Top
01/10/2013

Civciv çıktı kuş çıktı, sadece sıkmabaş çıktı

Sevgili okuyucularım,
haftalardan beri yandaş medyayı kullanıp büyük propaganda yapıyorlardı:
“Pazartesi günü öyle bir demokratikleşme paketi açıklanacak ki, aklınız durur. Türkiye'nin önündeki bütün engeller yıkılacak, bütün dünya hayran kalacak!..”
Vay bee!.. Herhalde polis artık gaz sıkıp saldırmayacak, telefonlar dinlenmeyecek, siyasetin eli yargıdan çekilecekti…
Merakla bekliyorduk. Acaba bu paket neyin nesidir kimin fesidir!.. İçinden ne çıkacak?
Pazar günkü yazımın sonunu da öyle bitirmiştim:
“Bakalım ne çıkacak. Belki de civciv çıkacak kuş çıkacak!”
Aynen öyle oldu.
Ancak dünkü aşamaya gelene kadar ilginç olaylar yaşadık.
“Demokratikleşme paketini” açıklayacağı söylenen malum şahıs emir vermiş, başta Sözcü olmak üzere tiksindiği gazete ve televizyon temsilcilerinin açıklamanın yapılacağı Başbakanlık binasına alınmayacağı bildirilmişti.
Şaşırmadık çünkü bu kafaların kafasındaki “Demokratikleşme (!)” işte bu kadardır.
Karşıtlarının gelip kendilerine iki soru sormasından korkarlar.
Bunların tekelci ve korkak zihniyeti budur.
Nitekim dün gazetecilerin soru sorması yasaktı. Okuması bitince salondan hızla ayrıldı.
Tek başlarına olduklarında nutuk okurlar, yanlarına kendileri gibi düşünmeyenleri almaktan korkarlar.
Onlar korkaktır. Yürekleri yoktur. Sadece ellerindeki devlet gücünü kullanarak ve tek taraflı konuşurlar.

* * *

Tayyip'in konuşmasını dün ekran başında izledik. Aslında bunların yandaş-yalaka medyası civciv paketinde nelerin olduğunu birkaç gün önce açıklamaya başlamış,
dolayısıyla işin yeni bir tarafı pek kalmamıştı.
O kadar ki, ben bile Pazar günkü yazımda işin ana hatlarını açıklama başarısını göstermiştim.
Kafalarında bir tek ve en önemli hedef vardı:
Sıkmabaşı kamuda ve eğitimde serbest bırakmak.
(Burada bir parantez açıyorum. Bizim çizgimizde olan yayın organlarında bile çok büyük bir yanılgıya düşülüyor ve sıkmabaştan “Başörtüsü” diye söz ediliyor.
Başörtüsü, Tayyip gibilerin sarıldığı can simitidir. O arkadaşlarımızın böyle bir yanılgıya nasıl düştüğünü anlamak mümkün değil. Bunların siyasi simgesi olan sıkmabaş, asla
başörtüsü değildir. Başörtüsü Türk kadınının geleneksel örtüsüdür, saç görünür.
Bunlarınki ise saç tellerinin görünmediği, topuklara kadar uzanan pardösülü bir giysidir ve bu giyim kavramı şeriatçı Arap ülkelerinden alınmıştır. Parantezi kapıyorum.)

* * *

Evet, bunu “Demokratikleşme” olarak yutturup sıkmabaşı kamuda, devlet dairelerinde ve özellikle okullarda serbest bıraktılar.
Fakat gelin görün ki, sıkmabaş yasağı orduda, poliste ve yargıda sürecekmiş! Neden yaaa?.. Kışlada ve karargahta örtülü kadın subay ve astsubaylar, sokakta ve karakolda
örtülü kadın polisler, kürsüde örtülü kadın hakimler olmasında ne sakınca var yani!
Ne biçim “Demokratikleşme” bu! Onların “Demokratikleşme ve örtünme hakları” yok mu abicim!..

* * *

Pakette başka ne var? “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayan öğrenci andı, Kürtçülere verilen bir ödün olarak kaldırıldı… Çünkü bu iktidar kafasının “Türk olmakla” uzaktan yakından ilgisi yok.
İkinci ödün, Kürtçe eğitim verecek özel okulların serbest bırakılması. Tayyip korktuğu için Kürtçe diyemiyor, “Farklı dil ve lehçeler” demekle yetiniyor.
Üçüncüsü, Türkçe'de belli harfleri kullanma özgürlüğü getirilmiş. Buna da “Klavye özgürlüğü” diyor ve yine gülünç oluyor.
Q, W, X!
Bu harflerin bugüne kadar eksikliğini çekiyorduk, artık çekmeyeceğiz. Ben de bundan
sonra yazılarımda Xasan, Xüseyin, Faruq, Wedat diye yazarsam kusuruma bakmayın, ben bu paketten yanayım!
Kürtçülere verilen dördüncü ödün ise yerleşim yerlerinin eski adlarına dönüş. Buna Tunceli'yi Dersim yaparak başlayacaklar, gerisi gelecek.
Son ödün ise seçimlerde Kürtçe propaganda yasak olmayacak.
Yaaa muhterem abicim, buraya kadar saydıklarım zaten yasak değildi ki!
Bu kadarcık ödün uzun vadede bağımsızlık isteyen, Apo'nun derhal serbest bırakılması için bastıran bizim Kürtçüleri kesmez! Tayyip onları bu kadarcıkla kandıracağını düşünüyorsa ya dünyanın en saf insanıdır, ya da rol yapmaktadır.

* * *

Eeee, pakette daha daha neler var? Hiçbir şey yok.
Bir dakika, hiçbir şey olmadığını söylerken haksızlık etmeyelim. Roman vatandaşlar için “Kültür enstitüsü” kurulacak, Nevşehir Üniversitesinin adı Hacıbektaş olacak.
Kurban derileri toplanmasında kısıtlamalar kalkacak, deriler şeriatçı dernek ve vakıflar
tarafından toplanıp satılacak ve mangırajlar onların cebine pompalanacak.
Başka?
Vallaha başka bir şey yok!
Ulan abicim, haftalardan beri tantanasını yaptığınız “Demokratikleşme paketinden” çıka çıka bunlar mı çıktı!
Yazık size, yazık!

* * *

Başına neyin geleceğini Tayyip de biliyordu. O yüzden konuşmasının uzun bir bölümünü yine ayrı ayrı tıraşlara ayırdı.
Burada hemen belirteyim, bazıları onun konuştuğunu zannediyor. Oysa onun yaptığı şey, başkaları tarafından yazılan metni önündeki aygıttan el kol hareketleri yaparak okumak.
Dün okurken yine aynı lafları ediyordu:
Başta Türk ordusu olmak üzere kendisine karşı çıkacak tüm kurumları ele geçirmiş
olmanın rahatlığı ile konuşup “Reformlardan” söz ediyordu…
Çünkü her yerin ve her kesimin artık kendi emrinde olduğunu düşünüyordu.
Ortalıkta sanki darbe varmış gibi darbecilerden dem vuruyor, aşk adamı Menderes, Özal ve Erbakan'a övgüler düzüyordu.
“Demokratikleşme paketi (!)” ile ne ilgisi varsa “Türkiye'nin muhalefet diye bir sorunu var. Bizim paketi yine beğenmeyecekler” demekten sıkılmıyordu.
Yani bu millet aklını peynir ekmekle mi yedi ki, senin piyasaya her sürdüğün nesneyi, oynadığın her oyunu beğensin! Beğenmek zorunda mı?

* * *

İktidarın propaganda mekanizması dün için çalışmaya haftalar öncesinden başladı.
Bazıları zannetti ki, paketten gerçek bir demokratikleşme çıkacak.
Gazetelerinde dün bile olağanüstü muhteşem başlıklar vardı:
“Yeni Türkiye'ye ilk adım… Kemalist ideoloji bitiyor… Ustanın paketi… Ezberler bozulacak… Herkese özgürlük… Büyük gün…”
Tamamı fos çıktı, palavra çıktı. Yeni hiçbir şey yoktu.
Bizi bırakın bir yana, dış dünya dün herhalde yeterince gülmüştür.
Bu elbise kimsenin üzerine uymadı, yenisini bekleyelim!
Bundan sonra söz muhalefet partilerinde.
Eğer Tayyip'in ve partisinin önünü şu veya bu biçimde açmaya kalkışırlarsa, yuh olsun hem o muhalefet partilerine, hem de onların bazı milletvekillerine.
Paketin en anlamlı açıklaması dün CHP İzmir milletvekili Erdal Aksünger'den geldi:
“Paketten Alevilere bir üniversite ismi, Kürtlere üç adet harf, Süryanilere 270 dönüm toprak, Romanlara enstitü çıktı.”
Evet, paketin sonuçlarından biri olarak şimdi sıra geldi önümüzdeki günlerde Meclis'e sıkmabaşlı gelmesi beklenen bazı AKP'li kadın milletvekillerine! O zaman soracağız:
“Bu kadınlar robot mu, emir kulu mu? Tayyip aç deyince açılan, kapan deyince kapanan birileri mi?”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp