Top
17/01/2015

Dinimize saygı!

Sevgili okuyucularım, sadrazam Davutoğlu Ahmet Paris'teki İslamcı terör olayı nedeniyle önceki gün yine esti gürledi. Teröristlerin bastığı derginin bazı karikatürleri Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanınca bizim sadrazamın tepesi atmıştı.
Dinimize saygı istiyordu da, gereken saygıyı acaba kendileri göstermiş miydi!
Şu sözlerini dikkatle okuyunuz:
“Bu ülkede Hazreti Peygamber'e hakaret edilmesine izin vermeyiz. Bu çok açık ve net bir tutumdur. Herkes bunu böyle bilmelidir. Hükümet olarak basın özgürlüğü ile hakaret etme alçaklığını yan yana koyamayız…”
Peygamberimize hakaret edilmesini elbette ki hiç kimse istemez.
Bu konuda anlaştık mı?
Anlaştık.

* * *

Şimdi 17 Aralık 2013 öncesinde savcıların emriyle polis tarafından yapılan yolsuzluk-rüşvet operasyonlarının bir kesitine yeniden bakalım.
AB'den Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış'ın telefonları, İranlı Rıza Sarraf'tan rüşvet almakta olduğu iddiasıyla polis tarafından dinlenmişti.
O konuşmalardan biri Hürriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Metehan Demir ile yapılmıştı ve bant çözümü medyaya servis edildi.
Egemen, Kur'an'la ve dinimizle açıkça alay ediyordu.
İşte o konuşmadan bazı bölümler:

* * *

Metehan: Sabah yemin ediyorum şu tweet'ini gördüm, güne nurla başladım. Duayla başladım. Abi böyle bir şey olabilir mi yaa… Vele entim ma ağbüt. (Dalga geçiyor.)
Egemen: (Telefonun yanındaki karısına) Vela entim mü ağbüt diye kendi kendine şey yapıyor. Oğlum ben her cuma günü internetten bir ayet sallıyorum.
Metehan: Yaa bilmez olur muyum, senin elinde bir kitapçık var, oradan çakıyorsun.
Egemen: Kitapçık yok lan. Google'a gir, Kur'an da atıyorum kardeşlik, nankörlük, bilmem ne diye search (arama) yap hepsi çıkıyor. Oradan bir tane salla gitsin.
Metehan: Vel ağl asdfg tırahun turuhun. (Dalga geçiyor.) Vay be abicim vay be, yıkıldım sabah sabah. Baktım bir de saatine, sabah 8.20'de çakmışsın (ayeti internette.) Bu nasıl bir dini birikim yaaa!
Egemen: Ben sabah 05'de çaktım bir tane. Fakat cumayı “Cima” yazmışım, 8.20'de yeniden attım manyak. (Cima: İnsanların çifteşmesi.)
Metehan: Bakara 156.
Egemen: (Kahkahalarla gülüyor.) Bakara 156. Çarpılacaksın!
Metehan: Her kim ki Egemen Bağış'ı sevmez, Allah en kısa zamanda onun belasını verir. Bakara 159. Bu Bakara iyi yaaa. (Egemen gülüyor.) Her kim ki Aydın Bey'in (patronu Aydın Doğan'ın) zor gününde onun yanında olur, o Allah'tan her istediğini alır. Bakara 159. Bu Bakara iyi yaaa.
Egemen: Makara iyi. (Kahkaha atıyor.)
Metehan: Bakara makara ya vallahi. Tövbe estağfurullah, çarpılacaz şimdi.”

* * *

Biri hükümet üyesi, öteki gazeteci. Aralarında geçtiği iddia edilen konuşma böyle.
Burada bakan-gazeteci ilişkisinin vıcıklığı üzerinde duracak değilim.
Egemen Bağış dinimizle, peygamberimiz ve Kur'an ayetleriyle resmen alay ediyor, dalga geçiyor.
Peki bu durumda gerek Tayyip ve gerekse Ahmet ne yaptılar?
Onun bu konuşması -kamuoyuna yansıdıktan sonra olsun- kınadılar mı?
Hayır!
Bırakın kınamayı falan bir yana, “Bizim bakanımız, bizim milletvekilimiz ayıp etmiş” diyebildiler mi?
Hayır!
Tam tersine, diğer üç Bakan Bey gibi Egemen'i de Yüce Divan'dan kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar ve yapıyorlar.
Peki AKP'ye oy veren muhafazakar-samimi Müslüman kesimler ne yaptı?
Eğer uzayda yaşamıyorlarsa, gazetelerde ve televizyonlarda haftalarca yer alan bu konuşmadan elbette haberleri olmuştu.
Bir tepki gösterdiler mi?
Yine hayır!
Fransa'daki saygısızlık için nutuk atacaksın, aynı saygısızlığı kendi adamın yapınca suspus olacaksın.
Bu durumda sözün bittiği yerdeyiz.

Camide polisler

Hasan Tanık Camisi Ankara Çankaya'da, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün hemen karşısında. Buraya üst düzey siyasetçiler özellikle cuma namazı kılmak için geliyor.
Geçen cuma Tayyip gelmişti.
Semtte oturan bir esnaf dün arayıp numarasını bırakmış. Gazetede yoktum, dönüşte aradım:
“Emin Bey kendimizce inançlı insanlarız. Her cuma günü dükkanı kapayıp cuma namazına gideriz. Ancak özellikle son haftalarda camimizde akıl dışı olaylar olmaya başladı.
Üst düzey yöneticiler gelmeden önce çevreyi yüzlerce polis, özel harekatçılar ve keskin nişancılar kuşatma altına alıyor.
Herkesin üzeri içeriye girince elle aranıyor.
Polisler caminin içinde. Telsiz sesleri o kadar yoğun ki hocanın söylediklerini duymamız bile mümkün olmuyor.
Camimiz protokol camisi oldu. Bunların koruma ordularıyla namaza gittiği
her camide aynı şey yaşanıyor.
Böyle namaz kılınmaz.
Biz Allah'ın evinde cemaat olarak rencide oluyoruz.
Ben cuma namazlarını Özal ve Demirel'le de aynı camide çok kıldım ama böyle bir uygulama yoktu.
Bunlar böylesine korkuyorsa kalabalık yerlere ve hele camilere hiç gelmesinler. Halktan bu kadar korkmalarına gerek yok.
Bu anlattıklarımı yazmanızı rica ediyorum.
Gerekirse ismimi de verebilirsiniz. Sizin takdirinizdir.”
Bu yakınmayı dile getiren vatandaşın ismini vermiyorum. Aksi takdirde, böylesine bir polis devletinde mutlaka gözaltına alınacak, en azından fişlenecektir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp