Top
22/01/2013

“Boşverin bu işleri!..”

Sevgili okuyucularım, Türkiye Cumhuriyeti sadece Apo pazarlıklarında küçük düşürülmüyor. Bunun daha başka örnekleri de var.
Biliyorsunuz, bu hükümet Suriye'de Esad rejiminin devrilmesi için elinden geleni
yapmakta. Oysa Tayyip'le Esad daha iki yıl öncesine kadar birbirleriyle sarmaş dolaş oluyordu.
Birlikte aile boyu tatil yapıyorlar, koklaşıp öpüşüyorlardı.
Tayyip ona “Kardeşim Esad” diye hitap ediyor, iki ülke arasındaki dostluktan, kardeşlikten dem vuruyordu.
Aradan günler geçti ve günün birinde Tayyip'e Amerika'dan sözlü direktif geldi:
“Biz Esad'ı devirip orada İslamcı bir rejim kurmaya karar verdik. Bundan sonra bizim yanımızda yer alıp Esad'ı düşman ilan edeceksin.”
Her şey böyle başladı.
Suriye'de kanlı olaylar yaşanmaya başlandı. Adına kısaca “Muhalifler”
denilen kesimler Esad rejimini devirmek için silaha sarıldı.
İslamcılar, Müslüman Kardeşler, El Kaide gibi şeriatçı örgütler artık savaş ilan etmişti. Suriye'nin her yerinde olaylar çıkıyor, bombalar patlıyor, insanlar ölüyordu.
Suudi Arabistan, Katar gibi şeriatçı ülkelerde eğitilip Suriye'ye gönderilen paralı askerler önüne gelen her yeri bombalıyor, herkesi öldürüyordu.
Bu olayı somutlaştırmak için şöyle bir örnek vereyim:
Varsayalım bizdeki PKK devlete isyan etmiş, arkasına yabancı güçleri almış, kıyameti koparıyor… Ve bizim ordumuz bunlarla savaşıyor.
Suriye'deki olay aynen böyle.
Tek fark, orada İslamcı güçler, laik rejimi devirmek için silaha sarılmış durumda.

* * *

Suriye'deki bu iç savaşın zararlarını biz çekiyoruz. Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kilis gibi illerimizde ekonomi tümüyle durdu. Geçimini komşu Suriye ve Suriyelilerden sağlayan on binlerce insan, sınır kapanınca işsiz kaldı.
Yaklaşık 800 kilometre olan Suriye sınırımızda Kürtçüler, PKK'nın Suriye uzantıları egemen oldu.
Gelişmeler bizim açımızdan son derece olumsuzdu.
Tayyip ve ötekiler nutuk atmaya başladılar:
“Esad rejimi eninde sonunda devrilecektir. Suriye'nin fethi yakındır.”
Tayyip hükümeti artık bir başka ülkenin içişlerine resmen karışıyor, muhalifleri ülkemizde barındırıp her gün nutuk atıyordu.
Yandaş ve yalaka medyaya emir verildi:
“Bu adamın adını artık Esad değil, Esed olarak kullanacaksınız!”
50 yıllık Esad, bizim emir kulu yandaş medya ve TRT'de bir anda Esed oluverdi!

* * *

Ama iş bununla da bitmiyordu. Bizim kabadayıların Suriye'den korktuğu ortaya çıktı.
Evet, koskoca Türk Devleti, bir avuçluk Suriye'den korkuyordu.
Bu nedenle NATO‘ya başvuruda bulundular:
“Bizim Suriye sınırına Patriot füzeleri yerleştirin!”
NATO denilen örgütü yöneten ve orada tek söz sahibi olan ülke zaten Amerika. Bu başvuru derhal kabul edildi ve Türkiye Suriye sınırına bu füzelerin yerleştirilmesine onay çıktı.
Karar şöyleydi:
“Füzeleri NATO üyesi üç ülke olan ABD, Almanya ve Hollanda Türkiye'ye gönderip yerleştirecek…”
Çünkü Türk Ordusu'nda bu füzelerden yoktu.
Dahası, bunları kullanacak uzman personel de yoktu.
Ama işin en ilginç tarafı, yapılan resmi açıklamalardı:
“Bu füzeler ülkemize savunma amaçlı olarak kurulacaktır!”
Demek ki iç savaşta böylesine yıpranmış, harabeye dönmüş avuç içi kadar güçsüz ülke Suriye, bizim açımızdan bir tehdit oluşturuyordu!..
Ve günün birinde Türkiye'ye saldırma olasılığı yüksekti!
Eyvah ki eyvah!

* * *

Sevgili okuyucularım, Almanya ve Hollanda tarafından gönderilen Patriot füzeleri dün gemilerle İskenderun Limanı'na gelmeye başladı. Bunlar Suriye sınırımızda uygun yerlere yerleştirilecek, kurulacak.
Ancak küçük bir sorun daha var:
Bunların yöneticisi ve kullanıcısı olarak binlerce yabancı asker de Türkiye'ye geliyor. Mehmetçiğe de işin bekçiliği düşecek.
Yabancı askerler şimdi ülkelerinden konuşmaya başladı bile:
“Şimdi Türkiye'yi tanıyacağız.
Merhaba, günaydın, evet demeyi öğrendik…”
Ama işin perde arkasında farklı olaylar var. Gerçek şöyle:
Esad daha fazla direnirse, onu yıkmak mümkün olmazsa, bu füzeler saldırı amacıyla kullanılacak. Suriye Ordusu bunlarla vurulacak. Sadece Suriye değil, bu füzelerin menzili İran ve Irak'ı da kapsıyor. Gerektiğinde onlar da vurulacak.
Peki kim tarafından vurulacak?
Türkiye'de konuşlanan ve ateşleme sistemini ellerinde bulunduran yabancı askerler tarafından!
“Vur” emrini kim verecek?
Yabancı ülkeler ve NATO.
Ama işin “Teselli” veren bir yanı da yok değil yani!..
Füzeci askerler artık sık sık Kilis, Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş barlarına pavyonlarına gidip stres atacak, biraz para bırakacak! Hatta biraz yol gitmeyi göze
aldıkları takdirde Adana ve Mersin'deki barlar ve pavyonlar da şenlenecek!

* * *

Şimdi size yakın geçmişten, 22 Temmuz 2006 tarihli yazımdan örnek vereyim de, devletin dış politikasının nasıl yönetildiğini bir kez daha gözler önüne sereyim.
O zaman Tayyip'in danışmanı olarak görev yapan Ahmet Davutoğlu isimli şahıs Suriye'de Esad'la görüşüp iltifatlar yağdırıyor, dostluktan ve kardeşlikten dem vuruyor. Yanında Şam Büyükelçimiz var. Sonra büyükelçimizi kaş göz işaretleriyle dışarı çıkarıyor. Demek ki orada devletten gizli konuşacağı şeyler, yapacağı pazarlıklar var.
Sonra aynı şahıs, yani bu Ahmet, Şam'da bulunan İslamcı-terörist HAMAS örgütünün lideriyle buluşuyor. Yapılan ortaya çıkınca o günkü Dışişleri Bakanı Bay Abdullah Gül, Başbakanlık sözcüsü ve danışman olayı yalanlıyor.
Birkaç gün sonra Tayyip televizyonda “Evet, Hamas'la bu görüşme oldu” diye ağzından kaçırıyor.
Dahası var… Aynı günlerde Tayyip'in bir başka danışmanı olan Cüneyt Zapsu isimli fındık tüccarı, Ankara'da ABD, Almanya, İngiltere ve İsrail büyükelçileri ile ayrı ayrı görüşmeler
yapıyor. Adamın devlette hiçbir resmi sıfatı yok!
Tayyip Kıbrıs'ta, “Haberim yok” diyor. Dışişleri Sözcüsü Namık Tan “Bizim
haberimiz yok, basından öğrendik” demek zorunda kalıyor.
Aradan birkaç gün daha geçiyor ve bu kez gazeteciler büyük devlet adamı
Abdullah'a -namaz çıkışında- bu konuyu yeniden soruyor. Verdiği yanıt şöyle:
“Boşverin bu işleri!”

* * *

Sevgili okuyucularım, o günlerden bu günlere işte böyle, boşvere boşvere geldik. Sorumsuzluk, bilinçsizlik, kendilerini dev aynasında gören ve devleti ele geçirmeyi başaran birileri…
Şimdi her şey bitti, ABD, Almanya ve Hollanda'dan özel olarak getirtilen, İran, Irak ve Suriye'yi hedef alan Patriot
füzeleri Suriye sınırımıza kurulmak üzere!..
Yetki yabancılarda olacak, tetik yabancılarda olacak…
Ama işin utandırıcı boyutu başka:
Koskoca bir ordu besleyen Türkiye Cumhuriyeti, demek ki kendi sorunlarıyla boğuşan o güçsüz Suriye'nin bize saldırıp ülkemizi işgal etmesinden korkuyormuş!..
Vah benim ülkem vah, seni bu durumlara düşürmüşler de haberimiz yokmuş.
Yine de fazla üzülmeye gerek yok!..
Nasıl olsa “Savunmamızı (!)” bile yabancı taşeronlara ihale ettiler.
Konuyu o günkü Dışişleri Bakanı Abdullah‘ın sözleriyle bağlayalım:
“Boşverin bu işleri!”
Patriotlarımız hayırlı olsun,
Suriye'den bile korkanlara yazıklar olsun!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp