Top
12/08/2012

Önergeye yanıt! Bir rezalet daha!

Sevgili okuyucularım, burada çeşitli zamanlarda somut örneklerle belgeliyorum.

Tayyip ve bakanları, kendilerine Meclis Başkanlığı aracılığı ile sorulan sorulara işlerine gelmiyorsa- adam gibi yanıt vermiyorlar.

Ya da hiç yanıt vermeyip önergeyi uyutuyorlar, unutulmaya terk ediyorlar.

Bu konuda korkunç bir ciddiyetsizlik yaşanıyor.

Milletvekili, Anayasa'dan kaynaklanan hakkını kullanarak, Başbakan veya ilgili bakan tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi veriyor…

Ve bunların pek çoğu geçiştiriliyor!

Kayıtlara bakarsanız yanıt verilmiş diye görünüyor ama hiç de öyle değil. İşte size somut bir belge daha.

Şu sorumsuzluğa, ciddiyetsizliğe bakar mısınız!

CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin tarafından yanıtlanması istemiyle Meclis Başkanlığı'na bir soru önergesi veriyor.

Yanıt iki ay sonra geliyor.

Önce önergeyi size aynen iletiyorum, lütfen dikkatle okuyunuz:

“PKK'nın 9 temmuz 2011 günü Diyarbakır – Bingöl Karayolu'nu kesip araçları durdurduğu, araçlarda bulunan Lice'de görevli Astsubay Abdullah Söpçeler, Uzman Çavuş Zihni Koç ve Bingöl'ün Genç İlçesi'nde görevli sağlık teknisyeni Aytekin Turhan Uz'u kaçırdığı kamuoyunca bilinmektedir.

Yine 12 Ağustos 2011 günü Şenyayla-Kulp Karayolu'nu kesen PKK'nın bu kez Muş Valiliği'nde staj yapmakta olan kaymakam adayı Kenan Erenoğlu'nu, 10 Eylül 2011 günü ise Van'ın Çatak İlçesi'nde görevli Uzman Çavuş Kemal Ekinci'yi kaçırdığı bilinmektedir. Bu kaçırılma olayları sonrasında sadece sağlık görevlisi Aytekin Turhan Uz olaydan 70 gün sonra serbest bırakılmıştır.

Bu bilgiler çerçevesinde;

1- PKK tarafından kaçırılan üç asker, bir polis ve bir kaymakam adayımız nerededirler? Bu kişilerin akıbeti ne olmuştur?

2- Kaçırılan beş kişinin kurtarılması için bugüne kadar ne yapılmıştır? Hükümet bu kişilerin durumunu araştırıp sormuş mudur?

3- Devlet, PKK'nın kaçırdığı bu kişileri neden kurtaramamıştır?

4- Yoksa kaçırılan bu beş kişi kaderlerine mi terk edilmişlerdir?”

Şimdi ise İçişleri Bakanı tarafından verilen 17 Temmuz 2012 tarihli şu gülünç, komik yanıta bakalım:

“PKK / KCK terör örgütü tarafından kaçırılan vatandaşlarımıza ilişkin soruşturmalar ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yürütülmekte olup, kaçırılanların yerlerinin tespitine yönelik güvenlik birimleri nezdinde müşterek çalışmalara devam edilmektedir.

Terör örgütünün amaçları ve faaliyetlerinin önüne geçilebilmesi amacıyla etkin bir terörle mücadele programı yürütülmektedir.

Bu kapsamda devletimizce bir yandan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarını istismar eden bölücü örgüte yönelik etkili operasyonel faaliyetlerde bulunulmakta, diğer yandan da alınan güvenlik tedbirleriyle demokratikleşme adımları atılmaktadır.

Demokratikleşme adımlarıyla eşzamanlı olarak güvenlik tedbirlerinin daha etkin bir şekilde uygulanması ve örgütün bölgedeki etkinliğinin önüne geçilebilmesi amacıyla hem il ve ilçelerdeki yapılarına, hem de kırsaldaki unsurlarına yönelik güvenlik tedbirleri en üst seviyede alınmaktadır.

Ayrıca bölücü terör örgütünün muhtemel eylem arayışlarını içeren değerlendirmeler ile istihbari bilgiler, ilgili kurumlarla paylaşılmak suretiyle gerekli önleyici tedbirlerin alınması sağlanarak terörle yapılan mücadeleye kararlılıkla devam edilmektedir. İdris Naim Şahin. İçişleri Bakanı. İmza.”

Bakan Bey acaba alay mı ediyor, dalga mı geçiyor? Hayır, ne alay ediyor, ne de dalga geçiyor.

Bu yanıt hükümetin terör konusunda nasıl aciz kaldığının dolaylı yollardan bir itirafı.

Şu anda PKK'nın elinde üç askerimiz, bir polisimiz ve bir kaymakam adayımız esir durumda.

(Burada bir parantez açayım. PKK birkaç gün önce yine karayolunu kesip izne giden üç askerimizi daha kaçırdı. Böylece esir asker sayısı altıya yükseldi.)

Hükümet bunların sağ olup olmadığını bilmediği gibi, nerede olduklarını da bilmiyor.

Tam bir çaresizlik örneği, tam bir itirafname!..

Bu konuda önerge verildiğinde ise gelsin “Demokratikleşme” palavrası ve öteki traşlar!.. Milletvekillerine denetim görevini yaptırmıyorlar. Soru önergelerini, böyle anlamsız sözlerle geçiştiriyorlar.

Ayıptır, yazıktır, günahtır!

İçişleri Bakanı bu önergeye şöyle bir yanıt verse çok daha anlamlı (!) olmaz mıydı?

“PKK'nın elindeki asker-polis ve sivil esirlerimizin ne olduğunu, hayatta olup olmadıklarını, ayrıca nerede olduklarını ne yazık ki bilemiyoruz. Elimizde bu konuda hiçbir bilgi yok. Biz zaten onları unuttuk gitti. Sayın milletvekili, esirlerin derdi sizi mi gerdi?

Şimdi böyle önergeler verip onları yeniden gündeme taşımanızın nedeni tarafımızdan anlaşılamamıştır!”

Burada size bir konuyu daha açıklamak istiyorum.

Bu esirlerin ailelerine ayrı ayrı talimat verildi:

“Bu konuda ağzınızı açmayacaksınız, hiç kimseyle konuşmayacaksınız. Hele gazeteciler sizi ararsa, onlara hiçbir şey söylemeyeceksiniz…”

Onlar gariban, kimsesiz insanlar.

Hiçbir şey söylemeleri mümkün olmuyor çünkü yanlarında kimse yok, devlet yok.

Sadece suskun kalmakla yetiniyorlar, acılarını içlerine atıyorlar.

Devletin gücüne değil PKK'nın insafına sığınmışlar.

Evlatlarının, eşlerinin, kardeşlerinin eğer yaşıyorlarsa- bir gün serbest bırakılmasını umarak çaresizce ve dualar ederek bekliyorlar. Bu da işin ayrı ve yüz kızartıcı bir boyutu daha. Acaba maaşı olanların geride kalan hak sahibi yakınlarına ödeme yapılıyor mu, yoksa onu da kestiler mi, bilmiyorum. Kestilerse hiç şaşırmayın!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp