AK Parti'nin 7 Ekim 2023 Cumartesi günü yapılan kurultayını izledikten sonra bir kurultay yazısı yazmak istiyordum.
Ancak “Merkez Karar Yürütme Kurulu ve Merkez Yürütme Kurulu netleştikten sonra pazartesi günü yayınlanmak üzere pazar günü yazarım” düşüncesiyle acele etmedim.
Doğrusunu isterseniz acele etmememin bir nedeni de kurultaydan sonra küskünlerin çıkıp çıkmayacağını, tepki olup olmayacağını görmek istememdi.
★★★
Örneğin Binali Yıldırım'ın Genel Başkan Vekilliği görevinden alınacağını, yeni MKYK'da görev almayacağını biliyordum. Ancak kendisinden herhangi bir tepki gelmesini beklemiyordum. Daha önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapılmayı bekleyen ama hayal kırıklığı yaşayan Yıldırım, Genel Başkanlık, Bakanlık gibi görevlerden giderken de sesini çıkarmamış, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kararlarını hep kabullenmişti.
Şimdi de öyle yaptı.
★★★
Ancak Yıldırım'ın yerine (Genel Başkan Vekilliği görevine) gelmek isteyen, bunun için hayli fazla kulis yapan, kurultayda bırakın Genel Başkan Vekili olmayı, MKYK üyeliğini dahi kaybeden eski TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un nasıl bir tepki göstereceğini merak ediyordum. Şentop da Yıldırım gibi alınan kararı sineye çekmeyi tercih etmiş ve sosyal medya hesabında şu mesajı paylaşmıştı:
“AK Parti 4. Olağanüstü Büyük Kongre'sinde yeniden Genel Başkanlığa seçilen Sayın Cumhurbaşkanımızı tebrik ediyorum. Zat-ı devletleriyle beraber Yeniden Büyük Türkiye yolunda parti organlarında görev alan arkadaşlarımıza muvaffakiyetler diliyorum.”
Bu mesajı yazarken yayınlamak için tuşa basarken Şentop'un neler hissettiğini tahmin etmek zor olmasa gerek.
★★★
Beni şaşırtmayan bir isim de yeni MKYK'da yer bulamayan Şamil Tayyar oldu. Düşüncelerini ifade etmekte oldukça cesur olan Tayyar sosyal medyada şu mesajı paylaştı:
“Kongrenin ardından bir küçük tespit ve uyarı olarak kenarda dursun. Yeni politika, vizyon ve kadrolara dair değişim talebini, toplumsal ihtiyaçlar ve siyasal dinamikler şekillendirir. Bu gerçeklikten kopuk, iç iktidar hesabına dayalı keyfilik, karar alma sürecinde etkisi olmayan üç beş isimle sınırlı değişiklik, sadece değersiz istatistiki veridir, değişim değildir. Ne var ki Cumhurbaşkanımızın azametini kendi gölgesi sananlar, Erdoğan sonrası hesaplarını ‘değişim' ambalajıyla sunuyor. Yozlaşmayı tetikleyen bu hizip, AK Parti'yi için için çürütüyor. Oy oranının yüzde 50'den 35'e inmesinin siyasi/sosyal sebeplerini üreten bu yoz akıl, belediye başkan adaylarının belirlenmesinde de etkili olursa, telafisi güç siyasi hasar oluşabilir. Üzgünüm, bir ekip, cehenneme giden yolu iyi niyet taşlarıyla döşüyor.”
★★★
Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MKYK ve MYK listesini açıklarken yeni listenin “deneyim/gelenek” ile “değişim” özelliğine çekmişti.
Tayyar'a göre “deneyim” kadrosu olarak parti yönetiminde kalanlar (Ömer Çelik, Efgan Ala, Hayati Yazıcı, Ali İhsan Yavuz, Erkan Kandemir, Hamza Dağ gibi isimler) Erdoğan'ın azametini kendi gölgesi sanan, yozlaşmayı tetikleyen, tek amaçları belediye başkan adaylarını belirlemek olan, partiyi çürüten hizip isimler.
Yine Tayyar'a göre “değişim” kadrosu olarak parti yönetimine gelenler karar alma süreçlerinde etkisi olmayacak isimler ve değersiz istatistik veri olmaktan ibaretler.
★★★
AK Parti'yi eski meslektaşım Şamil Tayyar'dan daha iyi analiz edecek değilim. Ancak iki tespitinin altını çizmesem ve biraz detaylandırmazsam olmaz:
– Birincisi AK Parti'nin artık Erdoğan'dan ibaret olduğu gerçeği.
– İkincisi ise AK Parti'nin yüzde 35 seviyesinde bir parti haline geldiği gerçeği.
(AK Parti'nin 2002'den bu yana seyrine bakarsanız siz de Tayyar'a hak vereceksinizdir:
– 2002'de yüzde 34 oy, (550'de) 365 mv ve tek başına iktidar
– 2007'de yüzde 46,6 oy, (550'de) 341 mv ve tek başına iktidar
– 2011'de yüzde 49,8 oy, (550'de) 327 mv ve tek başına iktidar
– 2015'te (7 Haziran) yüzde 40,8 oy, (550'de) 258 mv ve seçim hükümeti
– 2015'te (1 Kasım) yüzde 49,5 oy, (550'de) 317 mv ve tek başına iktidar
– 2018'de yüzde 42,5 oy, (600'de) 295 mv ve MHP desteğiyle iktidar
– 2023'te yüzde 35,62 oy, (600'de) 268 mv ve MHP desteğiyle iktidar)
AK Parti'nin (Tayyar'ın tabiriyle) Erdoğan'ın azametiyle alacağı yol, Erdoğan'ın ise din, milliyetçilik, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve “dağılmış muhalefet” dışında tutunacağı bir dal kalmamış.
