Top
12/09/2014

İslamcı örgütün oyuncağı olduk

Sevgili okuyucularım, Musul başkonsolosluğumuz İslamcı terörist IŞİD örgütü tarafından basıldığında günlerden 11 Haziran idi.
Örgüt elindeki ağır silahlarla Musul'a saldırıp ele geçirmek üzere idi. Kent merkezine yaklaşmıştı.
Musul'da sadece bizim diplomatik temsilciliğimiz var.
Hariciye Nazırı Davutoğlu Ahmet'e kişiye özel gizli kriptolar çekildi:
“Bize de saldıracakları anlaşılıyor, ne yapalım?”
Gelen yanıt ilginçti:
“Hiç ses çıkarmadan teslim olun. Biz örgütle görüşüp hepinizi Ankara'ya getirtiriz.”

* * * *

Yarım saat sonra örgüt bizim başkonsolosluk kapısına dayanmıştı. İşin ilginç yanı, Musul'daki temsilciliğimizi korumakla görevli olan 30 özel harekat polisi oradaydı.
Teröre karşı özenle yetiştirilmiş, özel eğitim almış, en modern silahlarla donatılmış polislerimiz…
Ankara'dan gelen emir doğrultusunda hiçbir şey yapmadılar, binayı IŞİD'e teslim ettiler.
Ankara nasıl olsa örgütle görüşüp onları Türkiye'ye getirtecekti!
Başkonsolos, eşi, birkaç çocuk, sivil konsolosluk görevlileri ve binayla çevresini korumakla görevli 30 özel harekat polisi hep birlikte teslim oldular…
Ve bilinmeyen bir yere götürüldüler.

* * * *

Büyük olasılıkla daha sonra başka yerlere sevk edildiler. Onların nerede olduğunu, sağlıklarının nasıl olduğunu bilen kimse yok.
Tayyip hükümeti basına açıklamalar yaptı:
“Görevlilerimizin kurtarılması için bölgedeki aşiret liderleri ile sözü geçen başkaları nezdinde girişimler sürdürülmektedir!”
Bu amaçla Türk ve Türkiye Cumhuriyeti düşmanı Barzani'ye bile başvurdular.
Barzani bizimkileri yine uyutuyordu:
“Biz gerekeni yapıyoruz, biraz daha sabırlı olun! Sabrın sonu selamettir!”
Ancak hükümetimiz de boş durmuyordu! Sınırlarımız dışında aciz ve çaresizdi ama Türkiye'de sözü elbette ki geçiyordu. Bu durumda çok önemli bir adım attı:
Mahkemeden karar çıkarıp Musul olayının yazılmasını yasakladı!

* * * *

İşin ilginç yanı, başkonsolosluk binasını koruyan polislerin elinde zırhlı akrep araçları ve başka araçlar vardı. IŞİD silahlarla birlikte onları da götürdü.
Geriye kaldı esir edilenlerin Türkiye'deki aile bireyleri!..
Onlar, aradan geçen şu üç ay içerisinde çaresiz.
Başvuracakları hiçbir makam yok.
Hariciye nazırı ilerleyen günlerde sadrazam oldu, eski sadrazam ise padişah!..
Cumhurbaşkanlığı seçimi falan derken onlar zaten kendi dertlerine düşmüştü.
Esirlerin aile bireyleri dertlerini anlatacak, bilgi alacak bir makam bulamıyor… Nereye başvuruda bulunsalar hep aynı yanıt veriliyor:
“Siz rahat olun. Bir gelişme olursa size haber veririz!..”
Esir edilenlerin tamamı devlet memuru…
Dolayısıyla geride kalan aile bireyleri tepki veremiyor, bu rezaleti kamuoyuna anlatamıyor.
Onlar bile korkutulmuş.

* * * *

IŞİD sadece terör yaratıp çatışmaya girmiyor.
Kafa kesen, kelle uçuran, acımasız bir İslamcı örgüt. Ama bizim hükümetimiz bunları bir gün olsun kınayamadı, “Terör örgütü” diyemedi.
Aileler hep korkuyor… İster misiniz, başkalarına yaptıkları gibi günün birinde kameralar önünde bizim görevlilerin de başlarını uçursunlar…
Bunlar olurken Ankara'dan tık yok!
Kapımızın eşiğinde bir facia her an bizi bekliyor da, tepki verecek bir hükümet ortalıkta görünmüyor.

* * * *

Peki ama nereden çıktı adına IŞİD denilen kelle kesici vahşi, gaddar örgüt?
Herhalde gökten zembille inmedi!
Önce Irak ve Suriye'de palazlandılar…
Onlar gaddarlık sergileyip ilerlerken, Irak ve Suriye yönetimleriyle çarpışmaya girerken Tayyip hükümeti zevkten dört köşe olmuştu:
“Oh bee, bu IŞİD iyi örgüt!..”
Çünkü bizim mezhepçi aymazların Ortadoğu'da iki temel amacı vardı:
Irak ve Suriye yönetimleri Sünnilerin değil, Şii ve Alevilerin elindeydi. Onların yıkılması gerekirdi… Ve IŞİD bu açıdan Türk hükümetinin en büyük destekçisi olarak ortaya çıkmıştı!
IŞİD'e her türlü desteği verdiler.
Silah, cephane ve gıda gönderdiler.
Silah taşıyan bazı TIR'lar Adana'da yakalandı ve Türkiye çalkalandı.
Bu kez “Türkmenlere yardım gönderiyorduk” yalanına başvurdular!
Sınırlarımız IŞİD'e açıldı.
Örgütün bütün hasta ve yaralıları sınırdan aşırılıp Türkiye'ye getirildi. Başta Şanlıurfa ve Gaziantep olmak üzere bütün teröristler beleş tarafından bizim hastanelerimizde tedavi edildi.
Hükümetin bu inanılmaz sorumsuzluğuna MİT, polis, asker, valiler, kaymakamlar da alet edildi.
Bu IŞİD rezaletine Türkiye'den başka ortak olan bir ülke daha vardı:
Hırsızlık ve yolsuzluk cenneti, hırsız şeyhler tarafından yönetilen petrol zengini Katar.

* * * *

Şimdi ABD ve Batı dünyası bu olaya tavır koydu, IŞİD güçleri bombalanıyor. Peki bizimkiler ne yapacak?!
Ankara'da “Çok üst düzey” toplantılar düzenleniyor ama ne yapacaklarını bilmiyorlar.
İki ucu kirli değnek!.. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık!
IŞİD'i vurursan Esad güçlenecek. Oysa bizimkiler onu düşman ilan etmişti.
Bu örgütün şakası yok… Ya başkaları IŞİD'i vururken -Allah korusun ama- bizim esirlerin başları kesilirse!
Dış politika ciddi iştir. Sen onun bunun emriyle hayali düşmanlar yaratıp iç siyaset gereği olarak onlara saldırırsan, olacağı işte budur.
Ne yapacağını bilemez duruma düşersin, çaresizliğini itiraf etmekten korkup suspus olursun.
Örgütün elinde 49 esirimiz var.
Köşeye sıkıştık. Tarzan zor durumda. Bakalım filmin sonu nasıl bitecek.

* * * *

Emin Çölaşan'ın önemli notu:
Sevgili okuyucularım, geçen kurban Bayramı'nda Atatürkçü Düşünce Derneği'nin öğrenci bursları hesabına epeyce yardım yapmış ve ihtiyacı olan çok sayıda yurtsever öğrenciye katkıda bulunmuştunuz.
Bu yılki hesap numarasını vereyim, belki kurban bedelini veya bir bölümünü o hesaba yatırmak istersiniz:
Türkiye İş Bankası Maltepe Şubesi hesap no: 4212-102 75 26.
Iban no: TR40 0006 4000 0014 2121 0275 26.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp