Top
22/07/2013

FARC-Kolombiya barış deneyimi

Önemli zamanlardan geçiyoruz. Gerek Ortadoğu’da gerekse Türkiye’de, hatta dünyada, tarih bir yandan yapılırken bir yandan da yazılıyor. Her birimiz, ‘ne kadar özneyiz’ bilmiyorum ama kesin olan, birer ‘tanık’ olduğumuz.


Yazının yazıldığı gün, yani dün itibariyle Selahattin Demirtaş ve Pervin Buldan ‘ada’ya/İmralı’ya ziyarete gitmiş olmalılar. Çok önceden basına yansımış olan görüşme. Abdullah Öcalan’ın bir tür ‘aylık olağan görüşmesi’ gibi. Muhtemelen bu satırlar okunduğunda, görüşmenin hiç olmazsa bir kısmı basına yansımış olacak. Böylece bir aylık sürede meydana gelen gelişmelere nasıl bakıldığını, ‘yol haritası’nın işlediği seyri hükümetin sözünü ettiği ‘paket’e nasıl bakıldığını, tüm bunlarla birlikte, alınan mesafenin yanı sıra ve çok daha önemlisi, ‘sürecin sağlığı’ konusunda biraz daha fazla fikir yürütebilir hale geleceğiz.


Son bir ayda BDP/PKK cephesinde neler olduğuna satır başlarıyla bir göz atarsak:

BDP 1. aşama tamamlandığından 2. aşama için “Hükümet adım at!” kampanyasını sürdürdü.
PKK kimi karakol-kalekol, yol şantiyesi ve taş ocaklarından mühendis ve işçileri götürüp alıkoymaya muhtemelen ‘vergilendirmenin’ ardından salıvermeye devam etti.
KCK, 30 Haziran-5 Temmuz tarihleri arasında 9. Genel Kurulu’nu yaparak Abdullah Öcalan’ı oybirliğiyle KCK Başkanlığı’na yeniden seçti.
Genel Başkanlık Konseyi kurularak, Abdullah Öcalan’la birlikte Cemil Bayık, Besê Hozat, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Sozdar Avesta ve Elif Pazarcık’tan oluştuğu açıklandı.
Yürütme Konseyi Eşbakanlığı’na Bayık ile
Hozat geldi.
İçinde, “Demokratik siyasal çözüm sürecinin kabul edilmesi; ateşkes ve geri çekilme durumunun onaylanması; halk serhıldanları geliştirilmesi; gerillanın aktif savunmada olması; “AKP tarafından sürecin sabote edilmesi veya sürecin aldatma olması durumunda Öcalan’ın duruşuna göre tutum geliştirmesi; Rojava’da (Suriye Kürdistan’ı) seçim yönetiminin ilan edilmesi, Kürt mahalli idaresinin kurulması; Başur’da (Kürdistan Bölgesel Yönetimi) mücadelenin aktif biçimde yürütülmesi ve Kürdistan Ulusal Konferansı’nın toplanması; Rojhilat’ta (İran Kürdistan’ı) ateşkesin devamı” konularında ‘silahsız yol haritası’ açıklandı.
Duran Kalkan, daha önce Karayılan tarafından yapılan açıklamanın aksine: “Süreç ilerlerse Kürtlerin asayişleri de polisleri de savunma kuvvetleri de olacak.” derken;

Cemil Bayık “2. aşamaya geçilmesine rağmen somut tek bir adım atmayan hükümeti son kez uyarıyoruz” dedi.
PYD Serekaniye’de (Rasulayn) aralarında Türkiye ve ABD kimlik ve pasaportluların bulunduğu ve Türkiye tarafından desteklendiği bilinen ‘El Nusra Cephesi’ militanlarını püskürterek ilçede hâkimiyet sağladı.
Yazılanlardan 9. Kongre kararı ile yapılan değişikliklerin Öcalan’ın bilgisi dahilinde olduğu anlaşıldı.
Hükümet cephesindeki
gelişmeler...

Başbakan’ın daha önce söylediği gibi, İçişleri Bakanı ve diğer sözcüler 1. aşamanın henüz tamamlanmadığını 2. aşamaya geçilmeyeceğini söylediler.

Başbakan, süreci ‘milli birlik ve kardeşlik projesi’ olarak nitelendirmeye, sürecin bir ‘al-ver süreci’ olmadığını ve yapılmak istenin ‘silahların terk edilmesini’ sağlamak olduğunu söylemeyi sürdürdü.

TBMM 13 Temmuz itibariyle tatile girdi. Olağanüstü olarak toplanmazsa 1 Ekim 2013’e kadar kapalı kalacak.
Ancak Anayasa Uzlaşma Komisyonu, üzerinde uzlaşılan 48 maddeye ek olarak, yenilerinin eklenmesi için Meclis açılıncaya kadar çalışmalarını sürdürecek.


Hükümet vizyonunda yer alan “Anadilde kamu hizmetlerine erişim, KCK tutuklu ve hükümlülerinin bırakılması; kamu hizmetlerinde Kürtçe tercümanlık; partilerin kapatılmasının tamamen kaldırılması” ve belki de ‘Temsilde adaletin sağlanması’ yani ‘Genel seçim barajının % 7-8’lere düşürülmesi’ni içeren paketin hayata geçirilmesi işaretlerini vermeye devam etti.


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Sınırda oldubittiye izin vermeyiz! Özerk Kürt bölgesi dayatması olmaz!” derken,
İHA’lara (İnsansız hava araçları) ek olarak bomba yüklü F 16’ların Diyarbakır’dan havalanarak sınırda keşif uçuşu yaptıkları aktarıldı.
Bütün bu çok bilinmeyenli denklemleri çağrıştıran tabloya rağmen, 4 aya yaklaşan bir süre hiçbir insanın ölmemiş olması herhalde en büyük kazanım olarak herbirimizin ve tüm toplumun kazanç hanesinde yazılmaktadır.


Ancak yine de “Çözüm/barış süreci nasıl yürütülecek? Kalıcı sonuç alınabilir mi?” sorularını, herkes hem kendine hem de çevresine sormaya devam ediyor. Neredeyse eşzamanlı başlamış olan ‘Kolombiya-FARC barış görüşmeleri’ bu açıdan büyük değer taşıyor. Dikkatle ve yakından izlenmeye değer bir deneyim sunuyor. Elbette kabaca:

Benzerlikler: Her iki örgüt de köken olarak Marksist-Leninist.
FARC Amazon ormanlarının derinliklerinde üstlenirken PKK daha çok aşılmaz hatta yaşanmaz denilen dağlarda üstleniyor.
Her iki örgüt de silahlı, yaygın ve etkisi on yılları aşan bir savaş sürdürüyor.
Yanı sıra kesintili de olsa hükümetle uzun süreli barış görüşmelerini sürdürüyorlar.
Her iki örgütün de görüşme süreçleri “Oslo’dan” geçti.
FARC ateşkesle birlikte çok sayıda rehineyi bırakırken PKK da ateşkesle birlikte bütün rehineleri bıraktı.


Benzemezlikler: 
FARC’ın (Kolombiya Silahlı Devrimci Güçleri) farklı bir ‘etnik’ kimliği yokken, PKK’nın uluslararası niteliği yanında ‘ulusal bir hareket’ olarak Kürtlerin yaşadıkları 4 parçada örgütlü.

FARC, 1998 barış görüşmeleri kapsamında 42.000 kilometrekarelik alanda tamamen hâkim olurken, PKK Kandil bir yana, bütün Rojava’da özerklik sınırında.

FARC, 49 yıllık bir ‘iç savaş’ın tarafı iken, PKK’nın ise şimdiye dek ‘iç savaş’ niteliği kazanmayan/kazandırmaktan uzak durduğu, 30 yıllık bir savaşın tarafı.

FARC daha çok bir ‘ideoloji-kadro’ örgütü olarak öne çıkarken PKK ideolojik özelliğinin yanı sıra bir ‘Lider-Kadro’ örgütü olarak öne çıkmakta.

FARC’ın temel taleplerinden ilki topraksız köylülere toprak reformu iken PKK ‘küresel kapitalizm karşıtı güç’ tarifi ile ‘komün-kooperatif’ ekonomisini hedeflemektedir.

FARC işe bir ‘reklam şirketi ile anlaşarak’ başlarken, PKK’nın ‘basın birimi’ ile yetindiği anlaşılıyor.

FARC-Kolombiya sürecinde sivil toplumun desteği için çaba harcanmasına rağmen, PKK-hükümet sürecinde ‘âkil insanlar’ çalışması örgütlendi. FARC-Kolombiya barış sürecinin süresi 1 yıl olarak belirlenmişken, Erdoğan-Öcalan Barış/şiddetin terk edildiği süreçle ilgili süre sınırı yok, -Hükümete kalsa birkaç ‘türban/başörtüsü’ süresine yayacak- gibi.

FARC-Kolombiya barış görüşmeleri Oslo’dan sonra Havana’da devam ederken PKK-hükümet görüşmeleri Oslo’dan sonra kesildi. Sonrasında İmralı’da Öcalan ile devam ediyor.

FARC-Kolombiya barış sürecine “Şili, Küba, Venezüella ve Norveç hükümetleri gözlemcilik yaparken” PKK-hükümet görüşmelerinde MİT’i saymazsak ‘gözlemci’ yok.

Diğer yandan Kolombiya’da komandolar FARC gerillalarına “Eğer Noel ormanın derinliklerine kadar gelebiliyorsa siz de evinize dönebilirsiniz. Haydi ayrılın Noel’de her şey mümkün” yazısıyla her biri 25 metre boyunda 9 ağacı 2 bin ışıkla süsleyerek kutlayabildiler.

Birkaç gün önceki bir haberde de Kolombiya’da FARC’tan sonraki en büyük silahlı Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun (FLN) üst düzey 30 üyesinin askeri giysiler içinde ve yüzleri kapalı olarak, Devlet Başkanı Juan Manuel Santos ile el sıkışarak silah bıraktıkları görüldü.

“Biz bize çözümün sonu!” diye yazan biri olarak, yukarıda çok sayıda satırbaşıyla verdiğim karmaşanın/ihtilafların aşılması ve kalıcı barışa evrilmesi sürecinde, ‘üçüncü bir tarafa’ içeriden/dışarıdan duyulan ihtiyacın altını çizmek ve başka programlarda sorulduğu üzere, Başbakan’ın, sahici bir barış adına, PKK gerilla komutanlarının ellerini sıkmaya ne kadar hazır olduğunu sorarak bitiriyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp