Top
Can Ataklı

Can Ataklı

canatakli@korkusuz.com.tr

08/05/2024

Asıl Erdoğan, Özel’e ne dedi?

ANALİZ

Asıl Erdoğan, Özel’e ne dedi?

Bir haftadan fazladır gündemin ana maddesi Erdoğan-Özel görüşmesi.

İki genel başkan, bir buçuk saati aşan bir görüşme yaptılar. Ancak her ikisi de konuşulanlarla ilgili konuşmadılar.

Gerçi her iki lider de konuşmadı ama medyada Özel’in, Erdoğan’a neler söylediği “mealen” çok konuşuluyor.

Sözler nasıl söylendi bilemiyoruz ama Özel’in Erdoğan’a emeklilerin, asgari ücretlilerin, mülakat mağdurlarının sorunlarını anlattığı biliniyor.

Özel’in ayrıca Kavala ile Gezi sanıklarının ve 28 Şubat generallerinin durumunu aktardığı da belirtiliyor.

Detaylar olmadığı sürece bu konuların konuşulmuş olduğunu bilmek fazla bir yarar sağlamıyor.

Çünkü burada önemli olan Özel’in aktardıkları değil Erdoğan’ın bunlara karşı ne söylediğidir.

Örneğin Gezi sanıkları, Kavala ve 28 Şubat generallerinin uğradığı ağır mağduriyeti ortadan kaldırmak Erdoğan için çocuk oyuncağı bile değildir.

Kılıfına uydurulması için biraz zaman alır tabii ama iş Erdoğan’ın adalet bakanına vereceği bir talimata bakar.

Asgari ücretlilerin, 10 bin lira maaş alan emeklilerin durumu ise genel ekonomiyi ilgilendirdiği için bu görüşmede bir çözüm bulunması mümkün değildir.

Özel bu konuları dile getirerek bu kesimlerin gönlünü almış olur o kadar.

Mülakat konusunda Erdoğan’ın bir geri adım atacağını sanmıyorum, çünkü bu konu maaşa bağlanacak AKP’lilerle ilgili bir konu, buradan taviz veremez.

Açıkçası Özel’in yanında getirdiği “konular” dosyasına, Erdoğan bir cevap vermiş midir henüz bilmiyoruz.

İşte bu nedenle konuşma zabıtlarının açıklanmasının çok önemli olduğunu söylüyorum.

Konuşmaların kamuoyuna açıklanmaması kısa bir süre sonra Özel’in aleyhine bir hava oluşmasına neden olabilir.

Zaten “Erdoğan tam yenilmişlik duygusu içindeyken bu görüşme de nereden çıktı?” diye eleştiren birçok CHP’li varken, içeriğin uzun süre saklanması ciddi şüpheler yaratacaktır.

Dün de yazdığım gibi konuşmaların içeriğinin saklanması “nezaket” gereği en fazla ikinci görüşmeye kadar sürdürülebilir.

İkinci görüşmeden sonra da bir açıklama yapılmazsa Özel artık sıkıntıya girer.

Bu görüşmede önemli olan, açıkçası benim en merak ettiğim konu, anayasa ile ilgili Erdoğan’ın nasıl bir talebi olduğu konusudur.

Erdoğan ısrarla yeni anayasadan söz ediyor ama içeriği ile ilgili tek kelime bile etmiyor.

Eğer bu görüşmede gerçekten anayasa da gündeme geldiyse Erdoğan’ın daha açık konuşmuş olması gereklidir.

Topluma “Ne güzel oldu, yumuşama sağlandı, müzakere kültürü başlıyor” diye sunulan bu görüşmede asıl bakılması gereken Erdoğan ve çevresinin nasıl bir anayasadan söz ettiklerinin artık açıklığa kavuşmasıdır.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

İmamoğlu’nun ayrıca randevu alması gerekli değildir

Özgür Özel’in seçim zaferinden hemen sonra Erdoğan’la görüşmek istemesi ve bu görüşmenin yapılması CHP içinde çeşitli dalgalanmalara neden oluyor.

Bu görüşmeye şiddetle karşı çıkanlar olduğu gibi çok olumlu bulanlar da var.

Kamuoyundaki hakim hava nedeniyle olumlu bulanların hem daha fazla olduğu görülüyor hem de bu kesim daha fazla ve rahat konuşuyor.

Karşı çıkanlar ise şimdilik medyada fazla tartışmaya girmiyor.

Ancak içeride bir sıkıntı olduğu da giderek gözler önüne seriliyor.

Örneğin önce Mansur Yavaş’ın Erdoğan’dan randevu isteyebileceği haberi çıktı.

Şimdi de İmamoğlu’nun da Erdoğan’dan randevu isteyeceği söyleniyor.

Peki uzun yıllar genel başkanlar düzeyince ciddi bir diyalog ilk kez kurulmuşken, bunun hemen ardından belediye başkanlarının da sıraya girmesi ne anlama geliyor?

Denilebilir ki “büyükşehirlerin birçok yatırımını Erdoğan imzalamıyor, İmamoğlu bunun halledilmesi için girişimde bulunabilir.”

Genel başkanlar bir araya gelmemiş olsa bu bakış açısı doğru olabilir, ama bir diyalog kurulduğu sırada belediye başkanlarının da randevu kuyruğuna girmesi hem yanlış hem de genel başkana karşı nezaketsizliktir.

YENİ ÖĞRENDİM

Amerika’da Türk öğrencilere artık fark ders mecburiyeti kondu

Eğitim sisteminin nasıl çökertildiğini dünkü yazımda Ali Özdemir’in kaleminden dile getirmiştim.

Amerika’da yaşayan bir dostum aradı dün, yazıyı okuduğunu belirterek “Bu durum artık yurtdışında da kendini gösteriyor” dedi.

Bunun nasıl olduğunu sordum.

“Ben Amerika’ya okumaya geldiğimde kaydolduğum üniversite, aldığım lise öğreniminin çok iyi olduğuna kanaat getirerek bazı derslerimde azaltma yapmıştı” diye söze girdi.

Sonra devam etti; “AKP’den önceki yıllarda Amerikan üniversiteleri Türkiye’den gelenleri bitirdiği liselere ve aldığı notlara göre değerlendirir ve eğitim programını buna göre düzenlerdi. Türkiye’den gidenlerin çoğu üniversitede bazı derslerden muaf tutulurdu.”

Ben de “Şimdi ne oldu peki?” diye sordum.

“Şimdi” dedi “Durum tersine döndü. Amerikan üniversiteleri, Türkiye’den gelenlerin eğitim durumunu çok iyi biliyor, bu nedenle birçok üniversite bu öğrencilere ekstra dersler koyuyor ki diğer öğrencilerin temel bilgi düzeyine erişsinler.”

Erdoğan sıklıkla “Neredeen nereye” diye övünüyor ya.

İşte eğitimdeki durumumuz bu.

BUNU YAZMAK GEREK

Lokantalarda bahşiş adı altındaki servis ücreti giderek sorun oluyor

Geçenlerde lokantalarda artık hayli yüksek hesaplar geldiğini bu nedenle nakit bahşiş vermenin de zorlaştığını yazmıştım.

4-5 kişi gidilen kalburüstü lokantalarda hesaplar artık 10-15 bin lira geliyor. Böyle olunca genellikle yüzde 10 veya 15 oranında bırakılan bahşişler için nakit bulundurmak pek mümkün olmuyor.

Bazı lokantalar çaktırmadan hesaplara “servis” ücreti koymaya başladılar.

Ancak gözlediğim kadarıyla bu işin de suyunu çıkarıyorlar.

Lüks lokantalar yüzde 20’ye varan servis ücretini hesaba eklerken normal lokantalar da servis ücreti koymaya başladı.

Yine yazayım, bu işin çözümü Avrupa ülkelerindeki gibi olmalı.

Kredi kartı sliplerine “TİP” bölümü eklenmeli, müşteri buraya bırakmak istediği bahşişi yazmalı. “Servis” gibi saçmalık da kalkmalı. Bu servis ücretlerinin garsonlara gidip gitmediği de meçhul bu arada.

Ve en önemlisi “servis” ücreti vergi dışı sayılıyor.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Anketi bir de tersten okuyalım

Seçimler bitti ama anketler bitmedi.

Anket şirketleri farklı sorularla halkın “yeni durumla” ilgili nabzını tutmaya çalışıyor.

Son anketlerden birini ASAL Araştırma Şirketi yapmış.

Sorulan soru şu;

CHP’nin iktidarda olmasını ve Özgür Özel’in Türkiye’yi yönetmesini ister misiniz?

Buna ankete katılanların yüzde 31.5’i evet cevabını vermiş.

Hayır diyenlerin oranı yüzde 55.3 çıkmış.

Geri kalanı da fikrim yok cevabını vermiş.

Bazı haber siteleri “Özgür Özel’i üzen anket” başlıkları ile duyurmuşlar haberi.

Tabii ankete tersten de bakılabilir.

Türkiye’de demokratik sistem işliyor olsa Özgür Özel arkasındaki bu destekle ülkeyi yönetebilir.

Nitekim AKP’nin son seçimde aldığı oy da aşağı yukarı bu kadar.

Tek adam rejimi değil de parlamenter sistem olsa Özgür Özel alacağı bu oyla tek başına iktidar olabileceği gibi koalisyonun büyük ortağı olarak başbakan olabilir.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Terör şehidi büyükelçinin adı bir caddeye neden verilmez?

Galip Balkar Türkiye’nin Belgrad Büyükelçisi olarak görev yaptığı sırada Ermeni terör örgütünün yaptığı saldırı sonucu 11 Mart 1983’te henüz 47 yaşındayken şehit edilmişti.

Balkar’ın bazı akrabaları Samsun Çarşamba’da oturuyormuş.

Bir süre önce Çarşamba Belediyesi’ne bir dilekçe vererek “Şehit büyükelçi amcamızın adının kentimizdeki bir caddeye verilmesini teklif ediyoruz” demişler.

Çarşamba Belediyesi de dilekçeyi Samsun Büyükşehir Belediyesi’ne göndermiş.

Ancak Samsun Büyükşehir Belediyesi meclisi, bu talebi reddetmiş. Balkar’ın ailesi bu karar üzerine çok üzülmüş.

Bana gönderdikleri mesajda “Bu talebimiz AKP ve MHP’lilerin oylarıyla reddedildi. Biz ailecek CHP’liyiz, bu biliniyor. Terör şehidi bir büyükelçinin ailesinin CHP’li olması mı böyle bir kararın alınmasına neden oldu” diye sormuşlar.

Sanıyorum böyle bir ihtimal daha ağır basmıştır.

Şu anda Samsun Büyükşehir Belediye meclisinde olan AKP ve MHP’liler yaşları gereği muhtemelen Galip Balkar’ı bilmezler bile.

Çarşamba’daki aile mensuplarının CHP’li olması ilgilendirmiştir onları.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp