Top
20/01/2015

Dün ve bugün!

Sevgili okuyucularım, Bakanlar Kurulu dün öğle saatlerinde Tayyip'in orta hakemliğinde, gariban Ahmet'e ise malzemeci görevi verilen maçta sahaya çıktı.
Toplantıya gelirken padişahımızın keyfi yerindeydi.
Ahmet'in yüzünden düşen bin parça olmuştu.
Öyle ya, davul onun boynunda asılı ama tokmak başkasının elindeydi.
İçinden “Allahım hiç kimseyi bu duruma düşürme. Kimsenin yetkisini kimseye gasp ettirme. Ne yani, seni saraya gönderdiysek bizim işimize karış mı dedik” diyerek yerine oturdu.
“Ulan ben gölge başbakan mıyım, bu tiyatroda rol verilen figüran mıyım, elinden tutulup 23 Nisan Çocuk Bayramı'nda büyüklerin koltuklarına oturtulan küçük çocuk muyum!..”
Ahmet ağlamaklı olmuştu ama vaziyeti çaktırmaması gerekiyordu.
Sonra kendi kendini teselli etmenin yollarını aradı:
“Oğlum Ahmet, sen kendini üzme. Bak, seni koskoca sadrazam yaptı. Her gün kürsülere çıkıp nutuk atıyorsun, dinden imandan söz ediyorsun, düzmece toplu açılış törenlerinde boy gösteriyorsun. Biraz da ipleri padişahımız alıversin eline, ne olur yani!..”
O sırada kaçak sarayda kim olduğu bilinmeyen bir ses top gibi gürledi:
“Hüdaverdi Ahmet, sen bu tiyatroya figüran girdin, figüran kalacaksın. Seni kullanıyor. Suyunu içecek, seçimden sonra posanı çöpe atacak.”
Herkes şaşırmıştı.

* * * *

Toplantı başlarken Tayyip sordu:
“- Ey benim vezirim ve kulum Ahmet anlat bana bakalım, din sömürüsü nasıl gidiyor? Seni bu konuda biraz yetersiz görüyorum.”
– “Padişahım fena gitmiyor. Osmanlı işini fazla tutturamadık, hepsi o kadar.”
– “Niçin tutmadı bu Osmanlı işi, anlat bana…”
– “Padişahım kulların bu palavra durup dururken nereden çıkmıştır diye soruyorlar. Bir de kafaya senin çeşitli kılıklara soktuğun o bornozlu askerleri takmışlar. Bu nasıl iştir diyorlar.
– “Biz Osmanlı'nın devamı değil miyiz?”
– “Efendimiz, bazı kulların diyor ki o merdivenlere güya eski Türk devletlerinin askerlerini dizdi ama kendisi Türk olduğunu söyleyemiyor ve Türk Milleti diyemiyor, bu nasıl iştir?”
– “Ben Türk Milleti demek zorunda mıyım? Milletimiz deyip geçiştiriyorum, yetmez mi Ahmet?”
Tam da bunlar konuşulurken, kaçak saraydaki nereden geldiği bilinemeyen ses bir kez daha gürledi:
“Bırakın artık milleti kandırmayı. Yaptığınız ayıptır.”

* * * *

Padişahımız efendimiz bu gür sesi ikinci kez duyduğunda iyice işkillenmişti:
– “Bu ses kimin sesidir ey benim vezirlerim? Bize bu sabotajı kim yapmaktadır?”
– “Bu sesin sahibi olsa olsa cemaat olabilir padişahım. Buraya çatıdan dinleme aygıtı koymuşlardır!.. Her şeyin sorumlusu onlar.”
Tayyip kızmıştı.
“Vay namussuzlar vay, inlerine girdiğimin cemaati!..”
Sonra devam etti:
– “Vezirim Ahmet, CHP camileri yıktı, ahır yaptı yalanına devam. Bu yalan tutar. İkimizin de elindeki en büyük koz bu… Gerçi sana verdiğim ödevleri iyi yapamıyorsun ama öğreneceksin.”
– “Nasıl yani padişahım?”
– “Konuşma yeteneğin yok. Hep aynı şeyleri söyleyip bıktırıyorsun. Onun için sana kukla başbakan diyorlar, çocuk bayramı başbakanı diyorlar.”
Sadrazam duygulandı, ağlamaya başladı:
– “Padişahım etme eyleme, senden öğrendiğimi aynen yapıyorum. Bir kellem var, beğenmiyorsan o da sana feda. Öl de öleyim.”
– “Yağlamayı bırak vezirim, şimdi bundan sonra Arapça ve Farsça'ya daha fazla önem ver. Osmanlıca yazıyı millete öğretin, gün gelir lâzım olur! Bolca imam hatip kurun… Her şeyimle arkanızdayım. Bütün gücümü partimiz için kullanacağım.”
O gür ses Bakanlar Kurulu toplantısında yeniden patladı:
“Yahu sen seçildiğinde tarafsız olacağına namusun ve şerefin üzerine yemin etmemiş miydin? Bu nasıl namus ve şeref yeminidir ey Tayyip?”
Hepsi şaşırmıştı!.. Kimin sesiydi bu, suskun kaldılar!

* * * *

Şaşkınlık geçince Tayyip yine aldı sazı eline!
“Ey benim emir kulu vezirlerim, şimdi sizlere çok önemli bir talimat daha veriyorum. Yarın (yani bugün için söylüyor) bizim çocukları kurtarın.”
Ahmet'in jetonu önce düşmedi, yerinden zıpladı:
– “Hangi çocukları padişahım?”
– “Oğlum dört Bakan Bey zan altında. Yolsuzluk, rüşvet… Belgeler felaket ama onlar yanarsa, Yüce Divan'a gönderilirse okkanın altına biz de gideriz. Hâlâ kim olduklarını anlamadın mı? İşte onları AK'layacaksınız.
– “Bütün milletvekillerimiz ayarlandı padişahım, hepsi ret oyu verecek. Belki birkaç fire veririz ama sonuç değişmez.”
– “Yarın sıkışırsan kürsüye çıkıp CHP camilerimizi ahır yaptı deyip konuyu değiştireceksin. Kur'andan ilgili ilgisiz ayetler okuyacaksın…”
– “Zaten yapıyorum efendimiz!..”
O gür ses yeniden patladı, Bakanlar Kurulu toplantısına bomba düşmüş gibi oldu:
“Bu yaptıklarınız ayıptır, hem de günahtır be!.. Sizde hak hukuk, Allah'tan korkmak ve kuldan utanmak hiç yok mudur?”
Padişah tepki gösterdi:
– “Nereden geliyor bu ses, kimin sesidir? Derhal buluna ve her kime aitse yakalanıp kellesi vurula! Bir de bana utanmadan diktatör derler, polis devleti kurdu derler!”
Toplantı bitti, sadrazam yardımcısı Bülent Paşa açıklama yaptı:
“Toplantımızda çeşitli ülke sorunları başarıyla görüşülmüş ve çok önemli kararlar alınmıştır!….”
Dün çok önemli (!) kararlar aldılar, bugün Meclis'te adamlarını AK'layacaklar.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp