Sevgili okuyucularım, Silivri'de dün yaşanan olayları hep birlikte izledik. Hay izlemez olaydık… İnsanların üzerine yine biber gazı ve su sıkıldı. Ortada herhangi bir olay, saldırı vesaire yoktu. Güvenlik güçlerine saldıran olmamıştı.
Biber gazı ve su sıkmak artık bir Türkiye belgeseli oldu. Eskiden coplama vardı! Şimdi hükümetin istemediği insanlar bir araya geldiği takdirde, üzerlerine ille de bunlar sıkılıyor.
Adına biber gazı denilen nesneyi ömrümde bir kez, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü Ankara'da polisten yedim. Hem de biraz uzaktan yedim!
Önce tuhaf, acayip bir koku… Hemen ardından boşalan gözyaşları ve sürekli öksürük. Önünüzü göremiyorsunuz, nefes almanız zorlaşıyor. Düşüp bayılacak gibi oluyorsunuz.
Dün Silivri'de binlerce insana bir kez daha bunların sıkıldığını gördük.
O insanlar terörist değildi. Oraya olay çıkarmak için gelmemişlerdi.
Sabahın erken saatlerinden itibaren yollar barikatlarla kesilmişti, herkes uzun yolları yürüyerek geçme çabasındaydı.
Tek amaçları mümkün olursa o küçük ve yetersiz duruşma salonuna girebilmek, dışarıda ise demokratik haklarını kullanıp fikirlerini açıklamaktı.
Bunu yapmayıp da ne yapacaklardı?
* * *
İçeride yıllardır tutuklu olan insanlar var. Genelkurmay Başkanı, orgeneraller, gazeteciler, yazarlar, rektörler, üniversite hocaları, subaylar…
Bunların tamamının suçu “Ergenekon silahlı terör örgütü (!)” üyesi olmak.
Ancak örgüt ortada yok. Lideri veya liderleri, kurucusu ve kurucuları yok! Yıllardır bu konuda bir tek somut kanıt ortaya çıkmadı…
Ve mahkeme heyeti, çoğu cezaevinde yüz kızartıcı suçlardan yatmakta olan bir takım gizli
tanıkların yorumlarına ve yalanlarına dayanarak bu insanları yargılamayı sürdürdü.
Kitleler bu adaletsizliği protesto etmeyip de neyi edecekti?
* * *
Hiç kuşkunuz olmasın, gerek Balyoz ve gerekse Ergenekon davaları, AKP'nin toplumu sindirmek ve korkutmak amacıyla kullandığı iki önemli sopa oldu.
Bunların bu konuda geçmişte söylediği sözlerden birkaç örnek vereyim:
18 Şubat 2008, Tayyip konuştu: “Ergenekon operasyonunda yargı ve yürütme (hükümet) uyum içinde çalışıyor.”
Yargıyla hükümetin uyumu!
Tayyip: “Ben bu davanın savcısıyım.”
İnanılmaz bir anlayışın itirafı.
19 Aralık 2010, Tayyip Bitlis'te konuştu: “(Ergenekon davasında) Aydınları içeri tıktığımızı söylüyorlar. Bizim içeri tıktığımız bir tek aydın yok.
Bu iki davada yaşanan tüm olaylarda özel yetkili mahkemelerle hükümetin tam bir işbirliği ve uyum içinde olduğunu görüyoruz. Somut kanıt mı istiyorsunuz?
Bu iki davada sanıklar lehine karar veren tüm hakimler, AKP'nin HSYK'sı tarafından görevden alındı! Bazıları sürüldü, bazıları emekli oldu.
Durumu ve gerçekleri bunlardan daha iyi anlatan örnekler olabilir mi?
Böyle “Adalet” olabilir mi?
* * *
Bu özel yetkili mahkemeler yine Tayyip'in deyişiyle “Devlet içinde devlet” olmuştu. Eğer bu iktidara karşı iseniz, tutuklanan bir daha bırakılmıyor, ellerinden sadece uçanla kaçan
kurtuluyordu. Tepkiler sadece Türkiye'de değil, yurtdışında da yoğunlaşmıştı.
Bunun üzerine iktidar bir yasa çıkarıp bu mahkemeleri kapatmak zorunda kaldı. Onlar kapatıldı ama gerek Balyoz'da hapis cezalarını yağdıran, gerekse Ergenekon'da bol kepçe yağdırması beklenen mahkemeler, görevlerini aynen sürdürmekte!
Adalet duygusunu ve yargının bağımsızlığı ilkesini zedeleyen, AKP'nin topluma korku salmakta ve baskı uygulamakta kullandığı özel yetkili mahkemeler!..
Orada artık ADALET değil, AKP karşıtlarıyla İNATLAŞMA var.
O mahkemelerin hakimi ve savcısı olmayı doğrusu istemezdim.
Müslümanların KKTC'si
Sevgili okuyucularım, Türkiye'nin hemen güneyinde kendi yağı ile kavrulan küçük bir devlet var. KKTC. Bu devletin tüm nüfusu Müslümanlardan oluşuyor. Sınır komşusu ise nüfusunun tümü Hıristiyanlardan oluşan bizim deyişimizle Güney Kıbrıs Rum Kesimi, tüm dünyanın değişiyle Kıbrıs Cumhuriyeti. Yani bütün dünya onları tanıyor. Orada büyükelçilikleri var. Rum Devleti Birleşmiş Milletler üyesi.
KKTC'yi dünya üzerinde resmen tanıyan sadece Türkiye var.
Lefkoşa'da tek büyükelçilik bizim.
Şimdi bakınız, başımızda bir iktidar var. Bunların “Müslümanlık” üzerine attığı nutukları her gün dinliyoruz.
Din, iman, Allah, peygamber, imam hatip, türban vesaire!..
Din ticareti, din sömürüsü, bu yolla kitleleri kandırıp oyları cebe atmak falan!..
Çok güzel!
* * *
Dünya üzerinde pek çok Müslüman ülke var. Bunların çoğunda din kuralları geçerli. Bazısında ise değil. Sadece bir bölümünü sayalım:
Azerbaycan, İran, Irak, Ürdün, Suriye, Yemen, Afganistan, Malezya, Pakistan, Bangladeş, Filistin, Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Mısır, Tunus, Libya, Fas, Cezayir…
Çok sayıda Asya ve Afrika ülkesi…
Bizim Tayyipgiller hükümeti bu Müslümanlarla çok yakın ilişki içinde olduğunu iddia eder.
Bu ülkelerin liderleriyle yapılan görüşmelerde yine “İslam dünyasından, İslam kardeşliğinden” dem vurulur, bildiriler yayınlanır.
Daha iki gün önce Filistin, Pakistan ve Afganistan devlet başkanları Ankara'da idi.
Tayyipgillerin hele Filistin için nasıl yırtındığını bilirsiniz. İş lafa gelince, “Din kardeşliğine” gelince her birinde traş ve palavra boldur.
* * *
Şimdi burada soruyorum:
10 yıldan beri başımızda olan ve İslam ülkeleriyle çok yakın bağları olduğunu iddia eden bu iktidarın aklına bir gün olsun bu din kardeşlerimize çağrıda bulunup “Ey dindaşlarımız, şu bizim KKTC'yi artık tanıyın” demek gelmiş midir?
Hayır, gelmemiştir!..
Filistin için neler yaptılar, ne nutuklar attılar.
Bunların devlet başkanı olan Mahmut Abbas iki gün önce Ankara'da idi. Şerefine kabul resimleri ve törenler düzenlendi.
Abdullah-Tayyip ikilisi kendisine şu sözleri söylediler mi?
“Bastır Mahmut, biz senin için elimizden gelen çabayı gösterdik. Sen de KKTC'yi artık tanımalısın!”
Söylemediler!
Pakistan ve Afganistan devlet başkanlarına da söylemediler.
Bundan sonra da söylemeyecekler!
Niçin?..
Çünkü söyledikleri takdirde nasihat alacaklarını biliyorlar.
Onlar bu Tayyipleri vesaireleri dibine kadar kullanırlar ama iş KKTC'yi tanımaya geldiğinde hepsi ayrı ayrı kıvırtırlar…
Çünkü din kardeşliği, İslam muhabbeti palavraları ABD, Rusya ve Batı'nın izin verdiği yere kadardır… Ve o İslam ülkelerinden her biri, bunlardan birinin veya bazılarının kucağında oturmaktadır. Aynen Türkiye gibi!