Top
15/04/2014

Diyarbakır böyle, ya ötekiler!

Sevgili okuyucularım, Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nde olanları hep birlikte gülerek, aynı zamanda utanarak izliyoruz.
Bu üniversitenin rektörü olan Jale Saraç isimli kadın birkaç gün önce ilginç bir açıklama yaptı:
Örtünmeye karar vermişti!
O gün makamına sıkmabaşla gelip oturdu. Saç telleri görülmesin diye alnına bir de bant takmış, pek güzel olmuştu!
Üstelik bununla da yetinmedi, yeni kılığı ile gazetecilerin karşısına çıkıp basın açıklaması yaptı.
1959 doğumlu kadın 55 yaşına gelmişti ve demek ki örtünme konusundaki jetonu ancak şimdi, bu yaşa geldiğinde düşmüştü.
Örtünmediği için koskoca 55 yıl boyunca günaha giren bu rektörün geçmiş günahlarını Allah affetsin, örtündüğü için bundan sonra kazanacağı sevapları kabul etsin.
Amiiin!

* * * *

Kamuoyuna bu konudaki ilk müjdeyi üniversitenin genel sekreteri olan Sabri Eyigün isimli şahıs verdi:
“Sayın Rektörümüz örtünmeye karar verdi. Biz de kendisine hayırlı olmasını diliyoruz.”
Sonra rektör Jale gazetecilere konuştu:
“İnancımı yerine getiremediğim için içimde eksiklik vardı. Bir tarafım eksik kalıyordu. Sayın başbakanıma ve cumhurbaşkanıma teşekkür ediyorum. Örtünmeye karşı içimde hep özlem duymuştum. Aynaya baktığımda bu halimi beğeniyorum.”
Cumartesi günkü yazımda da anlatmıştım, bu kadıncağız daha önce Diyarbakır'da AKP'den milletvekili adayı olmuş, ancak seçilememişti.
Sonra kendisini AKP'nin Çankaya sorumlusu olan Abdullah Gül rektör seçti.

* * * *

Tamam güzel, kadın rektör oldu, yıllar sonra hidayete erip örtündü. İyi de kardeşim, ondan sonra çıkan çatlak seslere ne diyeceğiz!..
Olayın hemen ardından AKP Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten basın toplantısı düzenleyip rektöre saydırdı. 65 maddeden oluşan soruları yenilir yutulur gibi değildi:
“Dicle Üniversitesini nasıl kullandıklarını biliyoruz. F tipi (Fethullahçı) örgüt kurdular…”
Sonra sorular sordu:
“Maaşların yüzde 15'i F tipi örgüte haraç olarak verildi mi? Yapılan ihaleler kimlere verildi? Devletin üniversiteye verdiği araziler hangi firmalara peşkeş çekildi? Rektörün tahsis ettiği kadrolarda kaç haşhaşi var?
Rektör hangi cemaatin elemanı? Adına Sabri Eyigün denilen korsan genel sekreter kim oluyor?
Akademik kadrolar dağıtılırken yapılan sınavlar öncesinde, sınava girecek kendi elemanlarına sorular dağıtıldı mı?
Yapılan ve Sayıştay tarafından belgelenen 200 milyon liralık yolsuzlukların hesabı niçin sorulmuyor?
Hangi firmalar bu örgüte haraç vermek zorunda kaldı?”
Sorular uzayıp gidiyor, AKP milletvekili olan şahıs, son anda örtünmeyi başaran kadın rektörü suçluyor, onun F tipi cemaat olduğunu iddia ediyordu.
Bu suçlamaları biz yapsak, kendisine bu soruları biz sorsak, kadın bizi mutlaka mahkemeye verip tazminat isterdi!

* * * *

Sevgili okuyucularım, Türkiye'nin önemli üniversitelerinden birinde olanlara bakın siz!
Rektör örtünürken Abdullah-Tayyip ikilisine teşekkür ediyor ama onların milletvekili olan bir başkası kadını acayip biçimde suçladığı gibi, üstelik cemaatçi olduğunu savunuyor.
Pazar günü bu haberleri izlerken vallaha kafam karıştı…
Hem de kavga iyice kızışıyor, bizim Tayyipgiller takımı birbirine düşüyordu. Acayip bir olay yaşıyorduk ve bu durum hepimizi üzüyordu!

* * * *

Rektörü cemaatçi olmakla, yolsuzluk yapmakla suçlayan AKP milletvekiline yanıt, AKP'nin MKYK üyesi olan Mehmet Akın'dan geldi. Dicle Üniversitesi'nin hocası imiş ve kendi milletvekilini yalancılıkla suçladı:
“Yaptığı açıklamalar mesnetsiz ve delilsizdir. Kendisinin kişisel düşünceleridir.”
Suçlamaları yapan milletvekili Cuma İçten bir kez daha konuştu:
“Açıklamalarım belgelidir. Haşhaşilerin yanında duranlar keşke başbakanımızın yanında mertçe dursalardı. Benim cemaatim AKP'dir, hocam ve üstadım başbakanımdır.”
Dikkat ediniz, rektör dahil hepsi Tayyip'e sığınıyor!

* * * *

Tartışmanın boyutları bu kadarla da kalmadı. AKP Milletvekili Cuma İçten tarafından üniversitenin korsan genel sekreteri olarak tanımlanan Sabri Eyigün konuştu ve milletvekilini suçladı:
“Külhanbeyi ağzıyla yapılanlar tamamen iftiradır. Kendisini bu konuda yetkili görenler hangi kamu kurumlarından hangi ihaleleri istediklerini de açıklasınlar. Bugün yetkili gözükenler geçmişte silah kaçakçılığı yaptılar mı? Rektörümüzün başörtüsü takmasından sonra apar topar bu iftiraları paylaşmanın nedeni nedir? Başörtüsü düşmanlığı mıdır?”
Sonrasında rektör Jale aldı sazı yeniden eline:
“Paralel yapılanma iddiası iftiradır. Yolsuzluk iddiaları ise benden önceki dönemi kapsamaktadır ve araştırılmaktadır. Milletvekilinin bizden bazı istekleri olmuştu. Mensubu olduğu partimizi de şimdi zan altında bıraktı.”

* * * *

Şu tartışmaların, karşılıklı atışmaların ve suçlamaların “Düzeyine (!)” bakar mısınız.
Üstelik bunlar bir üniversitede, bilim yuvası olması gereken bir kuruluşta oluyor.
Tartışanların, birbirini suçlayanların tümü AKP'li.
Ama hepsi de Tayyip'e sığınmış durumda! Onun gölgesinden çıkmaları mümkün olmuyor.
Kim haklıdır, kim haksızdır, kim doğru söylüyor, kim yalan söylüyor, beni hiç mi hiç ilgilendirmez.
Ben, bilim yuvası olması gereken bir üniversitenin şu yüz utanç verici haline bakarım.
Kadın rektör örtünüyor, öğrencilere ve hocalara açıkça mesaj veriyor:
“Bundan sonra örtünen kazançlı çıkar. Bundan sonra örtünen bizden yana olduğunu kanıtlar.”
Sanmayın ki bu rezaletler sadece Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nde oluyor.
Üniversitelerimizin tamamına yakını böyle. Hemen hepsi AKP işgaline uğramış durumda.
Rektörlerini Bay Abdullah Gül seçiyor, sonrası belli.
21. yüzyıl Türkiyesi'nde bilim yuvaları (!) işte böyle yönetiliyor.
Sıkmabaşla, hırsızlık, yolsuzluk, peşkeş, silah kaçakçılığı, cemaat, haşhaşi iddialarıyla.
Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nde şu yaşananlar ve üniversitelerimizde tanık olduğumuz şu olaylar bir yüz karası olarak karşımızda duruyor.
Olacak iş değildir ama oluyor!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp