Top
23/02/2024

Biraz da diğer belediyeler ölsün Ekrem Bey!

Geçen yıl büyükşehir belediyelerine ayrılan kaynak 228 milyar lirayı geçti.
En fazla kaynak yüzde 87 artışla 93.2 milyar lira olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne aktarıldı. İBB, büyükşehirlere aktarılan toplam kaynağın yaklaşık yüzde 41'ini tek başına aldı. İkinci sırada Ankara ve İzmir büyükşehir belediyeleri var.
İBB yalnızca bütçeden aslan payını almıyor, borçlanmada da birinci.
2022 yılı denetim raporunun tartışıldığı toplantıda Denetim Komisyonu Başkanı Muhammet Kaynar'ın kayda geçen şu sözleri durumu özetliyor:
"Büyükşehir Belediyesi'nin kurulduğu 1984 yılından 2019 yılı Haziran ayına kadar 35 yılda belediyenin toplam borcu 28 milyar lira olarak birikmişken Ekrem İmamoğlu'nun başkan seçildiği 2019 yılı Haziran ayından 2022 yılı sonuna kadar 3.5 yıllık dönemde 54 milyar lira daha ilave borç yapılarak 82 milyar liraya çıkmıştır. Yani 3.5 yılda, 35 yılda yapılan borçtan daha fazla borç yapılmıştır. Borç, İBB'nin bir kaderi oldu ve aritmetik olarak artıyor. Muhtemelen 2023 sonunda 150 milyar liraya çıkacak gibi gözüküyor."




Göreve geldiği ilk günden itibaren "Engelleniyoruz" diyen İmamoğlu ise beş yılın sonunda sözünü verdiği vaatleri sorulunca hâlâ aynı bahaneyi dillendiriyor; "Yerim dardı" diyor.
CHP'li seçmenin ağzında da aynı nakarat.
"2019'da ittifakla kazandık. İyi Parti'den DEM'e kadar tonla ortağa kadro, CHP yalakası sanatçılara işbirliği, 'kültür ihalesi' sözümüz vardı. Personeli şişirdik, milyarlık şenlik etkinlikleri falan derken yola, otobüs bakımına, metroya para kalmadı" diyecek hâlleri yok elbette.
Ama diğer 80 belediye başkanının, İmamoğlu'nun klişe bahanesini her duyduklarında, bir elindeki kaşığa bir de ortadaki yemeğe kepçeyle dalıp her lokmadan sonra "Oh öldüm" diyen ev sahibine isyan eden Nasreddin Hoca gibi söylendiklerine eminim:
"Biraz da biz ölelim yahu!"
Zira AK Partili başkanları geçtik, Mansur Yavaş'ın ağzından bile böyle bir bahane duyduğumu hatırlamıyorum.



***


FİYATLARI İNDİRİN DEDİK BİNDİRİM YAPTILAR
Geçtiğimiz gün tanınmış bir bakliyat tedarikçisinin 80 gün fiyatlarını dondurma kararından bahsetmiştim. Ben de bir umut, rakip firmalara hiç olmazsa ramazanda benzer bir kampanya yapmaları için çağrı yapmıştım.
İngiltere'de falan marketler arada yapıyorlar ya.



Ne var ki çağrıma cevapları bir hayli sert oldu doğrusu.
Kârlarına kâr katıp hâlâ ağlayan şirketlerimiz adeta "Al sana ramazan kampanyası" dediler.
Bugün gazetedeki haberde "kampanyalarını" ayrıntılarıyla okuyacaksınız. Meğer firmalarımız harıl harıl ramazana zamlı etiket yetiştirmeye çalışıyorlarmış.
Bir yandan da maneviyat efektli setlerde ramazan reklamı çekmekle meşguller tabii.



***


ERASMUS ERASMUS OLALI...
İnternette, sıradışı teorileriyle tanınan Banu Avar'ın AB'nin Erasmus öğrenci değişim programının "arkasındaki gerçekler"le ilgili konuşmasına denk geldim.
Avar, Erasmus isminin seçilmesinin rastlantı olmadığını, yazarın "Deliliğe Övgü" kitabında Türklerden ve Araplardan yok edilmesi gereken ırklar olarak bahsettiğini anlatıyor. Erasmus'un adının, öğrenci değişim programının asıl hedefini ifşa ettiğini öne sürüyor.



Kitapta tam olarak ifadeleri bu değil ama Erasmus'un da Hıristiyan bir din adamı, düşünür olarak Doğu'dan, İslam'dan sitayişle bahsetmediği sır değil. 500 yıl önce yazılmış, okumayan kalmadı.
Her şeye rağmen, Erasmus, Orta Çağ'dan Yeni Çağ'a geçilen dönemin en hümanist filozoflarından. Ortam bu. Bugünün değer yargılarıyla Erasmus'a "ırkçı", "ayrımcı" demek komik.
Türk öğrencilerini kafalayıp yok etmek isteyen Batı, bu gizli projesine hangi mantıkla "bütün oyunu" açık edecek bir isim koymayı seçsin, o da ayrı bir tartışma konusu tabii.



***


EKRANLARDA KİŞİLİK BÖLÜNMESİ
Televizyonda hangi yorumcuya denk gelsem söze önce kendine bir kimlik seçerek başlıyor:
"Gazeteci olarak, eski bir asker olarak, sade vatandaş olarak, anne olarak, kadın olarak, kız babası olarak söylüyorum ki..."
Nasıl yapıyorlar, her şahit olduğumda şaşırıyorum.
Zira onca yıldır bu işi yapıyorum ama böyle bölünmeyi bir türlü beceremiyorum.
Sürekli kendim olarak konuşuyorum, yazıyorum.
İtiraf ediyorum, arada denemiyor da değilim ama her seferinde pişman oluyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp