Top
03/09/2013

Bu bir izin yazısıdır!

Sevgili okuyucularım, eğer görevinizi hakkıyla yapmaya çalışıyorsanız gazetecilik zor iştir.
Hele benim gibi haftanın altı günü yazı yazmanız gerekiyorsa, daha da zordur.
İster istemez yorulursunuz.
Beden yorgunluğu kolay geçer. Biraz dinlenir, yeterince uyur ve kendinize gelirsiniz.
Ama kafa yorgunluğu bambaşka.
Zaman olur, beyninizin süngerleştiğini hissetmeye başlarsınız.
Her gün bütün gazeteleri dikkatle okuyacaksınız, haber sitelerine girip neler olduğunu öğrenmeye çalışacaksınız, sonra kafanızda konular belirleyip yazmaya girişecek ve en iyisini yazmak için çaba harcayacaksınız.
Bunları söylemek kolay ama sürekli yapınca iş biraz zorlaşıyor!
Sözcü gibi günlük ortalama satışı 400 bin'e yaklaşan bir gazetede yazıyorum. Türkiye'nin bazen en çok satan ikinci, bazen üçüncü gazetesi.
Her yazıyı, gazete dışındaki okuyucuları da eklersek günde ortalama bir milyon kişiden
fazlası okuyor.
Bu kadar büyük bir kitlenin karşısına her gün büyük sorumluluk üstlenerek çıkmak kolay iş değil.

* * *

Üç tane kötü, anlamsız, tutarsız, doyurucu olmayan yazı yazsam sizlerden haklı olarak tepkiler gelmeye başlayacaktır.
Çok şükür böyle bir duruma bugüne kadar düşmedim, umarım bundan sonra da düşmem. Yazılarınızda kılı kırk yaracaksınız, yanlış yapmamaya özen göstereceksiniz, cümlelerinizi iyi oturtacaksınız, hem de konuları iyi seçeceksiniz.
Her cümleyi yazarken “Tayyip takımı acaba bu cümleye, bu yazıya dava açar mı” diye düşünüp gerektiğinde kendi yazınızı kendiniz bazen sansüre tabi tutacaksınız.
İktidarlarla, egemenlerle mücadele etmek zor ve sıkıntılı iştir.
Hele böyle baskıcı dönemlerde üzerinizdeki yük daha da artar.
Yani bizim meslekte bir yerlere yükselmek çok zordur da, geldiğiniz yerde okunarak ve saygı duyularak kalmak daha da zordur.

* * *

Ağustos ayını da geride bıraktık, eylül geldi. Sizden izin istemek için biraz daha beklesem kış gelecek!
Geçen yıl tatile 12 Ağustos günü çıkmıştım.
Bir yılı aştı, bir tek gün tatil yapamadım.
Keyifsizdim, yazdım.
Yorgundum, yazdım.
Yakınlarım ve sevdiklerim hastaydı, hastanelerde koştururken gazeteye dönüp yazdım. Yazı telaşından, bazen insanlık görevlerimi bile aksattığım oldu.
Bayramlar oldu, yine yazdım.
Bu, sizlere olan saygımın bir gereğidir.
Bu bir yılı geçen süre içerisinde yazılarıma ocak ayında ve sadece iki gün, o da rahmetli annemin vefatı nedeniyle ara vermek zorunda kaldım.

* * *

Evet neredeyse kış gelecek. Beyin yorgunluğunu artık biraz olsun gidermekte yarar var!
Yazı ve her günkü koşturmaca ortamından biraz uzaklaşıp kafayı dinlendirmem gerekiyor. Gelen sinyaller bunu gösteriyor!
Bugünden başlayarak biraz izin yapacağım.
Ankara dışında farklı ortamlarda bulunmayı, açık havada dolaşıp kafayı boşaltmayı, ama özellikle de denize girmeyi çok özledim.
Sanırım iki hafta birlikte olamayacağız.

* * *

Şimdi sizlerden önemli bir istirhamım olacak. Yazmadığım süre içerisinde lütfen sizler de bana yazmayın, e-posta atmayın, faks çekmeyin…
Çünkü benim taşınabilir, dizüstü bilgisayarım yok.
Teknoloji özürlüyüm!
O yüzden sadece gazeteden, gazetenin bilgisayarından yazabiliyorum, gelen mesajları da oradan kağıda çekilmiş olarak alıyorum ama hepsini tek tek okuyorum.
Çoğuna yanıt veremediğim için sizlerden bir kez daha özür diliyorum.
Üstelik tatil dönüşü mesajlarınız öylesine birikmiş oluyor ki, hepsini okumak mümkün değil.

* * *

İşte böyle sevgili okuyucularım… İzinde iken öyle konular çıkacak ve öyle olaylar olacak ki, “Ah şimdi yazıyor olsaydım” diyeceğimi çok iyi biliyorum.
Ancak sonraki günlerde de ülkemizin sıcak gündemine hep birlikte tanık olacağız, karşımıza yine “Çok iyi” konular çıkacak…
Ve atışa sizlerle birlikte devam edeceğiz.
Bunların cilasını kazıdıkça, madenini deştikçe daha çoook mallar bulacağız biz!
Şimdi bana lütfen iyi bir tatil dileyin, kafam biraz dinlensin.
Bunu hak ettiğimi sanırım.
Sizleri özleyeceğim, belki siz de beni özlersiniz.
Hoşça kalın, hoşça kalın!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp