Sevgili okuyucularım, bu iktidar döneminde her sabah yeni bir olayla, bir sürprizle (!) uyanıyoruz. Birkaç yıl önce rüyamızda görsek inanmayacağımız olayları şimdi bire bir yaşıyoruz ve “Aman Allah, sonunda bunu da gördük” diye hayretler içinde kalıyoruz.
İşte son gördüğümüz:
Genelkurmay binasında Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısı yapılıyor. Yasa uyarınca toplantı Tayyip'in başkanlığında açılıyor.
Aylardan Ramazan.
Toplantıda kendisi ve Milli Savunma Bakanı dışında, Türkiye'deki tüm orgeneral ve oramiraller var. Ancak iki eksikle!
Havacı orgeneral Bilgin Balanlı tutuklu, karacı orgeneral Nusret Taşdeler hakkında Silivri mahkemesi yakalama kararı çıkardı. Taşdeler GATA'da tedavi ediliyor. Taburcu olduğu anda onu da içeri alacaklar.
Bu iki orgeneralin koltukları toplantı masasına konulmamış!
Tayyip'in sağında ise Genelkurmay Başkanı Necdet Bey bütün haşmetiyle oturmakta.
Bundan önce yapılan YAŞ toplantıları Ramazan ayına denk gelmiş bile olsa, masanın üzerinde su ve bardaklar bulunurdu. Hatta suyun yanında çoğu zaman portakal suyu da olurdu. İsteyen birkaç yudum içerdi.
Şimdi Ramazan ya, masanın üzeri bomboş!
Peki bu tabloyu kim yaratmış olabilir. Ortada iki olasılık var:
1- Tayyip, Necdet Bey'e emir verip “Masanın üzerinde içecek hiçbir şey olmasını istemiyorum Paşa” demiştir. Kendisini onun bir memuru olarak gören Necdet Bey de “Emriniz olur” deyip masanın boş bırakılmasını emir buyurmuştur.
2- Bu konuda Tayyip'ten herhangi bir emir gelmemiş, Necdet Bey “Aman Sayın başbakanım kızmasın” diye bu konuda kendi özgür iradesiyle karar vermiştir.
Şimdi burada soruyorum:
Tayyip'le Milli Savunma Bakanı belki oruçlu olabilir. Hatta Necdet Bey'in de oruçlu olduğunu tahmin edebiliriz.
Peki YAŞ toplantısına katılan tüm Or'lar oruçlu mu?
Hiç sanmıyorum.
Acaba içlerinden biri “Ben oruç tutmuyorum, lütfen önümde su olsun” diyebilmiş mi?
Hayır!
Ama işler bu kadarla da bitmedi. Genelkurmay Başkanı Necdet Bey, toplantıya katılanlara akşam saatlerinde Genelkurmay karargahında bir iftar yemeği verdi.
Anadolu Ajansının gündeminde bu haber “Akşam yemeği” olarak geçiyordu. İftar olduğunu toplumdan gizliyorlardı.
Genelkurmay karargahı böylece, Cumhuriyet döneminde ilk kez bir resmi iftara tanık oldu!
Bu olayda da aynı olasılıkları sıralamak mümkün.
Bu iftarı Tayyip özellikle istemiş olabilir, ya da Necdet Bey ona hoş görünmek için düzenlemiş olabilir. Hangisi olduğunu bilemem.
Bildiğim tek şey, bu gibi düzenlemelerin Atatürkçü, laik Türk ordusunun geleneklerinde olmadığıdır.
Dahası var! Her yıl YAŞ toplantısı açılır, sabah toplantısı bitirilir ve öğle saatlerinde Anıtkabir'e gidilirdi. Bu kez topluca sabah erkenden gittiler.
Nedeni, oruç kafayla öğle sıcağında rahatsız olmamak!
Bunları da gördük, bakalım daha neler göreceğiz.
Dün akşam Tayyip verdi, bu akşam da Çankaya'da oturmakta olan şahıs onlara iftar verecek.
Tayyip ve Necdet Bey dahil YAŞ üyelerini Çankaya'da ağırlayacak, sonra da önüne getirilen kararları -her zaman olduğu gibi- gözü kapalı bir biçimde imzalayıp onay verecek.
Türk ordusunun komuta kademesinin geleceğini artık iftar yemekleriyle birlikte Silivri mahkemeleri belirliyor.
YAŞ'a da sadece, Silivri mahkemelerinin vermiş olduğu tutuklama kararlarını hayata geçirmek ve tutuklu yüzlerce komutanın önemli bir bölümünü ordumuzdan şutlamak kaldığı anlaşılıyor!
Türk ordusu bu duruma düşürülmemeliydi.
Kararlar en kısa zamanda açıklanacak, yanılmış olmayı dilerim.
Kısa kısa
Siz adına Myanmar denilen bir yer duydunuz mu? Ya da Myanmar'ın Arakan bölgesinin nerede olduğunu bilir misiniz?
Nerededir, hangi kıtada yer alır?
Bizim İslamcılar şimdi Myanmar'a yoğunlaştı. Halkımızın din duygularını gıdıklayarak topladıkları paraları oradaki Müslümanlar için harcadıklarını, oraya yardım gönderdiklerini iddia ediyorlar.
Türkiye'de yardıma muhtaç milyonlarca aile, milyonlarca fakir fukara varken bunlar Myanmar, Papua Yeni Gine, Somali, Burkina Faso gibi yerlere yardım götürdüklerini iddia eder.
Bu yardım paralarının nereye nasıl harcandığını denetleyen bir makam yoktur. Örneğin İslamcı Deniz Feneri derneğinin Almanya vurgunu açığa çıktı ve Alman yargısı bunlara hapis cezası verdi.
Hele yurtdışında kuş uçmaz kervan geçmez, haritada zor bulunan yerlere yapıldığı iddia edilen ve hortumlanan yardımları kimsenin ruhu bile duymaz.
Günahı boyunlarına, beş toplarlar, bir verirler. Kalan dördü ya cebe atarlar, ya da Türkiye'de siyasi amaçları için kullanırlar!
Allah kabul etsin!
Suriye rezaleti sürüyor. Suriye'de kendilerine “Rejim muhalifleri” denilen adamların yaptığı katliamları, sergilediği vahşeti herhalde izlemişsinizdir.
Yakaladıklarına işkence yapıyorlar, kamyonet kasalarına atıp götürüyorlar, daha sonra yine işkencelerle öldürüyorlar. Bunlar artık belgelendi.
İşkencecilerin bir bölümü, Suriye'ye bizim topraklarımızdan geçirilen İslamcı militanlar. Bazıları topraklarımızdaki kamplarda kalıyor, zaman zaman Suriye'ye geçip terör yaratıyor ve sonra yeniden kampa dönüyorlar.
Tayyip ve şimdi Barzani'nin ayağına gidip yalvaran Davutoğlu Ahmet, acaba dünkü medyada yer alan bu vahşet sahnelerini görmediler mi? Elbette gördüler ama ses vermeleri, kınamaları mümkün olmuyor…
Onların anlayışı zaten biliniyor:
“Benim teröristim iyidir. Eylemi benim işime yarayan terörist, yandaşımdır!”
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon… ABD'nin Ankara büyükelçisi Ricciardone, İstanbul başkonsolosu Frederic Kinler…
Bu üçlü İstanbul'da AKP'li Üsküdar belediyesinin iftar çadırında, tam iftar zamanı soytarılık ediyor.
Bazısı başlarına fes geçirmiş, bazıları Karagöz-Hacivat giysilerine bürünmüş, önce vatandaşa yemek servisi yapıyorlar, sonra da alay eder gibi karagöz oynuyorlar.
Yanlarındaki AKP'li belediye başkanı Mustafa Kara da onlara alkış tutuyor.
Ramazan ayında Irak'ı bombalayıp işgal ederken yüz binlerce Müslümanı öldüren Amerika, şimdi Türkiye'deki Müslümanlara hoş görünme çabasında… Ve böyle ilkel şaklabanlıklar yaparak milleti kandırmaya yelteniyor.
AKP'nin iftar sofralarında yaptığı ve yaptırdığı tavlama atraksiyonları yetmedi, şimdi karşımızda ABD'li yetkililerin soytarılık gösterisi var!
