Top
26/01/2013

Merhaba Necdet Bey!..

“Sayın Necdet Bey, sizin gibi yüce bir kişilikle görüşme olanağı, bizim gibi sıradan vatandaşlar için hiçbir zaman mümkün değildir. Bu nedenle size bu açık mektubu buradan iletiyorum.

Bu mektupta yazacaklarım, sizi görseydim söyleyecek olduğum hususlardır. Sayın Necdet Bey, Türk Ordusu'nun başındaki kişisiniz. Genelkurmay Başkanı olarak görev yapıyorsunuz. Dolayısıyla, altınızdaki kadroların başına gelenlerden, oynanan oyunlardan, kurulan tezgahlardan ve size yönelik tepkilerden herhalde haberiniz vardır!
İster muvazzaf olsun ister emekli, general, amiral, subay ve astsubaylarınızın önemli bir bölümü halen tutuklu. Bazılarına ağır hapis cezaları verildi.
Bunlar düzmece belgelerle yargılandı, yargılanıyor. İşin daha da utanç verici yanı, çok sayıda masum personelinize yüz kızartıcı suçlar atıldı:
Fuhuş, şantaj, casusluk, suikast!..
Beyefendi, bütün bunlar olurken siz neredesiniz, ne yapıyor ve ne diyorsunuz?

* * *

Bakınız, son olarak bir Oramiral'iniz görevinden istifa etti. Yapılan haksızlıklara dayanamayıp görevi bırakan kişi, Cumhuriyet Donanması'nın Komutanı. Deniz Kuvvetleri'ndeki iki Oramiral'den biri.
Bu istifayı bile uzun süre kamuoyundan gizlediniz.
Bugüne kadar resmi bir açıklama yapmaya diliniz varmadı, yüreğiniz yetmedi.
Necdet Bey, sizin oralarda bir şeyler oluyor!
Siyasi iktidar sokmuş elini Türk Ordusu'nun içine, istediği gibi oynuyor. İstediğini tutuklatıyor, istediğini ihya ediyor.
Başında bulunduğunuz Cumhuriyet Ordusu böylece horlanıyor, aşağılanıyor, Atatürk'ün subayları saf dışı bırakılıyor.
Bunların tamamı, sizin çok yüce olan kişiliğinizin gözleri önünde gerçekleşiyor.
Acaba siz bu olanları görmüyor musunuz?

* * *

Necdet Bey, tutuklu veya hüküm giymiş komutanlarınız hapishane duvarlarının ardından haykırıyorlar. Uğradıkları haksızlıkları, yapılan yasa dışı uygulamaları, hukukla bağdaşmayan mahkeme kararlarını tek tek belgeleyip kanıtlıyorlar, kitaplar yazıyorlar.
Duvardan ses var, bir tek sizden ses yok beyefendi!..
Bu haksızlıkları benimsiyor musunuz? Lütfen konuşun, ya ‘Evet' deyin, ya ‘Hayır.'
Bir tavır koyun beyefendi, bir tepki gösterin.
Evet, bugün oturmakta olduğunuz o makama bu iktidar tarafından getirildiniz. Şansınız varmış! Sizden önceki Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları, yapılan bu haksızlıklara karşı onurlu bir tavır koyup istifa ettiler…
Ve önünüz böylece açıldı, o makama kaderin cilvesiyle oturmuş oldunuz.

* * *

Tamam, siz bu hükümetin memurusunuz. Ama siz sıradan bir memur değilsiniz.
Memur vardır, tavır koyarsa kaybedeceği bir şeyler olacağı için korkar, ses çıkaramaz. İktidarın emir kulu olarak görev yapmaya mecburdur.
Siz neden korkuyorsunuz Necdet Bey?
Kaybedecek neyiniz var?
Olsa olsa konutunuzdan çıkar, herhangi bir orduevinin korumalı lojmanına yerleşirsiniz!
O halde niçin suskun kalıyorsunuz? Silah arkadaşlarınıza bu yapılanları nasıl oluyor da
içinize sindiriyorsunuz?

* * *

Bakınız beyefendi, üniformalılar dahil sokaktaki insan, hangi görüşte olursa olsun şöyle diyor:
‘Bu Genelkurmay Başkanı Tayyip iktidarının adamı. İktidar, bütün bunları Türk Ordusu'nu devşirmek için yapıyor. Aynı fikirde olan Necdet Bey de, silah arkadaşlarına yapılanlara o yüzden tavır koymuyor.'
Yakın tarihimize bir bakın beyefendi, hükümetle görüş ayrılığına düşen Genelkurmay Başkanlarının istifa ettiğini göreceksiniz.
Sizin bu sessizliğiniz, hükümet tarafından sahneye konulan bu çirkin tiyatro eserini benimsediğiniz anlamına gelir.
Necdet Bey, TSK olarak ‘Sarı öküzleri' birer birer feda ettiniz.
Onların yatak odalarına gizli kameralar konulurken, piyasadan ayarlanan birkaç isimsiz ihbarcının katkılarıyla subayların evleri ve karargahları basılırken, ‘Darbe, terör, cinayet, fuhuş, casusluk, şantaj' gibi düzmece iddialarla astlarınız ve silah arkadaşlarınız içeri tıkılırken, bunlara tepki göstermek sizin aklınıza hiç gelmiyor mu?

* * *

Unutmayın, Atatürk'ün ordusu devşiriliyor Necdet Bey. Ne olur, bir gün olsun bir kez konuşun, ses verin. Bu yapılanlara onay veriyorsanız, açıkça söyleyin. Vermiyorsanız, onu da açıkça belirtin. Bir gün aklınıza gelirse gidin Silivri'ye, İstanbul ve İzmir'deki askeri cezaevlerine ve oralarda günahsız yere yatırılan komutanlarınızın ve astlarınızın halini hatırını bir sorun. Hiç endişe etmeyin, bunu yaptığınız takdirde yüce kişiliğinize hiçbir zarar gelmez. Küçülmez, tam tersine büyürsünüz. Cumhuriyet Donanması'nın komutanı olan Oramiral Nusret Güner, yapılan haksızlıklara daha fazla dayanamayıp istifa etmek
zorunda kaldı. Bu olay size bir şeyler anlatmıyor mu? İçinde bulunduğunuz ‘Kuzuların sessizliği' ortamından biraz olsun sıyrılmanız gerektiğini anımsatmıyor mu?

* * *

Necdet Bey, sizin gibi yüce bir kişiliğe yazdığım bu mektup eğer sizi rahatsız ettiyse, çok özür dilerim!
Ama biraz düşünmeniz gerekiyor. Bugünkü iktidara yakın olabilirsiniz, oyunuzu onlara
veriyor olabilirsiniz…
Fakat siz o makamda Tayyip'in ya da siyasi iktidarın değil, Türk milletinin Genelkurmay Başkanı olarak oturuyorsunuz. İktidar tarafından kurulan tezgahlara daha fazla geçit vermeyin…
Çünkü o ordu sizin değil, aynı zamanda bizimdir.
Bu iktidarın bütün amacı, özellikle iki kurumu ele geçirmekti:
Türk Ordusu ve yargı. Yargıyı tümüyle teslim alıp işi bitirdiler.
Ama Türk Ordusu'na da teslim bayrağı çektirmeleri gerekiyordu. Atatürkçü Ordumuzu kendilerinin ‘En büyük düşmanı' olarak görürlerdi. Medyaları, ordumuza her gün söver ve hakaretler yağdırırdı. Ne zaman ki siz Genelkurmay Başkanı oldunuz, Türk Ordusu'na övgüler düzmeye başladılar. Vallahi dünyayı tersine döndürmeyi başarmış oldunuz!
Böylece, komuta kademesini sizin katkılarınızla ele geçirip bütün bu olanlara sessiz ve tepkisiz kalmasını sağladılar.
Ne acıdır, artık herkes ‘Bir ordumuz vardı, o da bitti.
Güvendiğimiz dağlara kar yağdı' diyor.

* * *

Necdet Bey, sıradan bir vatandaş kimliğimle ve haddim olmayarak yazdığım bu mektubu okudunuz. Değerli zamanınızı aldığım için çok özür diliyorum!
Şimdi lütfen ‘Ulan bu herif neler zırvalıyor, bana neler yazmış' demek yerine biraz düşününüz…
Belki de ‘Herif doğruları yazmış, yapamadıklarımı, ürkekliğimi ve iktidar yandaşlığımı yüzüme vurmuş' diyeceksiniz! Doğrusu da budur.
Unutmayın, bu açık mektubun tek okuyucusu siz değilsiniz. Sözcü'yü her gün okuyan bir milyon kişiyle birlikte sizin on binlerce subay ve astsubayınız da bunu okuyacak, hakkınızda bir not da onlar verecek.
Saygılarımla ve kaygılarımla
Necdet Bey!”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp