Top
08/06/2016

Bu kaçıncı?..

Sevgili okuyucularım, Türkiye dün sabah yeni bir saldırı haberiyle uyandı. Bakalım bundan sonraki patlamalar nerede olacak, kaç kişi can verecek.
Benim bu konuda anlamadığım bir şey var.
Sulh ceza hakimleri her saldırıdan sonra aynı kararı veriyor:
Yayın yasağı!..
Neye yayın yasağı getiriliyor, niçin ve hangi gerekçeyle getiriliyor, bilmek mümkün değil.
Televizyonlar saldırı haberi ardından yapılan canlı yayınlarla dolu. Bugün gazeteler aynı başlıklarla, aynı manşetlerle çıkacak.
Burası diktatörlük mü?
Her saldırı sonrasında yayın yasağı kararlarına tanık oluyoruz.
Bu keyfi kararların hangi mantıkla alındığı belli değil.
O halde bu yasakların yararı nedir, anlayan varsa anlatsın.

*  *  *

Karşımızda artık kanıksadığımız bir tablo var. Her acı olay sonrasında aynı kişiler geçiyor kameraların karşısına ve aynı sözleri bıktırırcasına söylüyor:
“Teröre karşı mücadelemiz sürecektir. Ölenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum!..”
Sonrasında yine sayın ve muhterem büyüklerimizin katılımıyla bazı kurullar toplanıyor.
Bu kurullarda neler konuştuklarını doğrusu merak ediyorum!
Olan olmuş biten bitmiş, hep aynı sözler, aynı toplantılar… Yeter ki dostlar alışverişte görsün!

*  *  *

Terör büyük kentlerimizi vurmakla kalmıyor, üstelik Karadeniz'e doğru yayılıyor. Gümüşhane'de birkaç gün önce iki askerimiz şehit edildi.
Korkarım bundan sonra başka kentlerimizi de bombalayacaklar.
İstanbul, Ankara, Diyarbakır'ın bile göbeğini vurup ses getiren terör örgütlerinin öyle kolay pes edeceğini hiç sanmıyorum.
Yakın geçmişe kadar PKK'ya ödün veren, açılım süreci başlatan, yandaş kadrolardan seçtiği akil insanlar güruhunu piyasaya sürmekten bile utanmayan bir iktidar ve onun başındakiler şimdi eserleriyle övünebilir!
Suriye'de Esad'ı devirmeye soyundular. İşin iki adım sonrasını görmekten aciz olan bu zavallılar kitlesi, PKK ve IŞİD'le Türkiye Cumhuriyeti'ni sınır komşusu yaptı.
Şimdi kentlerimiz roketle vuruluyor, Güneydoğu'da il ve ilçe merkezlerimiz harabeye dönüştü…
Uçaklarımız kendi topraklarımızı bombalıyor.
İşte bu tabloda bile her gün açıklamalar yapılıyor:
Üç günde bin terörist öldürüldü. Son bir ay içerisinde öldürülen terörist sayısı şu kadar bin'e ulaştı!..”
Bakın kardeşim, psikolojik propaganda yapmak iyidir de bizim için önemli olan sizin bu abartılı rakamlarınız değil.
Madem binlercesini öldürüyorsunuz, bizim her gün canımızı yakan bu herifler uzaydan mı geliyor?

*  *  *

Şimdi yeni bir tartışma başlatıldı… Dünkü olay acaba hangisinin eseri, PKK mı, yoksa IŞİD mi?
Hangisi olduğu hiç önemli değil.
Ben bu ülkenin bir evladı olarak işin acı sonuçlarına bakarım.
Daha birkaç ay öncesine kadar 81 il valisine Ankara'dan gönderilen emir geçerliydi:
“Açılım sürecindeyiz, PKK'ya dokunmayın. Asker kışlasından, polis karakolundan çıkmasın!..”
Sonuç ortada… Bir yılda asker ve polis olarak 600'e yakın şehit. İnanılır gibi değil.

*  *  *

Genelkurmay dün açıkladı!.. Uçaklarımız Kuzey Irak'taki terör üslerini yine vurmuş. Allah razı olsun, çok iyi etmiş!
Ancak burada bir eksiklik var. Terör üssü olan o bölgeler Barzani'nin toprakları. Kürtçü PKK orada Barzani'nin koruması altında. Sen Türkiye Cumhuriyeti olarak o heriften hesap sormadığın sürece başına daha çoook işler gelir ama değişen bir şey olmaz.
Bunu ben bile şu cahil kafamla görüyorum da Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Genelkurmay görmüyor mu?
Ya da arada Barzani ile bizim bilemediğimiz gizli ticaret pazarlıkları mı var?
Sonuç:
Barzani konusu çözümlenmediği sürece biz PKK terörüne daha nice şehitler veririz.

Ne işi var Muhammet Ali'nin cenazesinde

Dünya şampiyonu boksör Muhammet Ali vefat etti. Allah rahmet eylesin…
Bizim anlı şanlı dünya liderimiz bu fırsatı hiç kaçırır mı!
ABD'ye cenaze törenine gideceği açıklandı.
Recep Tayyip'in yaşamının her boyutunu ve çok değerli fikirlerini bugüne kadar kendi ağzından yüzlerce kez dinledik ama birinde olsun Muhammet Ali'den şu veya bu biçimde söz ettiğini duymadık.
Onunla bir tanışıklığı kesinlikle yok.
Örneğin ABD'ye defalarca gitti ama Muhammet Ali'yi bir kez olsun ziyaret etmedi. Tanıyor olsaydı mutlaka eder ve birlikte fotoğraf çektirirdi!
Telefonla da konuşmadı.
Muhammet Ali derseniz Türkiye'den şu veya bu vesile ile söz ettiğini hiç duymadık!
Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan dönemi idi… Onun davetlisi olarak Türkiye'ye 1976 yılında bir kez geldi ve 24 saat kalıp gitti. Adamı İstanbul'da namaza götürüp Erbakan şovu yaptırdılar.
Dolayısıyla onun da Türkiye ile başka bir ilgisi olmadı.

*  *  *

Şimdi sen kalk, kafilenle birlikte devletin uçağına bin, saatlerce uç ve cenaze törenine katıl…
Ve fırsat bu fırsattır deyip orada boy göster!
Cuma günü yapılacak törende kameraların karşısında cenaze namazı kıl.
Çaylar nasıl olsa şirketten, bütün harcamalar devlet kesesinden!
Bir söylentiye göre orada konuşma yapacakmış, bir başka söylentiye göre konuşma yapmasına izin verilmemiş.
Hele bir de konuşturmazlarsa…Eyvah!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp