Top
Nebi Miş

Nebi Miş

nmis@sakarya.edu.tr

21/05/2022

Muhalefet İki Ülkenin NATO’ya Üyeliğine Nasıl Bakıyor?

Son bir haftadır Türkiye'nin en önemli gündem başlıklarından biri, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik başvurusu kararı. Hükümet, haklı olarak bu iki ülkenin terör örgütlerine verdiği desteği durdurmadıkça ve Türkiye'ye farklı gerekçelerle uyguladıkları silah ambargosunu kaldırmadıkça, Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya üyeliğine olumsuz bakıyor.

Özellikle, İsveç'in çok uzun süredir PKK ve FETÖ'ye en üst düzeyde desteği biliniyor. İsveç, PKK ve türevlerine her türlü yardımı yapıyor. PKK'nın uzantısı olan örgütleri el üstünde tutuyor. Teröre yardım konusunda Türkiye'nin itirazlarını, güvenlik kaygılarını bugüne kadar görmezden geldi. Şimdi başı sıkışınca bu konularda görüşmeye açık olduğunu söylüyor. Batının Türkiye'yi sıkıştıracağını varsayarak bir oldu bitti ile NATO'ya hızlandırılmış bir üyelik istiyor. Türkiye'nin itirazlarını "hele bir üye olalım zaman içinde müzakere ederiz" diyerek geçiştirmeye çalışıyor.

Türkiye, bu ülkelerin terör örgütlerine desteğini ve Türkiye'nin bugüne kadar güvenlik endişelerini görmezden geldiğini bildiği için NATO'ya üye olmaları halinde "hepimiz birimiz için" kaidesine itiraz edeceğini hatta gelecekte Türkiye ile ilgili alınacak kararlarda veto hakkını işleteceğini şimdiden görüyor. Çünkü adaylığı söz konusu olur olmaz, İsveç muhalefeti daha bugünden "biz yarın Türkiye'nin savunması için gelecekte sorumluluk mu üsteneceğiz" itirazlarını yükseltmeye başladı.

Batılı ülkelerin ve Türkiye'nin, en önemli gündem başlığı NATO'nun genişlemesi olmasına rağmen, bu konu CHP'nin gündemine gelmedi. Diğer muhalefet partileri de nerdeyse iktidarı suçlayan bir içerikle meseleye yaklaşıyor.

CHP'nin öncülük ettiği muhalefet dış politika konusunu son birkaç aydır gündeminin ön sıralarına almamayı tercih ediyor. Çünkü son yıllarda dış politika konusunda, iktidarı eleştirdiği her meselede yanlış yerde durduğu sonradan net olarak ortaya çıktı.

Suriye iç savaşında, Esed'i, Mısır'da yaşanan darbede Sisi'yi destekler bir pozisyon aldı. Libya tezkeresine "hayır" diyerek "Libya'da ne işimiz var" karşıtlığıyla Batılılarla aynı itirazı dile getirdi. Türkiye Akdeniz'deki çıkarlarını korumak için mücadele verirken, "Mavi Vatan diye 200 mile kadar uzanan alanı da eğer kendi egemenlik alanınız olarak görürseniz, o zaman biraz saldırgan ve yayılmacı bir algı yaratırsınız" diyerek Batılıların tezlerine su taşıdı.

Karabağ Savaşı'ında, Türkiye'nin Azerbaycan'ın yanında olduğu en kritik dönemde, "Türkiye Suriye'den cihatçıları Azerbaycan'a taşıyor" manipülasyonunu yaparak Türkiye'nin elini zayıflatmaya çalıştı. Zeytin Dalı Harekatı sırasında Kılıçdaroğlu, "şehir merkezine girmeyin" çağrısı yaptı. Yetmedi, sınır ötesinde PKK ile mücadele için Meclis'te oylanan tezkereye CHP "hayır" oyu verdi. Ukrayna-Rusya savaşında Ukrayna dahil, neredeyse tüm dünya Türkiye'nin arabuluculuk çabasını takdir ederken, itiraz İyi Parti'den geldi. Akşener, "Türkiye tarafını bir an önce seçsin" şeklinde çok aceleci bir tutum takınarak "vakit çekimser kalma değil, yaptırım vakti" demekten geri durmadı. Türkiye'nin bir iç egemenlik meselesi olan Kanal İstanbul konusunda, büyükelçiler krizinin hemen ardından, Kılıçdaroğlu'nun büyükelçilere mektup göndermesini de bu başlıklara eklemek gerekir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp