Top
18/05/2013

Suriye sınırı kan ağlıyor

Sevgili okuyucularım, önce Tayyip'in çoluk çocuk tam kadro çıktığı ABD gezisine kısaca
değineyim. Tayyip, başta Suriye olmak üzere her konuda nasihat aldı. Bizim yandaş medya bile bunu kabullendi, çığırtkanlık yapamadı! Esad'ın devrilmesi hayal oldu, bizimkinin hevesi kursağında kaldı.
Obama-Tayyip ikilisinin düzenlediği basın toplantısında, Tayyip konuşmaya başlayınca ABD'nin bütün televizyon kanalları canlı yayını kesti, hiçbiri yayınlamadı. Normaldir, oradaki medya emir komuta altında görev yapmıyor ki!
Ben bu olanlara çok üzüldüm, Tayyip ve ekibine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum!

* * *

Şimdi gelelim ana konumuza… Reyhanlı patlaması geçen hafta bugün olmuştu. Çok sayıda insanımızı toprağa verdik, ağır yaralılar var… Ve maddi hasar çok büyük.
Bu gibi olaylarda maddi hasara bakılmaz ama giden canlar geri gelmiyor, işin en acı tarafı budur.
İkincisi de, Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten aymazların, ABD'nin verdiği emirler ve yabancı ülkelerin çıkarları doğrultusunda ülkemizi ne duruma getirdiğidir.
Reyhanlı olayından sonra sözlü ve yazılı olarak çok sayıda mesaj aldım.
İnsanların tepkisi çok büyüktü. Ama ne yazık ki, sürekli palavra atan iktidar mensuplarından hiçbiri karşılarında yoktu.
Özür dilerim ama ülkemizi bir bok çukuruna soktular, nasıl çıkacaklarını şimdi kendileri bile bilmiyor.
Güneyimizdeki Suriye ile tam 900 kilometre uzunluğunda sınırımız var.
Suriye bizim tüm Ortadoğu ülkelerine açılan, ancak şimdi kapanan kapımızdı.
Beşar Esad yönetiminden Türkiye'ye bir saldırı, tehdit veya terör ihracı olmadı.
Tayyipgiller iktidarı bunları bildiği halde bu komşumuzla papaz oldu, onu “Düşman” ilan etti… Çünkü ABD öyle istedi.
Devlet tarafından kurulan kamplarda şu anda tam 194 bin Suriyeliyi barındırıp besliyoruz. Bunlar işsiz güçsüz takımı. Çoluk çocuk geldiler, hiçbir şeyi beğenmiyorlar, her gün olay çıkarıyorlar. Bütün amaçları Birleşmiş Milletler tarafından sığınmacı kabul edilip başka ülkelere kapağı atmak.
Bu iş için bugüne kadar bizim vergilerden 1.5 milyar dolar harcandı.
Şimdi gelelim Reyhanlı'dan arayan bazı okuyucularımın anlattıklarına… Bu gibi kritik konularda içini döken ve anlattıklarının yazılmasını isteyen okuyucularıma sorarım:
“Bu söylediklerinizi yazarken isminizi vereyim mi?..”
İstemezlerse isimleri açıklamam.

* * *

Ziraat Yüksek Mühendisi Faruk Çalım aradı…
Uzun konuşmamız boyunca sürekli ağlıyordu. Ağlamakta haklıydı…
“Emin Bey, son patlamada amcamın 40 yaşındaki oğlu Erkan Çalım ve kardeşimin 19 yaşındaki kızı Ayten Çalım'ı kaybettik. Birkaç gün önce aynı yerde ben dolaşıyordum.
Ölenlerin cesetlerini bir görseydiniz, dayanmak mümkün değildi.
Suriye'ye yakın bütün bölgelerimiz bir sürü karanlık insanla doldu. Bunlar sabah sınırı geçip Suriye'ye gidiyor, orada savaşıyor, adam öldürüyor, suikastlar düzenliyor ve akşam geç saatlerde Türkiye'ye dönüyorlar. Bizim hükümet işte bu katilleri bizim yanıbaşımızda besliyor. Giren çıkan belli değil.
Sınır diye bir şey kalmadı…
Tayyip sakın ola ki Reyhanlı'ya gelmeye kalkışmasın. Burada şeriat düzeni kurulmaz!
Buraların halkı olanlardan zaten memnun değildi. Bir şeyler olacağını herkes söylüyordu da, ne olacağı bilinmiyordu.
Korktukları için yayın yasağı koymak zorunda kaldılar…”

* * *

Arayan bir başka okuyucumun fabrikası var. İsminin açıklanmasını istemiyor, “Beni perişan ederler” diyor:
“Reyhanlı'da ve yakınımızdaki Apaydın Kampı'nda yaşayan sığınmacıların içinde her çeşit karanlık tip vardı. Bazıları son aylarda ticaret yapmaya başlamıştı. Suriye'ye gidiyor, ucuza getirdikleri malları buralarda satıyorlardı. Esnafı bitirdiler. Ayrıca kamplarda kendilerine verilen malzemeleri de satıyorlardı. Reyhanlı'nın nüfusu 40 bin. Şimdi 50 bin Suriyeli yaşıyor.
İşin ilginç yanı, patlama günü ortalıkta hiçbir Suriyeli yoktu. O gün tezgahlarını açmamışlardı. Bu dikkatimizi çekmişti. Nereye kaybolduklarını birbirimize sorduk.
Mobese kameralarını inceleseler bunu görecekler ama kameralar o gün çalışmıyormuş! Sanırım bunları gizlemek için yayın yasağı getirildi.
Bunların çoğu gündüz veya gece Suriye'ye geçiyor, savaşıp geri dönüyor. Böyle bir şey
şimdiye kadar hiç olmamıştı.
Polise bile telsizden emir verildiğini duyduk… ‘Tellerden atlayıp gidenlere dokunmayın…'
Adamlar lokantaya giriyor, hesaba itiraz ediyor, ‘Ötesini Tayyip ödesin, bizi buraya o
getirdi' diyor.
Halk her yerde kızgındı. Bölge halkı ile Suriyelilerin yıldızı bir gün olsun barışmadı. Halk onları kovmaya çalışıyor.
Hatay'da bu konuda yürüyüşler ve protesto gösterileri yapıldı, insanlar valilik binasına yürüdü ama medya bunlara yer vermedi.
Asayiş sıfır olmuştu.
Sığınmacılar polise açıktan direniyor, kimlik bile göstermiyor, her gün olaylar çıkıyordu. Polisler çok dayak yedi bu Suriyelilerden ama hiçbir işlem yapılmadı.
Kamplarında sürekli olay çıkardılar, bütün bölgenin huzurunu bozdular.
Kaymakamlar korkuyor.
Günün birinde kanlı bir olay olacağını hepimiz tahmin ediyorduk da, ne olacağını bilmiyorduk.
Hükümet bizim bütün huzurumuzu yok etti. Bunların hesabı sorulmalı.”

* * *

Hatay'dan arayan bir başka okuyucum Cumali Kaya. İsmini kullanıp kullanmayacağımı
sorduğumda “Ben Allah'tan başka hiç kimseden korkmam, ismimi kullanabilirsiniz” dedi.
Cumali Bey Reyhanlı'da Çukobirlik pamuk alım satım kooperatifi başkanı, aynı zamanda çiftçi. İşte sözleri:
“Bizim buralarda her yer Suriyeli kaynıyor. Sınır güvenliği yok oldu. Geçişler serbest. Ortalıkta asker ve polis göremezsiniz.
Patlama olduğu sırada hiçbir Suriyeli ortalıkta yoktu. Bu çok önemlidir, dikkatinizi çekerim. Bunlar patlama olacağını biliyor muydu?
Yetkililer Mobese kameralarına baksın, önceki günlerle o günü karşılaştırsın, gerçekler hemen görülecektir.
Bazı cesetler günler sonra ortaya çıkarıldı. Örneğin rögarın içinden iki gün sonra üç ceset
çıkarıldı. Olay sırasında ve olay sonrasında devlet hiç yoktu. Biz sadece yangını söndürmeye çalışan bir itfaiye aracı görebildik.
Bir olay çıkacağını herkes biliyordu. Hatta bir patlama olmasından korkuyorduk. Silah yüklü bir minibüs bundan 12 gün önce sınırdan Suriye tarafına geçiyordu. Bu minibüs Afrin Çayı'nda bataklığa saplandı.
Askerler o minibüsü her nedense iki gün boyunca oradan alamadı. Sonrasını bilmiyorum.
Benim arazilerim sınıra çok yakın. Buralardan geçiş serbest. Böyle şey olmaz. Ben görmedim ama köylüler Suriye'ye sandıklar içinde sürekli silah gönderildiğini söylüyorlar.
Size bir olay daha anlatayım.
Ortalıkta bir video var, ben de izledim. Reyhanlı'daki patlama sonrasında yüksek bir yerden
çekilmiş. Patlama olduğu anda dumanlar çıkıyor ve adamın biri tekbir getirmeye başlıyor. O
patlamanın olacağını kim, nasıl biliyor da çekim yapıyor? Çekimin yapıldığı yüksek yer bizim hemen aşağımızda, Suriye'de muhaliflerin egemen olduğu dağ. Arapça ismini bilmiyorum, biz oraya Yenişehir Dağı deriz. Bu bölgede o çekimin yapılacağı başka bir yüksek yer yok.
Bölgemizde halk huzursuz.
Asayiş kalmadı. Olanlar medyaya yansımıyor. Halk olarak tetikteyiz.
Sakın ola ki Tayyip buralara gelmesin, halk çok öfkeli…”
Bir yazıya ancak üç telefon konuşmasını sığdırabildim. Ötekiler için ne yazık ki yer kalmadı.
Suriye olayında durum böyle.
Bölgeyi mahvettiler, huzuru yok ettiler.
Ülkemizi bir pisliğin içine sürüklediler, hesabını verecekler.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp