Top
05/10/2013

Vali Bey “İyi Arkadaşı” imiş!

Sevgili okuyucularım, devletin bir valisi bir gazeteci arkadaşımıza kendi adresinden e-posta gönderiyor, “Adi, şerefsiz” gibi sözlerle saldırıyor, mezarda görüşmekten dem vuruyor.
Bu arkadaş gazeteci değil de sıradan bir vatandaş olabilirdi.
Üstelik Vali Bey bu e-postayı gönderdiğini önce inkar ediyor, “Ben göndermedim ama içinde yazılanlarla aynı fikirdeyim” diyor, olay büyüyünce 180 derece çark edip gönderdiğini kabul etmek zorunda kalıyor.
İçişleri Bakanı açıklama yaptı:
“İnceleme başlattık!”
Bu olayın incelenecek bir tarafı yok.
Her şey açık, kabak gibi ortada.
Devletin valisi bir vatandaşa açıkça hakaret ediyor, tehditler savuruyor ve suçunu kabul etmek zorunda kalıyor.
O halde neyin “İncelemesi” yapılıyor?
Bu marifetleri sergileyen Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna halen görevinin başında.
İstifa etmesini zaten beklemem de, görevden alınmadı.

* * *

Biz bu iktidar döneminde ne valiler gördük. Geçmişte Tayyip'e destek verdiği için vali yapılanları gördük.
Şimdi Adana Valisi olan Hüseyin Avni Coş, geçmişte Mülkiye müfettişi idi. Tayyip'in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken yaptığı iddia edilen büyük yolsuzlukları inceledi, hakkında olumlu raporlar yazdı.
AKP döneminde Tayyip tarafından ödüllendirildi, vali yapıldı!
Bir de yine mülkiye müfettişi olan Candan Eren vardı. Aynı yolsuzlukları inceledi, belgeledi ve olumsuz raporlar yazdı.
Raporda Tayyip'in mutlaka yargılanması gerektiği vurgulanıyordu.
AKP iktidar olduktan sonra Candan Eren'e neler yaşatıldığını burada uzun uzun yazmak istemiyorum, üç yazıya ancak sığar.
Başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi, sürüm sürüm süründürüldü.
İçişleri Bakanlığı tarafından sicil notu düşürüldü, başka yerlere sürgün edildi, maaş kesimi cezaları aldı, ismi yandaş gazeteler tarafından Ergenekon davasına bulaştırılmak istendi, nice hakaretlere uğradı…
Bu konularda 100'e yakın dava açtı ve hepsini kazandı.
Tek suçu 1990'lı yıllarda Tayyip aleyhine yolsuzluk raporu düzenlemiş olmasıydı!
İşte size iki örnek.
Tayyip'i aklayan vali oluyor, aklamayanın hayatı kaydırılıyor.

* * *

Evet, biz bunların döneminde ne valiler gördük!.. Seçim öncesinde AKP adına kamyona binip propaganda malzemesi olarak evlere yatak yorgan, kanepe, buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtanlar…
Özel uçağa binip Kayseri'ye giden, orada bir AKP'li tarafından kurulan güzellik salonunun açılışına katılıp nutuk atan Isparta Valisi!..
Tayyip'in yanında ezilip büzülen, esas duruşa geçen, türbe ziyaretine giden valiler…
Azar işiten, herkesin önünde fırça yiyenler…
Bu gibi valileri görünce hep rahmetli Naim Cömertoğlu aklıma gelir.
Malatya Valisi idi, Başbakan Özal Malatya'ya gelmiş, otobüsün üzerinde nutuk atacaktı. Özal onu da ısrarla otobüsün üzerine çıkarmıştı… Otobüsün üzeri kalabalıktı, halk Özal'ı göremiyordu…
Kalabalıktan “Çök çök” sesleri yükseldi, Özal dahil herkes çöktü.
Özal valiye döndü. Mikrofon elinde, sesi duyuluyor:
“Vali Bey sen de çök!..”
Cömertoğlu seslendi:
“Efendim devletin valisi çökerse devlet çökmüş olur…”
Ve çökmedi.

* * *

Bundan iki üç ay kadar önce gazetelerde Naim Cömertoğlu'nun ölüm ilanını gördüm. Hiç tanımadığım, yüzünü görmediğim o insanın ruhuna bir Fatiha okudum. İlanda şöyle yazıyordu:
“Devletin Valisi Naim Cömertoğlu…”
Bir onlara bak, bir de şimdikilere!
Tayyip'in “Benim Bakanım, Benim Genelkurmay Başkanım” dediği gibi “Benim valim” diye hitap ettiği günümüzün valileri!..
Bazıları resmi binalardan “T.C.”yi bile sildirmekten utanmayan valiler.
Gazeteci olsun veya olmasın herhangi bir vatandaşımıza “Adi, şerefsiz” diye mesaj atabilen, attığı mesajı bile önce inkar etmeye yeltenen Eskişehir Valisi halen görevinin başında.
Tayyip onun için televizyonda “İyi bir arkadaşımızdır” dedi!
Böyle birinin o makamda bir gün bile oturuyor olmaması gerekir.
Aksi takdirde, yakında yanağından makas almaya başlarlar.

Yandaşlar üzgün

Sevgili okuyucularım, Ankara'da 28 Şubat davasına bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesine saldırılar yandaş basında sürüyor.
Bunlar bazı sanıkların tahliye edilmesini içlerine sindiremiyor. Sürekli feryat halindeler:
“Bu ne rezalet, böyle mahkeme mi olurmuş!..”
İşte size birinci sayfalarından bir başka örnek. Başlık şöyle:
“28 Şubat müştekileri (şikayetçileri) kaygılı: O hakim çekilmeli.”
Şimdi habere bakalım:
“28 Şubat duruşmasına bakan Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakimine müşteki ve mağdurlar tepkili. Müştekiler hem sanıklara soru yöneltmeyip hem de savcının soru sormasını engelleyerek sanıkları bir bir tahliye eden Başkan Tayyar Köksal'ın davadan çekilmesini istiyor.
Cuntacı ekip ve avukatlarının övgülerine mazhar olan Hakim Tayyar Köksal sanıkların duruşma salonunda çekirdek yiyip sohbet etmelerine, hatta avukatlara ait telefonlarla görüşme yapmalarına bile göz yumarak tepkilere yol açıyor…”
Son haber işte böyle!.. Yandaşlar mahkemeden, ama özellikle de mahkeme başkanından yakınıyor.
Sanıklar duruşmada çekirdek çıtlatıyormuş, müştekileri tehdit ediyormuş, yine duruşma sırasında telefonla konuşuyormuş…
Duruşmaları izleyen gazeteci arkadaşlara sordum, hepsinden aynı yanıtı aldım:
“Tamamı yalan. Ne çekirdek yiyen oldu, ne telefonla konuşan.”

* * *

İstanbul'da Ergenekon duruşmasına gitmiştim. O astığı astık kestiği kestik mahkemede ilginç görüntülere tanık oldum.
Sanıklar oturdukları yerde açıktan gazete ve kitap okuyorlar, istedikleri zaman kalkıp başka sanıkların yanına gidiyorlar, bazen de kimseye sormadan, mahkemeden izin almadan dışarı çıkıp sonra geliyorlardı. (Çıktıkları yeri biz göremiyorduk, sanıkların bekleme odası ve tuvalet bölümü imiş.) Bazılarının elinde su şişeleri vardı.
Konu Silivri mahkemeleri olunca yandaşlardan ses çıkmazdı. Onlara sürekli gaz verirlerdi… Çünkü o mahkemelerin en ağır cezaları vereceğini biliyorlardı ve içleri rahattı.
Ama konu Ankara'daki 28 Şubat davası olunca yandaşlar zıplamaya başladı…
Çünkü bazı sanıklar tahliye ediliyordu!..
Bu nedenle mahkeme heyetine saldırmaya başladılar. Göreceksiniz, saldırıları bundan sonra da sürecek.
Yargı siyasetin oyuncağı olunca, iktidar baskısına açık duruma getirilince işte
böyle oluyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp