Top
09/12/2013

Nehirler tersine akmaz!

Nelson Mandela.. 95 yıllık ömrünü, halkının, siyahi-beyaz bütün dünya halklarının özgürlüğü yolunda harcayan/yaşayan/tüketen, hak ve özgürlük sembolü bir büyük insan! Bu dünyandan göçtü. Ancak insanlık var olduğu sürece, yaşamaya devam edecek. Anısı, sadece özgürlük ihtiyacı olanların değil, özgürlük düşmanlarının da yollarını aydınlatmaya, öğretici olmaya devam edecek.

İlk siyahi avukat olmasını, ırkçılıkla amansız mücadelesini, özgürlük uğruna 27 yılını cezaevinde geçirmesini, ‘Robben Adası’nı, hücresini, taş öğütmesini, kanlı iç/siyah-beyaz savaşını bitiren ‘hükümlü’ olmasını, barış görüşmelerinin ardından, yeni anayasa, yasalar ve seçimle gelen devlet başkanlığını, kucaklayıcılığını, ‘Ragby takımından Güney Afrika Birliği’ni çıkarmasını insanlık asla unutmayacaktır. Verilen Atatürk ödülünü, Kürtlere yönelik şiddet politikaları nedeniyle reddedişini de Kürtler unutmayacaktır.

Etkisi o kadar derin ki, pek çoğumuz bir yakınını kaybetmiş gibi hissediyor. Sönmeyen bir meşale gibi yanmaya ve aydınlatmaya devam edecek!

Ölümü, TBMM Çözüm Komisyonu’nun, ‘adını koymaktan kaçındığı’ ancak genel hatırlatma ve önermelerde bulunduğu raporunu kamuoyu ile paylaştığı günlere denk geldi. Rapor, içinde pek çok doğruyu barındırır şekilde uzunca bir metin olarak kaleme alınmış olsa da BDP’nin somut önerilerle hazırladığı ‘alternatif raporun’ içerik dışında, ruhunun da parlamenter çalışmaya çok daha uygun olduğuna, işaret etmek gerekir. Komisyon gerçek çözümler üretmek yerine, ancak epeyce bir laf üretti!

Raporu alan Meclis Başkanlığı’nın ise iki yıldır bütün topluma ‘yeni bir anayasa yapılıncaya kadar’ masanın devrilmeyeceği umudunu yaymasına/pompalamasına karşın, esasında kepengi çoktan indirdiği söylenebilir.

Bu tablonun ortaya çıkmasında gerçek pay sahiplerini ne vakta ki, tutanaklar bütünüyle yayımlandı o zaman göreceğiz. Şüphesiz esas sorumluluk AKP’nin omzundadır. Samimi olması halinde, CHP’nin değil ama BDP’nin destek ve ortaklığıyla –ki hazır oldukları ortada- yeni bir anayasa pekâlâ mümkün. Bunun için samimiyet, yanı sıra gerçek bir dönüştürme cesaretinin varlığı şart!

Şaşırtıcı bir tesadüf de Mandela’nın hayata veda ettiği gün, İmralı’da benzer kaderi paylaşan Abdullah Öcalan’a, siyaset yolunu aralayan bir düzenlemenin Meclis’e sevk edilmesi oldu!

‘Demokratikleşme Paketi’nin ‘beşincisi’ olan paket, esasında önemli hususları içermekte. Gerçi, doğru olan böyle ‘gıdım gıdım’ lütfen ve seçim takvimine bağlı olarak mı verilmesi(ydi)dir? Doğrusu emin değilim!

Yine de 5. paketin, özgürlükler yolunda önceden açıklanan pek çok konuyu içermekle birlikte, AKP’nin yapısı gereği ‘bazı özel önem verilen özgürlüklerin korunması’ için de ‘ciddi cezalar içeren’ bir düzenleme olduğu dikkatten kaçırılmamalı.

‘Başörtüsünü engelleyene 2 yıldan 5 yıla ceza’ özgürlüklerin, toplumsal duyarlılıkla kamuoyu olgunluğuyla değil de ‘özgüveni olmayan her gücün yaptığı gibi’ baskıcı yasa üretimiyle sağlanmak istediğini ortaya koymaktadır.

SPK’nın ‘siyasi partilere üyeliği’ yasaklayan hükümler arasından ‘terör eyleminden mahkûm olma’ hükmünün kaldırılması önemli. Öcalan ve PKK’lılar parti üyesi olabilir. Elbette olmalılar. Silahın, dağın, çatışmanın, ölümün yolunun kapatılıp, siyaset yolunun açılması, diğer bir deyişle ‘paradigmanın değişmesi’, başka nasıl olabilir?

‘Kürtçe propaganda’, ‘eşbaşkanlık’, ‘özel okullarda Kürtçe eğitim’, ‘yüzde 3 oy alana en az bir milyon lira Hazine yardımı’, ‘Türkçe olmayan köy isimlerinin iadesi’, ‘Şapka ve alfabeye cezanın kaldırılması’ ile ‘siyasi partilere üyeliği’ yasaklayan hükümler arasından ‘terör eyleminden mahkûm olma’ kriterinin kaldırılıyor’ olması, ‘yetmez ama önemli’.

Ancak, demokratik hakların başında yer alan toplantı ve gösteri özgürlüğünü, sübjektif olarak uygulanması bir anlamda kaçınılmaz olan ‘günlük yaşamı zorlaştırma kriteri’ ile daraltmak, açık ki, ‘Gezi ve Kürtlerin kitlesel eylemlilikleri korkusunun yasalaşması’dır.
‘Bir kamu kurumu tarafından yürütülen projenin hayata geçirilmesi gibi faaliyetleri engelleyenlere 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası’ da aynı korkunun eseridir. Gezi’den yapıcı dersler çıkarmak yerine ‘yasak’ üretmiş olunmasıdır. Bu da sadece felsefi olarak değil, gerçek anlamda özgürlüklere yabancı olunmasını ortaya koymaktadır. ‘Nefret ve ayrımcılık suçlarına yetersiz ceza’ da kimliklerin özgürlüğü konusundaki ‘tutukluğa’ delalettir.

Hafta içinde, Anayasa Mahkemesi’nin Balbay ve Haberal’a ilişkin kararı, kişi hak ve özgürlüğünü koruyan, seçilmişliği  ve halkın iradesini esas alan çok değerli bir karardır. ‘Yetmez ama evet’in tarihi bir sonucu! 

Dilerim, özel yetkili mahkemeler başta olmak üzere bütün mahkemeler ve hâkimler kararın gereğini oyalamadan, ertelemeden uygularlar. Unutulmasın ki, yerel mahkeme Mustafa Balbay’a 34 yıl ceza vermiş olduğu halde, benim de vekillerinden olduğum KCK’lilerin büyük bölümü 5-10 yıl arası ceza talebi ile yargılandıklarından, derhal salıverilmelidirler. 

Bu talep BDP Eşbakanı Selahattin Demirtaş’ın geçen hafta sonu Diyarbakır’da ‘Sivil Düşün AB Programı’nın katkılarıyla, ‘DİTAM (Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi)’ tarafından gerçekleştirilen toplantıda da haklı olarak dile getirilmişti.
Sayın Demirtaş’ın yanı sıra Hüseyin Yayman, Deniz Zeyrek, Abdülkadir Selvi ve Mithat Sancar da gazeteci-konuşmacı olarak,
Diyarbakır’daki STK temsilcileri de katılımcı olarak ‘Tigris Diyalogları’ başlığı altındaki toplantıya katılmışlardı.

Sürece ilişkin oldukça önemli açıklama, değerlendirme ve yorumlar yapıldı. Yazılı ve görsel basına epeyce bir yansıdı. Her ayrıntısı önemli olan toplantı notlarının kitaplaşması, tarihin bu diliminde ne kadar yerinde belirlemeler yapıldığını çok daha esaslı bir şekilde ortaya koyacaktır.

Toplantıda gazeteci-katılımcılardan Abdülkadir Selvi’nin sözleri doğal olarak beni eski zalimane günlere götürdü.
“1994 1 Temmuzu’nda Sedat Yurtdaş’la son röportajı ben yaptım. Tutuklu arkadaşlarının yanına gidecekti. ‘Röportaj bitti Sayın Yurtdaş! Şimdi, insan olarak karşı karşıyayız!’ dediğimde, ikimizin de gözleri dolmuştu. O günlerden bu günlere.. Dolayısıyla umutlu olmak lazım. ‘Nehirler tersine akmaz!” 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp