Top
Cem Sancar

Cem Sancar

cemsncr@gmail.com

14/06/2020

Kültürde ergenlik vaziyetleri

Bir ülkenin 'darbeli matkap' kafasından kurtulması öyle kolay değil. Her büyük değişim kaçınılmaz olarak bir 'sosyal ergenlik' döneminden geçiyor... Başkanlık sistemini birkaç olayda test ettik. Dış politika, güvenlik sahaları ve Akdeniz'de 10 numarayız. Ekonomi ve yardımlaşma da fena değil. Ama en önemlisini korona salgını sırasında yaşadık. Çok sesli bilim kurullarının kurulması, şeffaf ve atik tedbirler ve de tıkır tıkır işleyen sağlık sisteminin başarısı... Peki aynı şey kültür politikalarında geçerli mi? Kültüre bir oyalanma mesaisi olarak bakılınca iş pop konserlerine, hatta kitap fuarlarında survivor bantları kurmalara kadar gidiyor Ne ki, Cemil Meriç'in dediği gibi, halkın ve politikacıların direnci-dirayeti mühim ama 'silkinme savaşı' kelimelerle kazanılıyor. Yalnız 'kelimeler' derin olmalı, insanı sarsmalı! Hakiki bir dost gibi kolumuza girip bizi uyarmalı. Çünkü kelimenin 'dalkavuğu' anca biz ayağımız takılıp düşene kadar var. Ya da menfaat zincirleri kopana kadar... Oysa kavram, mefhum, mânâ öyle mi ya? Olgunlaştırıcı, zihin açıcı, iç acıları genişletici bir hikmetler silsilesi içimizdeki Anka Kuşu'nu uçuşa geçirebiliyor. İnsan, kültür ve sanatı öğrendikçe zarafet kazanıyor. Sokaklarda, sosyal filan her türlü medyada birbirimize kazma sapıyla girişmekten uzaklaşmak ihtimal... Atalarımız tarafından çok tekrarlanan 'Hilm sahibi olmak' yani azimkâr yumuşak başlılık ancak ilim sahibi olmakla mümkün.

***

Darbelerden sıyrılmış bir ülkenin yeniden hizalanmaya çalışan kurumları yeterli performansı gösterebiliyor mu sorusu da mühim. Mesela geçtiğimiz aylarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın bir kurumunda 'Eski Türkiye'yi aratmayacak bir nobranlıkla şahsen tanışmıştım. Öyle bir tabloydu ki bu, oradaki yönetici büyük ihtimal serbest tavırlarıma gıcık olmuş dakikalarca dosyadan kafasını kaldırmadan beni ayakta bekletmiş, dilekçeme 'sopa' göstermişti. Kurumdan çıktığımda, dayak yemeden kurtulduğum için dua etmiştim. Minarelerin ferahlığında serpilen demokratik devlete direnen bazı kurumlar olduğu gibi yerinde duruyordu. Memurlar diktası öyle kolay değişmiyordu...

***

Felsefi, irfanî atılımlar işte bu noktada elmas kıymetinde. Kanatlarını açmış bir ülkenin uçabilmesi kafa yapısını değiştirmekle olabiliyor. Kafa yapısı dediğimiz şey bu toprağın altında akan, insanı merkeze alan medeniyet nehirlerinin en küçük kamu kurumunda bile yüzeye çıkmasıyla mümkün. Tersi ise kabalık, paçozluk, trollük... Bunu başaracak olan şey ise, memleket aşkında birleşmiş aydınların, âlimlerin, ariflerin ve entelektüellerin daha bir görünür olmaları.

***

TRT'ye bakalım. Gerekli olan 'tarihi kökleri hatırlatma projelerini' sakız gibi uzatmak yerine farklı yaşam tarzlarına ve fikirlere açılmasının, daha sivil bir çehreye ulaşmasının saati gelmedi mi? TRT Müzik gibi kanalların 80'lerin dekorları, giysileri ve de zihniyetiyle harcanıp gitmesi nereye kadar görmezden gelinebilir? TRT2'deki hâlis niyete karşın, içine konuşan mıy mıy darlığı ne yapmalı? Muazzam bir birikimin sahibi ülke kültürünün -her ne kadar başarılı olursa olsun- 'Turizm' bakanıyla yönetilmesi anlaşılabilir mi? Medeniyetimizin büyük bilgelerinin dizi film artistleri sanılması kalpleri acıtmıyor mu?

***

Eleştiri özeleştiri olmadan, İslam irfanının 'kendini azarlama, benliğini kınama' yetenekleri tüm ülkeyi kapsamadan ve bu gezegene hitap edecek kültür-sanat eserleriyle sınanmadan olmuyor işte! Sorgulamayan bir kültür, kültür değil 'bülten' oluyor ve her bülten sıkıcılıkla sakatlanmış doğuyor. Biliyoruz ki bu cumhuriyet: Envaı çeşit Müslümanların, darbecilikle alakasını kesmiş çeşitli düşüncelerdeki bireylerin özgür, serbest fikri atılımlarıyla beslenir ve desteklenirse dünyanın kimsesiz sokaklarında bir umut güneşi olarak doğacağı günleri beklemekte. Ergenlikten çıkmak zor evet, ama imkânsız değil...
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları