Top
17/05/2013

Yalanlarla yönetilen Türkiye

Sevgili okuyucularım,
herhalde hepiniz görüyorsunuz… İktidarın A'dan Z'ye bütün yöneticileriyle birlikte onların esiri durumunda olan yandaş medya, dünyaya ve Türk kamuoyuna her gün yüzlerce yalan pompalıyor.
Korkunç bir beyin yıkama kampanyasıyla karşı karşıyayız.
Bu yalanların haddi hesabı yok.
Hitler'in ünlü bir Propaganda Bakanı vardı:
Joseph Goebbels.
Radyoyu, gazeteleri ve ajansları kullanır, Hitler adına en büyük yalanları söyler, Nazi rejiminin propagandasını o yolla yapardı. İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda Berlin düşünce, özel sığınakta Hitler, kendisi ve eşi intihar ettiler. İntihar öncesinde çocuklarını elleriyle öldürdüler.
Günümüz Türkiye'sinde propaganda nazırı çok.
Onların sonu inşallah aynı olmaz.

* * *

Şimdi bugünkülerin yalanlarından birkaç örnek vereyim…
PKK'lı terörist kafileleri Türkiye'yi terk edip Kuzey Irak'a geçmeye başladılar mı?
Bu sorunun yanıtını biliyor musunuz?
Hükümet ayrı telden çalıyor, Genelkurmay ayrı telden!..
Teröristler terk ediyoruz diyorlar, hükümetten tık yok!
Genelkurmay “Valla ne olduğundan benim haberim yok” diyor.
Gelin de bu bulmacayı çözün, kimin yalan söylediğini bulun bakalım.
Geçtiğimiz aylarda Cilvegözü sınır kapısında patlama oldu, insanlar öldü, hükümet açıklaması yapıldı:
“Özel ekiplerimiz Suriye'ye geçip katilleri yakaladı!..”
Hani o katiller, nerede?
Reyhanlı bombasını patlatanlar yakalanmış!
Suçu önce sol bir örgüte yüklediler, sonra anlaşıldı ki o örgüt kendisini çoktan tasfiye edip tarihin karanlıklarına karışmış.

* * *

Türkiye'yi pembe rüyalarla, inanılmaz yalanlarla uyutmaya kalkışıyorlar. İşlerine gelmeyen
konulara ise hiç değinmiyorlar.
İşte son işsizlik rakamları:
Tam 2 milyon 884 bin kişi işsiz.
Bir yanda bu tablo, öbür yanda ise “Çoğalın çoğalın” diye bağırıp çağıran bir Tayyip…
Geçenlerde bir memura kaç çocuğu olduğunu sordu, bir olduğunu öğrenince konuştu:
“Yetmez, bas gaza!..”
Hem yalanlar, hem de böylesine lumpen, arabesk ağızlarla yönetilen bir Türkiye!..

* * *

Birkaç gün öncesine kadar yandaş medyalarında büyük palavralar atılıyor, hükümet üyeleri yine propaganda yapıyordu:
“IMF'ye olan son taksit borcumuzu ödüyoruz. Bundan sonra biz IMF'ye borç para vereceğiz!..”
Yani ekonomi öylesine düzgün gidiyordu ki, aklınız durur!..
O halde şimdi resmi rakamlara bir bakalım:
Cari açık gibi Türkiye'nin dış borcu dayanılmaz bir biçimde artıyor.
Şu anda dış borç rakamı tam 337 milyar dolar.
AKP 2002 yılında iktidarı devraldığında dış borcumuz 129 milyar dolardı.
Kamu borcu 64 milyar dolardı, şu anda 103 milyar dolar.
Özel sektörün dış borcu 43 milyar dolardı, şimdi 226 milyar dolara sıçradı.
Şu rakamları görüyor musunuz!
Bunların tamamı Merkez Bankası'nın rakamları. Gizlenmesi mümkün olmayan resmi bilgiler.
Peki bunca tantana sonucunda bu hükümet IMF'ye kaç milyar dolar ödeyip borcumuzu sıfırladı?
Milyar falan değil, sadece 421 milyon dolar ödendi.
Ama bu konuda bile öylesine yoğun propaganda yapıldı, öylesine beyin yıkama  kampanyaları düzenlendi ki, gerçekleri bilmeyen herkes yanılsın ve işlerin düzgün gittiğini
zannetsin!

* * *

İşlerine gelmeyen konularda ağızlarını açmaları mümkün olmuyor. İşte işsizlik rakamları bir kez daha:
2 milyon 884 bin kişi iş arıyor, bulamıyor.
Bu konuya değindiklerini, çözüm ürettiklerini, kamuoyuna bilgi verdiklerini hiç duymadınız.
Duyamazsınız!
Kaldı ki, bu rakam resmen iş arayanları gösteriyor. Bir de kayıtlı olmayan işsizler var ki, bu sayı o zaman en az dört milyon falan olacak.
Bu rezilliği göz ardı etmek için farklı yollar deniyorlar:
Yardım paketleri, para yardımları…
Bunu da yapmasalar toplum patlayacak, bunları alaşağı edecek.
Burada yeri gelmişken bir konuya daha değineyim…
Türkiye'de yaklaşık dört milyon kişiyi devlette, özel sektörde ve taşeron firmalarda asgari ücretle köle gibi çalıştırmaktan utanmıyorlar.
Asgari ücret kaç para?
Ayda net 774 lira!
Kendileri büyük şatafat ve zenginlik içinde yaşarken, milyonlarca aile ayda 774 lirayla geçinmeye terk ediliyor.
Nasıl yalanlarla, nasıl yutturmacalarla yönetildiğimizi size sadece birkaç örnekle
anlatayım dedim!

Valilere ve polise uyarı

Sevgili okuyucularım,
önümüzdeki Pazar günü 19 Mayıs, bir ulusal bayram. Bu iktidarın ulusal bayramların
kutlanmasını yasak ettiğini biliyorsunuz. Ancak kitleleri durdurmak mümkün olmuyor.
Tayyip şimdi ABD gezisinde. Gezi tarihi öyle ayarlandı ki, 19 Mayıs günü Anıtkabir'e yine şeref vermeyecek!.. Ve bir sıkıntıyı yaşamamış olacak!
23 Nisan'da zahmet edip gelmemiş, Anıtkabir'de sap gibi durmaktan kurtulmuştu… Çünkü
rastlantı ya, o gün üşütmüştü. Doktorları “Aman gitme” demişti! Biz de yedik!
Bundan sonra sırada 30 Ağustos var, o gün de bir bahane bulur!
Bunlarda bahane çok!.. Reyhanlı olayını bahane edip 19 Mayıs günü düzenlenecek bütün
konserleri iptal etmeyi başardılar ama kendi düğün ve eğlenceleri devam ediyor.

* * *

19 Mayıs'ta Türkiye'nin pek çok yerinde gösteriler ve kutlamalar yapılacak. Halk ellerinde Türk bayraklarıyla yine sokaklara dökülecek.
Samsun'da büyük yürüyüş var. Ankara Sıhhiye'de, İstanbul, İzmir ve başka yerlerde büyük yürüyüş ve mitingler düzenlenecek.
Atatürkçü Düşünce Derneği, Türkiye Gençlik Birliği, Milli Merkez, siyasi partiler, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları bu yürüyüş ve mitinglere katılacak.

* * *

Hükümetin ve pek çok valinin, bu Atatürkçü, yurtsever kitlelere “Düşman” gözüyle baktığını
hepimiz biliyoruz. Bu nedenle, yürüyüş ve miting alanlarında yine binlerce polis toplanacak.
Altlarında panzerler, tomalar, ellerinde biber gazı tüpleri ve coplar, belki de halkın üzerine yine saldıracaklar.
19 Mayıs günü meydanlarda buluşacak olan kitleler terörist değil, vatan haini değil, yağmacı ve saldırgan değil.
Ellerinde sadece Türk bayrakları ve Atatürk posterleri olacak.
Valiler ve polis amirleri o gün lütfen dikkatli olsunlar.
Kalabalığı tahrik etmesinler, suç işlenmedikçe müdahale etmesinler, insanlara devlet şefkatiyle yaklaşsınlar.
Polislere su sıkmaları, gaz sıkmaları, coplamaları için emir verilmesin… Çünkü o polisler, o milletin evlatlarıdır.
Olaysız bir bayram kutlaması olsun.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp