Top
Deniz Zeyrek

Deniz Zeyrek

deniz.zeyrek@radikal.com.tr

06/10/2023

ABD’yle gerilim çanları çalıyor!

Ankara'daki terör saldırısı sonrasında teröristlerin Suriye'den geldiği resmi kaynaklarca doğrulanmıştı.

Hem Dışişleri Bakanı Hakan Fidan hem Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, iki teröristin Suriye kaynaklı olduğunu açıkladı.

Terör saldırısı sonrasında Irak'a ve Suriye'ye kara harekatı yapılacağına dair haberler çıkmaya başladı ve haber kanallarındaki tartışma programlarının gündemi anında “Olası Suriye harekatı” oldu.

Terör saldırısı sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri zaten hava operasyonu başlatmıştı.

Peşi sıra Dışişleri, Milli Savunma, İçişleri bakanlarıyla Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı bir araya geldi.

Bu gelişmelerden sonra analizciler, yorumcular doğal olarak “sırada kara operasyonu var” izlenimine kapıldılar.

Oysa Ankara'nın gündeminde yeni bir kara operasyonu yok.

Nereden mi biliyorum?

Öncelikle elimizde iki önemli veri var:

1-Türkiye zaten Suriye topraklarında ciddi bir alanı kontrol ediyor. Türkiye'nin kontrolü dışındaki alanlar da Rusya, İran ve ABD tarafından kontrol ediliyor. Türkiye, Suriye'de kendi alanı dışında bir harekat başlatmak isterse ilgili ülkelerle anlaşmak zorunda.

2- Irak topraklarında aylarca Pençe-Kilit operasyonu yapıldı. Irak Savunma Bakanı'nın Ankara ziyaretinde teröre karşı işbirliği konusunda mutabık kalındı ve Türkiye Irak'taki askeri varlığını sürdürecek.

Diğer taraftan iki önemli ismin açıklamaları oldu.

1- Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk.

2- Dışişleri Bakanı Hakan Fidan.

İki yetkilinin açıklamalarına bakılırsa Türkiye terör saldırısının kaynağına yönelik operasyon yapıyor ve yapacak. Ancak bu kara harekatı değil, daha etkili, ses ve sonuç getirici yöntemlerle yapılıyor ve yapılacak.

Fidan'ın şu açıklamasına dikkatinizi çekmek isterim:

“Özellikle Irak ve Suriye'de PKK/YPG'ye ait bütün altyapı, üstyapı tesisleri, enerji tesisleri bundan sonra güvenlik güçlerimizin, silahlı kuvvetlerimizin, istihbarat unsurlarımızın topyekun meşru hedefidir. Üçüncü tarafların PKK/YPG'li tesislerden ve şahıslardan uzak durmasını tavsiye ediyorum.”

Bu şu anlama geliyor:

Daha önce İstiklal Caddesi saldırısından sonra örgütün askeri unsurları hedef alınmıştı. Karargahlar, haberleşme merkezleri vurulmuştu.

Ankara'daki terör saldırısından sonra örgütün kontrolündeki tesisler de hedef alınacak.

Bu tesislerin başında ise enerji tesisleri gelecek.

Enerji tesisi derken, örgütün kontrolü altındaki petrol tesisleri kastediliyor. O tesisler, örgütün en önemli finans kaynağı haline gelmiş durumda.

Fidan'ın “üçüncü tarafların haberi olsun” diyerek dikkat çektiği üçüncü taraf ise ABD.

Zira ABD ordusu, paravan şirketler de kurarak PKK/YPG'nin petrol üretim süreçlerinde aktif rol alıyor.

Diğer taraftan Fidan'ın “meşru hedefimizdir” dediği bu alanlara yakın gelecekte operasyon yapılması ihtimali ABD'yi de harekete geçirdi.

Daha önce ABD birliklerinin 600 metre yakınındaki YPG unsurları Türkiye tarafından vurulduğunda Amerikan yönetimi kendi askerlerinin tehlike atlattığını gerekçe gösterip sert tepki göstermişti.

Şimdi de Türkiye'nin Suriye'de örgütün kontrolündeki petrol yataklarını vurması ihtimalini doğrudan kendilerine ve kendi askeri unsurlarına yönelik tehdit olarak görüyorlar.

Ankara'daki yetkililere ABD'nin bu yaklaşımına ne yanıt verildiğini sorduğumda şu yanıtı aldım:

“O zaman PKK/YPG unsurlarıyla aralarına güvenli bir mesafe koyacaklar.”

İstiklal Caddesi saldırısından sonra Türkiye-ABD ilişkileri gerilmişti.

Ankara saldırısından sonra da benzer gelişmeler yaşanıyor.

Türkiye ile son iki terör saldırısıyla doğrudan ilişkili görülen ABD arasında gerilim çanları çalmaya başladı.

Bakalım kriz daha ne kadar derinleşecek?

(Önemli bir not: Dün sosyal medyada bir Türk silahlı insansız hava aracının ABD tarafından düşürüldüğüne dair haberler yayıldı. Askeri kaynaklara sorduğumda düşen SİHA'nın TSK'ya ait olmadığını öğrendim. Ancak o SİHA Türkiye'ye ait olabilir. Ankara, SİHA'nın düşürülmesini çok fazla büyütmediğine göre, ABD'yle askeri krizin kontrollü bir şekilde derinleştirileceğini, çatışma aşamasına getirilmeyeceğini söylemek mümkün olabilir.)

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları