Top
23/05/2013

Yalakalık çukurunda yandaşlar…

Sevgili okuyucularım, mesleğini ciddiye alan gazetecilerin her gün ilk görevi, bütün gazeteleri okumaktır. Benim önüme de her gün 24 gazete gelir.
Bunların hepsini A'dan Z'ye okumak elbette ki mümkün değildir. Beni ilgilendiren haberlere bakarım, az sayıda köşe yazarının yazılarını okurum.
Gazeteleri elime alınca doğal olarak birinci sayfaları, manşetleri görürüm.
Özellikle yandaşların yağcılık dolu manşetleri önemlidir!
Yandaş deyip geçmeyin, bunlar Türk basınının yüzde 90'ını oluşturur. Bunlar iktidarın, AKP'nin ve özellikle Tayyip-Abdullah ikilisinin sözcüsüdür.
Bunların yalanlarını, iftiralarını, attığı çamurları okurken yüzüm kızarır, utanırım.
Bunların çoğu her gün Allah, Peygamber diyen sahtekarlardır.
Bazı yandaşlar ise Allah Peygamber demez. Tam tersine, sayfalarında çıplak kadın resimleri ve her çeşit magazin yer alır…
Alkol, baldır bacak, zengin kesimin ve sosyetenin vıcık vıcık haberleri bunlardadır.

* * *

Dün gazeteleri okurken gözüme yine ilginç bir haber takıldı.
Yağcılığın, vıcıklığın, utanmazlığın artık son haddine varmışlardı.
Birinci sayfada fotoğraflı olarak verilen haber ve manşetler üç aşağı beş yukarı aynıydı:
Hürriyet manşetten-fotoğraflı: “Bizim hikayemiz de Lincoln'e benziyor. Hayrünisa Gül, eşi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le birlikte izlediği Lincoln filminden çok etkilendiğini söyledi…”
Habertürk birinci sayfadan: “Bizim hikayemiz Lincoln'e benziyor. Hayrünisa Gül: Eşimle Lincoln filmini seyrettik. Lincoln ve eşiyle hikayemiz çok benziyor…”
Akşam birinci sayfadan manşet, fotoğraflı: “Hayrünisa Gül: Hikayemiz Lincoln'le benzeşiyor. Eşiyle ilgili sahnelerde kendimi onun yerine koydum…”
Zaman birinci sayfadan manşet, fotoğraflı: “Lincoln'le hikayemiz birbirine çok benziyor…”
Star birinci sayfadan manşet, fotoğraflı: “Hikayemiz Lincoln'le benzeşiyor.”

* * *

Peki nedir bu olay? Bayan Hayrünisa'nın sözleri herhalde çok önemli ki, yandaşların
manşetlerinde yer buluyor! Bu sözleri acaba nerede söylemiş?
Hanımefendi bir Erzurum gezisi yapmış.
Oraya yandaşların yazarlarını, Ankara temsilcilerini davet etmiş ve onlara bir nutuk atmış.
Ancak hepsinin ortak görüşü Lincoln filmi olmalı ki, dün hepsi aynı manşeti atmaktan
utanmamış!
Gazeteci olmayanlar haklı olarak bilemez. Ben size bu işin perde arkasını kısaca anlatayım:
Gazeteciler, bunlar tarafından gezilere davet edilir.
Altlarına ya uçak verilir, ya da hanımefendi veya kocasının özel uçağına binip giderler.
Bütün harcamalar devlet tarafından ödenir.
Sonracığıma, geziye katılan yandaş gazeteci ve yazar takımına direktif verilir:
“Şu bölümleri manşet yapmanız rica olunur!”
Bu aslında rica değil, emirdir.
Gezideki gazeteciler İstanbul'da gazete yönetimini arayıp bu “Ricayı” iletirler.
“Ben şimdi haberi geçiyorum, şurasını manşete çekmenizi istiyorlar…”

* * *

Yukarıda size somut örneklerini verdim. Nasıl olur da bir kadıncağızın sıradan sözleri böyle
birinci sayfalardan verilir, manşete çekilir!..
Bu nasıl gazeteciliktir! Akıl alacak iş değildir.
Bizim meslek adına bir yüz karası, utanç tablosudur.
Kimdir bu aile, neyin nesidir?
Kocası “Ne mutlu Türküm diyene” sözünü “İlkellik” olarak tanımlamıştır…
Bunlar geçmiş yıllarda Türk devleti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dava açıp 100 bin dolar tazminat talep eden bir ailedir. Nedeni, Hayrünisa o sırada Ankara'da Dil Tarih Coğrafya Fakültesi öğrencisidir. Kayıt fotoğraflarını sıkmabaşlı vermek istemiş, kabul edilmeyince dava açıp “Gavurlardan” para istemiştir!
Yazmaya kalksam daha çok şey var da, yer yok!

* * *

Hanımefendi ABD Başkanı Lincoln'le ilgili bir film izlemiş, çok etkilenmiş, yanında götürdüğü gazetecilere bunu anlatıp manşet olmasını sağlıyor!
Kim takar Lincoln'ü, kim takar Gül ailesiyle Lincoln ailesinin yaşamlarındaki benzerliği!.. Kime ne!.. Hem de manşetlik haber bunun neresinde?
Bizim yandaş-yalaka medya ipin ucunu artık iyice kaçırmış, Hayrünisa'nın bu anlamsız
sözlerini sanki önemli bir şeymiş gibi -verilen direktif uyarınca- manşetlere taşıyor.
Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki “Kardeşim, sen ayakta mı uyuyorsun, televizyonları
izlemedin mi? Onlar da bu haberi ballandıra ballandıra verdiler…”
Mutlaka öyledir ama ne yazık ki televizyon haberlerini izleme olanağım olmuyor.
Al gazeteleri vur televizyonlara!..
Yandaş-yalaka gazeteler ne ise, birkaçı dışında bütün televizyon kanalları da aynı şeyin soyu.

* * *

Sevgili okuyucularım, ben medyanın böylesine yozlaştığı, iktidarın kucağına böylesine düştüğü şu rezil ortamda en çok neye üzülüyorum bilir misiniz?
Hürriyet gazetesinin düştüğü duruma.
O gazete bir zamanlar “Türk basınının amiral gemisi” olarak bilinirdi. Attığı manşetler, verdiği haberlerle Türkiye'yi sallardı. Büyük ağırlığı vardı…
Çünkü sahibi Erol Simavi'nin gazetecilik dışında bir işi yoktu.
Dolayısıyla iktidarlardan korkmaz, Hürriyet'te adam gibi gazetecilik yapılırdı. Ben o gazetede 22 yıl yazdım. Ne zaman ki Hürriyet'i Aydın Doğan isimli bir işadamı satın aldı… Ve ne zaman ki AKP tek başına iktidar oldu, işte o zaman Hürriyet kucağa düştü…
Sansür ve korku başladı! “Aman iktidarı eleştirme, bizim çok işimiz var. Patron ihaleye giriyor, iş bekliyor, sakın dokunma” feryatları arşa yükseldi…
Ve geçmişin o saygın, “Amiral gemisi” olan gazete, günümüzde “AKP'nin refakat gemisine” dönüştü.
Bugün hiçbir Hürriyet yazarı özgürce yazamaz, iktidarı eleştiren hiçbir haber gazetenin sayfalarında yer bulamaz.
Daha dünkü Hürriyet'te, köşe yazarı Mehmet Yakup Yılmaz bir gün önceki yazısının sansür
edildiğini şöyle anlatıyordu:
“Dün bu köşede bir yazı yazmıştım. Konu AKP'nin gündeme getirdiği içki yasakları kanunuyla ilgiliydi. Neden olduğunu anlayamadığım bir şekilde yazının son bölümü ‘Uçmuş'. Sizlerden özür dilerim…”
Benim yazılarımı da Ertuğrul Özkök, patronu Aydın'dan aldığı direktif doğrultusunda sık sık
“Uçurur”, sonra da bana gelip gazeteden istifa etmem için büyük paralar, yani rüşvet teklif ederdi!
Şu koskoca gazetenin düşürüldüğü yandaşlık çukuruna bakıyorum da, “Yazıklar olsun”
diyebiliyorum.
Patron Aydın şimdi Milli Piyango'yu almak istiyor. Paraya para demeyecek, yüzlerce trilyonla oynayacak. Böyle bir gazete bırakın muhalefet yapmayı, iktidarı kızdıracak bir haber yapabilir mi? Nitekim yapamıyor.
Hürriyet gazetesi günün birinde Hayrünisa'nın “Bizim hikayemiz Lincoln'e benziyor” dediğini manşet yapacaktı haaa!
Hayırdır inşallah, hep birlikte rüya mı görüyoruz acaba!..
Ah yandaşlık, ah patron çıkarları, ah para!..
Sen neler yaptırıyorsun bunlara!..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp