgelerle ve yaşadıklarıyla anlattı:
“Ergenekon'dan Balyoz'a Asrın İftirası” (Kaynak Yayınları.)
Yeni çıkan bu ilginç kitabı okumanızı öneririm. Balyoz ve Ergenekon davalarının hakim ve savcıları ile bu konuda son kararı veren Yargıtay yetkilileri de mutlaka okumalıdır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp