Top
12/01/2014

İktidarın yalan medyası

Sevgili okuyucularım, İkinci Dünya Savaşı yıllarında ve öncesinde diktatör Hitler‘in büyük işler başaran bir Propaganda Bakanı vardı. 1933-1945 yılları arasında görev yaptı ve kaybedilen savaşın son gününde Hitler‘le birlikte Berlin'deki sığınakta intihar etti.
Joseph Goebbels.
Bu adam Hitler'den aldığı yetkiyle Alman basınını susturmayı ve bütün yayın organlarını ele geçirmeyi başarmıştı. Almanya'nın propaganda makinesi de tümüyle ona bağlıydı.
O zaman internet, televizyon yoktu. Basın deyince akla radyo, gazeteler ve dergiler gelirdi. Faşist diktatör Hitler döneminde Goebbels hepsini emrine almış, başka bir deyişle yandaş medya oluşturmuştu.
Radyo yayınları tümüyle ona bağlıydı. Sık sık mikrofona geçer, yalan ve palavraları sıralardı:
“Führerimiz bugün çok sayıda toplu açılış yapmıştır… Führerimiz Münih'te halkın büyük tezahüratıyla karşılanmıştır… Führerimiz halka müjdeli haberler vermeyi sürdürmektedir…”

* * * * *

Yandaş medya çok önemlidir! Medyayı ele geçirip devşirmek, yandaşları medya patronu yapmak, bu amaçla onlara devlet bankalarından büyük krediler vermek de çok önemlidir.
Tayyip iktidarı bunu başardı.
Yandaş medya yalan kutusudur. Bütün amacı milletin beynini yıkamak, tek taraflı yalanlarla iktidarı yağlayıp insanların kafasını karıştırmaktır.
Bugün baktığımızda, Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels‘in o günkü başarılarının, bugün Türkiye'de olanların yanında solda sıfır kaldığını görürüz!
Şimdi sizlere Türkiye'yi nasıl yalanlarla yönettiklerini ve bu yalanları yandaş medya aracılığı ile millete nasıl yutturmaya çalıştıklarını sadece üç örnekle açıklamaya çalışacağım.

* * * * *

Aradan dört yıl geçti. 2009 yılı Aralık ayı sonlarında bir gün dehşetli açıklamalar yapılıyordu.
Özel Harp Dairesi'nden iki subay, Bülent Arınç'ın evinin yakınlarında yakalandı. Arınç'a suikast yapacaklardı!
Ama bu iki subay öylesine beceriksizdi ki, onun ev adresini kağıda yazmışlar, polisleri görünce kağıdı çiğneyip yutmaya kalkışmışlardı!
Tam da o günlerde AKP‘nin Türk Ordusu'nu ve aydınları tasfiye operasyonları yapılıyordu.
İki subay gözaltına alındı, savcılığa götürüldüler. O semtte özel bir askeri görev nedeniyle bulunduklarını kanıtladılar ve serbest bırakıldılar.
Ancak bu işler olurken mahkemeden acele karar çıkarıldı:
Devletin en gizli askeri bilgilerinin saklandığı Özel Kuvvetler Komutanlığı Karargahı'nda arama yapılacaktı.
Sonradan Yargıtay üyeliğine seçilen Kadir Kayan isimli bir hakim kozmik odalara girdi, her yeri günlerce aradı ve bütün belgeleri götürdü.
Yandaş medya ve iktidar zevkten dört köşe olmuştu.
Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek konuştu:
“Bu soruşturma ibret alınacak şekilde sonuçlanmalı.”
O günlerde Türkiye'de yer yerinden oynuyordu… Yandaş medya bu düzmece suikast konusunu haftalarca, bire bin katıp işledi.
Şimdi aradan dört yıl geçti, nerede suikast?
Savcılık iddianame hazırlamadı.
Askeriyeden, kozmik odalardan alınıp götürülen en gizli belgelerin nerede olduğu bilinmiyor. Adliye koridorlarında birilerinin elinde ama kimlerin?
Korkunç bir yaygara kopardılar, gizli belgeleri elde edip amaca ulaştılar ve iş bitti.
Yalan mekanizması iyi çalışmıştı.

* * * * *

Bir başka yandaş medya skandalı geçtiğimiz 1 Haziran günü, Gezi olayları sırasında patladı.
Yandaş ve satılık medya yine kıyamet koparıyordu:
“İstanbul Kabataş'ta Gezi'ci çapulcular, yanında küçük bebeği olan örtülü bir kadını dövdüler, üzerine işediler. Örtüsünü çıkarıp attılar.”
25 yaşındaki hanım, İstanbul'da AKP'li bir belediye başkanının gelini idi! Kendi anlatımına göre olay şöyle gelişmişti:
Zavallı gelin hanım altı aylık bebeği ile Kabataş iskelesinin orada kocasını beklerken, gösterici kadınlar hem Tayyip'e ağır küfürler ediyor, hem de kendisine saldırıyor. Sonra yanlarına 70-80 kadar adam geliyor. Hepsinin başları bantlı, belden yukarıları çıplak ve ellerinde deri eldiven var!
Kadının örtüsünü fırlatıp atıyorlar, hep birlikte dövüyorlar.
Sonra erkekler, kaldırımda kendinden geçmiş halde yatmakta olan gelin hanımın üzerine işiyor! Kendine geldiği zaman üzerinde idrar kokusu var!
Yandaş medya bu yalanı da diline doladı, yine haftalarca yayın yaptı.
Kadın güya darp raporu almış, polis rapor hazırlamış, savcılık iddianame yazıyormuş!
İşin ilginç yanı, Tayyip Meclis kürsüsüne çıkıp bu yalanı tekrarladı, aynı yalana sarıldı.
Aradan yedi ay geçti, hani kamera kayıtları, hani iddianame, hani açılan dava?
Hiçbir şey yok çünkü bir yalan daha üretip milleti o yalanla kandırmaya kalkıştılar.
Ya da yeni gelin, kendi fantezilerini anlatıp onları kandırmıştı.

* * * * *

Yine Gezi olayları sürüyor, polis tarafından kovalanan, coplanan, yaralanan ve üzerlerine gaz sıkılan gençler camiye sığınıyor. Çok sayıda yaralı var. Genç doktorlar yaralıları ve gazdan zarar görenleri camide tedavi ediyor.
Bunların omurgasız yandaş medyası haftalarca yayın yaptı:
“Alçaklar, namussuzlar, camiye girip içki içtiler.”
O can pazarında camiye kaçıp içki içeceksin!
Müezzin içki içilmediğini söyledi, imam aynı sözleri tekrarladı ama yandaşları durdurmak ne mümkün!
Sonunda iddianame hazırlandı.
“Camide içki içildiğine ilişkin bir kanıt yoktur.”
İktidarın ve yandaş medyanın bir balonu daha böyle söndü.
Bu yazıda size üç ayrı olay anlattım, bunların sadece üç yalanını belgeledim.
Joseph Goebbels yaşıyor olsaydı ona “Kulakların çınlasın, gel de yalancılığı ve propaganda sahtekarlığını bizimkilerden öğren” derdim.
Hitler'in Goebbels'i bizimkilerin yanında ancak acemi çırak olurdu.
Onun Hitler için oluşturduğu yandaş-yalaka-omurgasız-yalancı ve diktatörün hizmetindeki medya, 80 yıl sonra bizimkilerin yanında solda sıfır kalırdı.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp