Top
03/07/2012

BİZİM LEYLA “DÖNEK” OLUNCA

            Sevgili okuyucularım, bir insanın dönek olması çeşitli nedenlere bağlıdır. Hemen belirteyim, hiç kimse 10 yıl, 20 yıl önce taşıdığı görüşleri aynen taşımaz. Her insan zamanla değişikliğe uğrar, dolayısıyla fikirleri de şu veya bu biçimde değişebilir.

            Ancak dönek olmak apayrı bir olaydır.

            Dönek olmak, 180 derece dönmektir. Dün kara dediğine bugün ak demektir.  

            Kendi geçmişini inkâr etmektir.

            Utanılacak bir olaydır. 

            Bir insan niçin döner?

            Ya korkmuştur, korkutulmuştur ve o yüzden döner, ya da belli çıkar beklentileri oluşmuştur. Kendisine belli vaatlerde bulunulmuştur. Maddi ve manevi avantaları gören dönek, dönmeyi tercih etmiştir!

            Bu dönekler bizim medyada bol miktarda vardır. Bunların çoğunu yakından tanırım. Bu onursuz-haysiyetsiz tiplerin pek çoğu geçmişte Marksist, Leninist, Maocu olarak karşımızdaydı.

            Ne zaman ki ülkemizde sağ-dinci iktidarlar işbaşına geldi, bunlar birer birer dönmeye başladı.

            Hepsinin avantaları önceden hazırlanmıştı.

            Her biri ayrı ayrı doyuruldu, çeşitli olanaklar sağlandı ve günümüzün yandaş medyası böyle oluşturuldu.

                               X                                      X                                  X

            Gerektiğinde siyasetçi de döner! Biz geçmişte nicelerini gördük. O partiden öbürüne zıpladılar, transfer paraları aldılar, malı götürdüler.

            Bazılarının parasal veya özel açıkları bulunmuştu. Onların üzerine sessizce, çaktırmadan gidildi ve “Bak arkadaş, eğer bize katılmazsan seni ifşa edip rezil ederiz” denildi.

            Korkakların, korkutulanların ve satın alınanların dönekleşmesi çok kolaydır.

            Şimdi gelelim Leyla Zana vakasına!

            Hızlı bir Kürtçünün günün birinde böylesine döneceğini, hele de Tayyip'le işbirliğine girişeceğine doğrusu hiç kimse inanmazdı.

            Ama oldu!

            Acaba neden oldu?

            Her şey Leyla'nın bundan iki hafta önce Hürriyet gazetesine verdiği bir demeçle başladı. Aslında bu işin de bir perde arkası vardı.

            Tayyip'le Leyla, ya da Tayyip'i temsil eden devlet güçleriyle Leyla, bir süre önce anlaşmışlardı.

            Leyla, artık tümüyle AKP'nin sesi olarak yayın yapan Hürriyet'e bir demeç verecek, Tayyip'e övgüler düzecek ve onunla görüşme isteğini bu yolla belirtecekti.

            Verdiği demeçte şöyle diyordu:

            “Erdoğan (Kürtçülük, terör vesaire) bu işi çözer. Şimdi hepimizin yapması gereken, Başbakanın yanında olduğumuzu ona hissettirmemiz ve onu teşvik etmemizdir.”

            Sonra örgütüne mesaj gönderiyordu:

            “Erdoğan'ın sözünden çıkmayın!”

            Tayyip-Leyla-Hürriyet üçlüsü tarafından hazırlanan planın birinci aşaması böyle tezgahlandı.

            Sonra tiyatronun öteki sahneleri başlayacaktı.

                                 X                                    X                                     X

            Planın ikinci aşamasında Tayyip'in Leyla'yı kabul edip görüşmesi vardı. O da birkaç gün önce gerçekleşiverdi! İkisi yaklaşık bir buçuk saat görüştüler.

            Leyla Başbakanlık konutuna öyle bir siyah araçla getirildi ki, benzeri Obama'da yoktur. Acaba aracı Tayyip mi göndermişti!  

            Üçüncü aşamada Leyla'nın TBMM'de bir basın açıklaması yapıp Tayyip'e ve partisine bir kez daha övgüler düzmesi yer alıyordu.

            O da oldu!

            Peki ama bütün bunlar olurken Leyla ne düşünüyordu?

            Niçin durup dururken Tayyip'e yanaşmış, dönek olmayı içine nasıl sindirmişti?

                                  X                                    X                                        X

            Sevgili okuyucularım, şimdi biraz gerilere gidip olaylara çok kısaca bir kez daha bakalım.

            PKK isimli Kürtçü terör örgütü 1984 yılında eylemlerine Eruh ve Şemdinli ilçelerini basarak başladı. 

            Ondan sonrasını hepimiz biliyoruz.

            Siviller hariç, bu ülkede bugüne kadar yaklaşık yedi bin asker ve polisimiz şehit oldu.

            Yaklaşık 40 bin terörist öldürüldü.

            Uğradığımız manevi kayıpları bırakalım bir yana, maddi kaybımız en az bir trilyon dolara ulaştı.

            Leyla o zamanlar terörün anıt isimlerinden (!) biri olmuştu. Kocası Mehdi yurtdışına kaçmıştı, halen de gelmedi.

            1991 yılında milletvekili seçildi. Meclis açıldığı gün ant içme töreni yapılırken kürsüye PKK renkleriyle çıkıp Kürtçe nutuk atmaya kalkıştı, büyük olaylar çıktı.

            Olayları ve terörü kızıştıran kişilerin en başında geliyordu.

            En hızlılardan biriydi!

            Türkiye'de PKK ve terör deyince akla ilk gelen isimlerden biri olmuştu.

                                X                                    X                                      X

            “Marifetleri” yargı önüne çıkarıldı, her şey belgelendi ve hapis cezaları aldı. Uzun yıllar Ankara'da hapis yattı ve süresi bitince tahliye edildi.

            Son seçimde bir kez daha bağımsız milletvekili seçilip Meclis'e girmeyi başardı. Adaylığını, öteki Kürtçüler ve PKK savunucuları gibi bağımsız olarak koymuştu. Terör örgütünün desteği ile yeniden seçildi.

            Ancak sorun bitmemişti.

            Yaptığı çeşitli konuşmalarda örgüte övgüler düzüyor, onları teröre teşvik ediyordu.

            Bunları yaparken milletvekili değildi. Yine yargılandı.

            Diyarbakır'da son olarak 10 yıl hapis cezası aldı.

            İşte bu ceza Leyla'yı korkuttu.

            Yaşını başını almıştı, bu saatten sonra hapis yatmayı göze alamazdı.

            Yargıtay bu cezayı onadığı takdirde yeniden içeri girecek, hayatı kayacaktı.

            Kendisine “Yukarılardan” gelen istek ve emirler doğrultusunda iktidarın yayın organı olan Hürriyet gazetesine konuştu, Tayyip'i yağlayıp balladı…

            Çünkü geriye bir tek umudu kalmıştı:

            Tayyip'e sığınmak, onun koruması altına girmek.

                                     X                                    X                                  X

            Başbakanlık konutunda güzelce birlikte oldular, tatlı tatlı konuştular. Teslim bayrağını çeken Leyla çok mutluydu.

            Tayyip de mutluydu çünkü örgüte en yakın isimlerden birini, başarılı bir senaryo uygulayarak dize getirmeyi başarmıştı.

            İçeride ne konuştuklarını elbette bilmiyoruz.

            Ancak karşımızda çok net bir tablo var:

            Leyla son hapis cezası nedeniyle korktu ve korkutuldu.

            Bu durumda yapacağı tek şey vardı:

            Dönmek!

            O da bunu yaptı ve “Dönek” olmayı içine sindirdi.

            Geçmiş yıllarda ortalığı kızıştıranların en başında gelirdi.

            Kürtçülük, bölünme, terör denildiğinde akla ilk gelen isimlerden biriydi.

            Şimdi ister istemez şu soruları soruyorum:

            Bugüne kadar verdiğimiz binlerce şehitte, acaba benzerleri gibi Leyla'nın da payı var yok mu  

            Bu terör nedeniyle uğradığımız o inanılmaz maddi ve manevi yıkımda Leyla'nın rolü neydi?

            Dönek olmak, yeni bir hapis cezası nedeniyle teslim bayrağını çekip Tayyip'e ve onun kurtarıcılığına sığınmak bu kadar kolay mı?

            Geçmişteki günahları bu sığınma sonrasında unutulur mu?

            Korkuncasıkışınca “Haydi bana eyvallah abiler, benden bu kadar” demek yakışır ?

Dönek olmak onuru olan hiç kimseye yakışmaz.

Allah hiç kimseyi dönek yapmasınamin!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp