Top
19/04/2014

Heeey, cumhurbaşkanı seçiyoruz biz!

Sevgili okuyucularım, bildiğiniz gibi ilk kez cumhurbaşkanı halkın oylarıyla seçilecek. Ama kim kimi seçecek, o meşhur ikiliden hangisi aday olacak belli değil.
Her gün biri konuşuyor, birileri bir şeyler üfürüyor, kafamız karışıyor.
Otur masa başında, Tayyip-Abdullah biraderler hariç istediğini aday göster, ismini piyasaya sür.
Şimdilik iki “Vatansever” aday olduğu anlaşılıyor:
Tayyip-Abdullah.
İlkinin gözü kara… Seçilirse aynen bugünkü gibi davranacak, o makamı açıkça siyasete alet edecek, anayasa yemininde yer alan tarafsızlık ilkesini falan paspas gibi çiğnemekten bir gün olsun vazgeçmeyecek.
İkincisi ise başka şeyler peşinde.
O şimdilik sessiz ve derinden gidiyor, iyi polis rolü oynuyor, tavşana kaç tazıya tut diyor, her kesime hoş görünmek için ciddi çaba harcıyor.
İlki cemaatin amansız düşmanı olduğunu iddia ediyor!
İkincisi cemaate hoşgörüyle bakıyor!
İlkinin görevi yasa yapıp ülkemizi hem kendi, hem de Meclis diktatörlüğü ile devşirmek…
İkincisinin görevi önüne geleni imzalamak.

* * * *

Şimdi Tayyip'in önünde bir engel var. Partisinin tüzüğü uyarınca hiçbiri siyasetin içerisinde üç dönemden fazla kalamaz. Dolayısıyla onun ve çok sayıda siyaset arkadaşının görevi bu dönem sona eriyor.
Şimdi kendi aralarında anketler manketler düzenliyorlar ki, kitabına uydurup bu üç dönem yasağını kaldıracaklar. Demek ki tümüyle göstermelikmiş, Türk Milleti'ni kandırmaya yönelikmiş.
Birader Abdullah derseniz, esrarengiz havalarda.
Aday olacak mı, olmayacak mı belli değil.
Önümüzdeki günlerde Tayyip'le görüşeceklermiş, kimin aday olacağı böyle belirlenecekmiş.
İnşallah aralarında hırgür çıkmaz, bugüne kadar her makamı paylaştıkları gibi cumhurbaşkanlığını da paylaşıp rahata ererler!

* * * *

Ben şahsen her ikisini de severim, ikisini de o makama fazlasıyla layık görürüm.
Türkiye'de adam kıtlığı var.
Bu ülkeyi o ikisinden başkası yönetemez.
Keşke anayasa ve yasalarda acele bir değişiklik yapılsa ve belli adımlar atılsa! Şöyle ki:
Cumhurbaşkanlığı dönüşümlü olsun.
Başka adam olmadığına göre bir yıl Tayyip, bir yıl da Abdullah sırayla yapsın.
Önümüzdeki ağustos ayında o makama kimin çökeceğini belirlemek için YSK tarafından noter huzurunda kura çekilsin!

* * * *

Bendeniz tam bu öneriyi yapmaya hazırlanırken, dün Kütahya'dan haber geldi. Aday adaylarımızdan Bay Abdullah Gül konuştu:
“Görüyorum ki birçok tartışmalar oluyor. Ben devletin bütün kademelerinde hizmet ettim. Bundan büyük gurur söz konusu olamaz. Bugünkü şartlar çerçevesinde benim gelecekle ilgili bir siyaset planımın olmadığını burada paylaşmak isterim.”
Şimdi gelin de çıkın şu işin içinden bakalım!
Bay Abdullah bu sözleriyle acaba ne demek istedi!
Gelecekle ilgili bir siyaset planı yokmuş. Bu ne demek?
“Ben ağustos ayında köşeme çekilirim” demek mi istiyor?
Ya da “Başbakanlık siyaset makamıdır. Tayyip aday olup da seçilirse ben başbakan falan olmam” mı demeye getiriyor.
Bir olasılık daha var:
“Başbakanlık siyaset makamıdır ama cumhurbaşkanlığı değildir. Ben Çankaya'ya adayım” mı demeye getiriyor!
Kendisine soruluyor: “Adaylığınızı koymazsanız siyaseti bırakacak mısınız?”
Yanıt: “Bugünkü şartlar içerisinde böyle bir planım yok.”
Yaa kardeşim böyle lastikli, anlaşılmaz laflar edeceğine daha somut konuşsana…
Somut konuşmak istemiyor musun, o halde sussana!

* * * *

İşin nereye varacağı belli. Tayyip kesinlikle aday olacak. Onu yolundan hiç kimse döndüremez.
Abdullah da niyetli ama önündeki Tayyip engeli onu ürkütüyor. Nitekim dün Kütahya'da şöyle dedi:
“Bunları arkadaşlarımızla konuşacağız, tartışacağız ve neticede bir karara varacağız. Bunu da kendi aramızda konuşarak halledeceğiz…”
Çünkü Türkiye'de sadece onlar var! Başkaları adam değil ki!
Bu yüzden at pazarlığı sadece onların arasında yapılacak.

* * * *

“Tayyip sen aday olma ben olayım. Çankaya bana iyi geldi…”
“Olur mu be Abdullah, bu iş parayla değil sırayla. Özal parti başkanlığından Çankaya'ya zıpladı. Demirel aynı şeyi yaptı… Benim onlardan neyim eksik!..”
“Ama Tayyip, onlar Çankaya'ya zıplayınca ikisinin de partisi yok oldu. Şimdi koskoca partimizi yok mu edelim yani senin yüzünden… Tüzükteki üç yıl kısıtlamasını kaldır, sen yine başbakan olarak devam et…”
“Bırak bu ayakları Abdullah, bunları ben yemem… Seni başbakan yaparız, yerimi sen doldurursun. Bugüne kadar Çankaya'da partimize iyi hizmet verdin. Otomatik imza makinesi olarak görevini fazlasıyla yaptın. Seni başbakan yaparım, ondan sonra ben senin otomatik imza makinen olurum…”
Doğrusu birkaç saat için telekulak veya telefona takılı dinleme aygıtı olmayı, ikisi arasında yapılacak olan şu pazarlıkları dinlemeyi çok isterdim!
Ama bence en iyisi, aralarında kura çekip dönüşümlü cumhurbaşkanı olmalarını sağlamaktır. Bir yıl biri, bir yıl öbürü.
Aksi takdirde Türkiye çöker!
Adam kıtlığı çeken ülkemizde bu ikisi dışında cumhurbaşkanı olacak kim var yani!
Al birini vur öbürüne.

Vural Savaş'ın yeni kitabı

Yargıtay Onursal Başsavcısı Vural Savaş'ın ilginç bir kitabı daha çıktı. Özellikle “Milliyetçilik” kavramını irdeliyor, bu konudaki yanlış anlamaları gündeme getiriyor:
“Ulusalcı mı, Milliyetçi mi Olmalıyız?” (Bilgi Yayınevi.)
Vural Savaş şu soruların yanıtını veriyor:
“Ulusalcılık ve milliyetçilik farklı kavramlar mı? Hem ümmetçi, hem milliyetçi olunabilir mi? Atatürk ölmeden önce neden içinde milliyetçiliğin de bulunduğu altı ok'u anayasal düzenimizin bir parçası haline getirdi?
Atatürk milliyetçiliği ırkçı mı, yoksa çağdaşlaşmanın önünü açan bir dünya görüşü mü?
Ülkemizin bütünlüğünü ve Laik Cumhuriyeti korumak için kendisini ulusalcı veya milliyetçi olarak tanımlayan kişilerin birbirini doğru anlamaları ve el ele verip eyleme geçmelerinden başka çare var mı?”
Vural Savaş çok ilginç bir kitap daha yazmış, ellerine sağlık.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp