Top
Cem Sancar

Cem Sancar

cemsncr@gmail.com

25/02/2024

Oy Giresun Giresun

Her ne kadar münzevi meşrep olsam da o kadar da değil. Geçtiğimiz aylarda bir davet aldım, atladım uçağa ver elini Giresun. Giresun Düşünce Okulunun sertifika törenine çağrılmıştım. Fakat önce uçak maceramı anlatmalıyım...



***

Evvel önce, uzun bir adam olduğumdan mütevellit, Anadolu Jet'te iki büklüm kalmamak için tahliye çıkışlarındaki bacak uzatmalı yerleri kapma savaşına girdim. Öyle bir yarış ki fakat bu, rezervasyon açılır açılmaz millet hurra oraya hücum ediyor. Neyse bir yer bulduk, kurulduk. Anadolu Jet bizim THY'nin yan kuruluşu. Benim gibi yükseklik korkusuyla tek yumurta ikizi olanlar açısından güvenli bir marka.
Fiyat bakımından biraz daha garibanlara... İkram olarak sadece su verildiğini söylesem durum anlaşılır sanırım.
Fakat hava yağmurlu. Fırtına var. Giresun üstünde âlet sallanmaya başlamaz mı? Türbülans! Bir türlü inemiyor, tur atıp duruyoruz. Pilot gayet nazik açıklamalar yapıyor. On dakika, yirmi dakika, yarım saat derken zaman uzadıkça uzuyor. Bilmiyorum kaç kişide, ama bende doğal olaraktan bir "Eşşedü" hazırlığı başlıyor...
Tam o sırada ak saçlı bir abi, (iftihar vesilesi KAAN uçağına kalorifer peteği diyen tipoloji) pilot hakkında saydırmaya başladı. Yok işi bilmiyor, yok bunlar zaten şöyle böyle. Ardından bir "Alamanyalı" yaşlı hanım, "Evropada böyle şey görmedim, randevum var, pilotu çağırın buraya!" şeklinde Adolf tarzı şangırdamaz mı? Öndeki genç kız da havaya girip sinir krizi geçirmez mi:
"Ayıhhh şimdi bayılacam, panik atağım var, indirin beniii!"
Hostesler koşuşturuyor, herkesi teskin etmeye çalışıyor, pilot bilgilendirme yapıyor ama nafile. Bır bır bır... Dayanamadım, homurdanan elemana: "Kalk kardeşim, gir kabine, sen indir bizi, kurtulalım sayende!"
Sonunda sükûnet oldu. Uçak Ordu'ya indi, bir otobüs bizi Giresun'a götürdü. THY personeline de helal olsun dedim içimden. Ne kadar da tahammüllüydüler...



***

Giresun portakal rengi bir şehir. Şimdi diyeceksiniz ki ne portakalı? Duygusu diyorum, bende bir oranj hissi uyandırdı. Öyle bir hâli var. Deniz kıyısında geniş bulvarlar, yeşil tepeler, küçük tatlı yokuşlar. Temizlik. Dar sokaklarda iki yanlı kafeler. Takıcılar. Merkezde sokak boyu çorbacılar, çayevleri. Millet dışarlarda. Çay evinin birinde çalışan, "Halil abi n'aptın o işi? Yenge nasıl?" şeklinde konuşan rock tipli dövmeli kızlar. En tepeden şehre göz atan Belediye Lokantasında balıklı-otlu nefâsetler. Ve birden kiraz kavurması! İnsanlarda bir dinginlik, bir rahatlık. Fındık heykeli filan tamam da bence mutlu insanlar kenti...
Yerel yönetim almış merkezde antik bir Giresun evini, Düşünce Okulu yapmış. İçerde Yeşilçam kültürünün analizinden felsefeye, tarihten edebiyata, dijitalden sosyolojiye bir sıra yetkin atölye. Haftada bir çıkıp meydanda kitap okuma etkinlikleri de düzenliyorlar...
Tabii bu ferahlatıcı kimyada, Üsküdar-Nevmekân'ların fikir babası Abdurrahman Demirel'in orada kültürden sorumlu başkan yardımcısı olması bir başka etken.
Düşünce Okulunda sıfır kutuplaşma. Hocaları sıkı akademisyenler, velut edebiyat eleştirmenleri, müzisyenler, şunlar bunlar. Bir nezaket, bir tebessüm.



***

Sanat Sokağında Karadeniz bilgeleriyle bir masaya oturdum. Romancı Aydın Hız, Müzisyen-yazar Selçuk Küpçük, sabitfikir'den bildiğim Hakkı Özdemir. Ve uyanık bilinçlerin halk filozofları. Bir öğretmenle öyle bir Muhiddin Baba (Arabi) sohbeti yaptım ki tadına doyamadım. Aydın Hız dikkat edilmesi gereken bir yazar. Medeniyetimizin bilgeleri ile ilgili takdire şâyan romanlar yazmakta. Anadolu yeni aydınlarıyla bence yükselişte. Onlarla ilişkiler tazelenmeli...
Eleştirmen arkadaş boş bulunup, "yazarlığınızı Tolstoy nasıl etkiledi" diye sorunca... "Kemalettin Tuğcu'dur asıl beni etkileyen," diyemedim tabii. Karizmayı çizdiremezdim.
"Valla Tolstoy dediğin damperli kamyon, altından zor kurtuldum," diyerekten yan çizdim. Kahkahalar ortamı sardı.
Giresun, bende diriltici yağmurları ve entelektüel bereketi ile kavuniçi bir neşe olarak kaldı...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları