Top
Nebi Miş

Nebi Miş

nmis@sakarya.edu.tr

22/04/2023

AK Parti Beyannamesinde Reform Perspektifi

"Bugün siyasi partilerin kahir ekseriyeti, darbeleri ve vesayet kurumlarını açıktan savunamıyorsa, din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili engellemeleri korumak için bahane üretemiyorsa, bu durum AK Parti'nin siyaseti dönüştürücü etkisinin sonucudur." Bu ifade, AK Parti'nin seçim beyannamesinde "Yüksek Standartlı Demokrasi" bölümünden bir alıntı.

Bu alıntıyı okuduğunuzda, bu saptamanın bugün için sıradan bir ifade olduğunu düşünebilirsiniz. Demokratik bir ülkede, olması gereken de budur diyerek, bir adım sonrasına geçip, mevcut durumda demokrasinin eksik işletildiği tartışmasını yürütebilirsiniz. Hatta, iktidara muhalifseniz, tezinizi güçlendirmek için son yıllarda biraz da Batılı literatürün ezbere tekrar edilmesiyle yaygınlaşan "rekabetçi otoriterlik" ya da "seçimsel demokrasi" gibi kavramlara başvurabilirsiniz.

Yeri gelmişken bir parantezle hatırlatalım. Bugün Türkiye'nin "rekabetçi otoriter" bir rejimle yönetildiğini söyleyenlerin çoğu, 1990'ların daha demokratik olduğunu iddia etmektedir. Bu çevreler, darbecilerin, vesayetçi yapıların, anti-demokratik anlayışı destekleyen çıkarcı elit grupların siyasi alanda etkili olduğu dönemleri meşrulaştırıcı bir tanımlama ile "rasyonel demokrasi" olarak ifade etmekten kaçınmamışlardır. Demokrasinin kendisini koruması gibi tezlerle bu kavramın içini doldurmaya çalışmışlardır. Bu yapıların siyasi alandan tasfiye edildiği ve her siyasi partinin "siyaset yapmak" zorunda kaldığı bu dönemi ise aynı çevreler, demokrasinin eksiliğine işaret eden bir kavramla "seçimsel demokrasi" olarak tanımlanabiliyor.

Geçmiş yıllarda Erdoğan'a destek vermiş ancak bugün eleştiren çevreler, AK Parti dönemini 2013 öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırarak kendi durdukları yeri haklılaştırmaya çalışıyorlar. 2013 sonrasını bir sapma olarak değerlendirenler, Türkiye ve dünyadaki değişimi görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Mesela şöyle bir soruya cevap vermekten kaçınıyorlar: 2002'de iktidara gelen AK Parti, zorlu bir mücadele ile özgürlükleri genişletirken, uzun yıllar ertelenmiş sorunları çözmek için; çözüm süreci, Alevi açılımı, gayrimüslim azınlıkların haklarının verilmesi vb. konularda, daha fazla demokrasi ve daha fazla insan hakları söylemi ile hareket ederek, siyasi risk alırken; ne oldu da demokrasi dışı yollarla, içeriden ve dışarıdan koordineli olarak hareket eden yapılar hükümete operasyon çekmeye başladı?

AK Parti'nin son seçim beyannamesinin "demokrasi ve reform"larla ilgili kısmına bakıldığında, son 21 yılın bu alandaki değişim ve dönüşümünün çerçevesini görmek mümkün. Aynı zamanda beyannamede, 2013 öncesi ve sonrası ayrımı üzerinden AK Parti'yi reformlar konusunda eleştirenlere cevap verecek içerik de mevcut. AK Parti'nin kabaca 2013'e kadar olan iktidarında dönüştürücü, sonrasında ise koruyucu reformların öncelendiği gerekçeleri ile ortaya konmuş.

Her seçim döneminde doğal olarak bazı konular öne çıkar. Değişen toplumsal talepler, zamanın ruhu, ülkenin ihtiyaçları, dünyanın içinden geçtiği süreç bu odağın belirlenmesinde etkilidir. Beyannamede yeni bir dönemin eşiğinde olunduğu belirtilerek, bu yeni dönemin gereklerine uygun olarak her bir konu başlığı için odaklar tespit edilmiş.

Bu yazının konusu olan demokratikleşme, reform ve hukuk alanı ile ilgili bölümün temel odağı, AK Parti'nin önümüzdeki dönemde iktidarını sürdürmesi halinde, demokrasi, insan hakları, siyasal sistem, hukuk ve adalet gibi konularda eksik kalan, günün ihtiyaçlarına göre güncellenmesi gereken yasal ve kurumsal reformların, tamamlayıcı bir bakış açısıyla yapılacağı üzerine inşa edilmiş.

AK Parti'nin 21 yıllık iktidarına yakından bakıldığında aslında reformların sürekli gündemde tutulduğunu görmek mümkündür. AK Parti iktidara geldiğinde, özellikle temel haklar, devletin dönüşümü, siyasal alanın normalleştirilmesi vesayetçi anlayış ve yapıların tasfiyesi gibi alanlarda acil reform ihtiyacı söz konusuydu. İlk dalga reformları da genelde bu sorunların çözümüne hasredildi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp