Top
M. Serdar Kuzuloğlu

M. Serdar Kuzuloğlu

serdar@kuzuloglu.com

13/05/2001

Çalışınca olmaz, mesele çalışmamak

Anneler Günü... İsmine bakınca annelerle ilgili bir gün izlenimi veriyor. İlkokul yıllarında bize bu haftalarda annelerin ne kadar kutsal, ne kadar önemli 'varlık'lar olduğu anlatılırdı. Şimdi aynı şeyler var mı bilemiyorum. Ama bildiğim dört bir yanı Anneler Günü hediye kampanyalarının sarmış olduğu. Onların da üstünde 'Annenizi sevindirin', 'Anneler kutsaldır' gibi tahrik edici bir yığın slogan var. 0900'lü hatlar, gazetelerin seri ilanları ve dahası...
İnternette de aynı şeyler. Acaba bu kadar çaba annelerimizi unutmamamız için mi, yoksa başka bir detay var da biz mi kaçırıyoruz? Bu kadar düşünüyorlar mı bizi? Bilemem ki... Hani şimdi oturup anneler günü için alışveriş sitelerinden bahsetmek vardı ya, elim varmadı.
İşi bilen işe gitmez (telecommuting)
Bütün haftayı böyle hindi gibi düşünerek geçirmiş de değilim. Kariyerimin doruğuna çıkmak için gerekli ön hazırlıkları yapmaya başladım. Elbette rehberimiz internet. Öncelikle patron tiplerini bellemek gerekiyor. Neyse ki benim yerime önceden birileri bunlarla uğraşmış. Patronlar altıya ayrılıyormuş. Diktatör, bürokratik, karizmatik, danışıcı, 'yürüyorsa bırak yapsın'cı ve paylaşımcı. Gazetecilik böyle klasik bir yapılanmaya tabi olmadığından ben patron olarak kimi alacağımı, bulduğumu da hangi kefeye koyacağımı pek kestiremedim. Ama devam ettim.
http://www.lineone.net/express/00/10/13/news/n1520-d.html adresindeki bir yazı, İngiltere Yönetim Enstitüsü'nün bu konudaki çalışmalarını özetliyor. Diyor ki patronu yönetebilmek için olayların onun ilgisini çekebilecek taraflarını işlemek gerekiyormuş. Devamında buraya sığmayacak kadar geniş ve namussuz taktikler var, çok isteyen, varsın baksın.
Esas cevheri http://www.picknowl.com.au/ homepages/david/hownotto.htm adresinde buldum. Burada nasıl çalışmadan çalışıyormuş gibi görünebileceğimizin taktiklerini alıyoruz. Kulağa ne hoş geliyor. Şimdi özetleyerek Türkiye Verim Vakfı'nın köküne kibrit suyu ekiyorum:
1- İnsanların zaman öldürmek için gittikleri yerlere gitmeyin. Böylece aylaklık ederken aylaklık yaptığınız anlaşılmaz.
2- Meşgul görünün. Koltuğunuzun altına bir dosya alarak sürekli oradan oraya yürüyün. (Ben bizim binamızda bu şekilde yaşayan bir 10 kişi biliyorum) Odalara ve diğer masalara uğrayın, gereksiz sohbetlere girin ama hepsine de aslında çok önemli bir işe yetiştiğinizi, onunla nezaketen konuştuğunuzu hissettirin.
3- Sevmediğiniz işi asla iyi yapmayın. Örneğin patron sürekli gereksiz raporlar istiyorsa, yanlış rapor yollayın, ya da hep içinde bir bilgi eksik olsun.
4- İşinizi hızlı yapmayın. On dakikalık bir iş için yirmi dakika isteyin ve on dakikada bitse bile kalan on dakikada arkadaşlarla gereksiz sohbetler yapın. Sıkılırsanız kesip patrona işinizi verin. Böylece işinizi erken bitirdiğiniz izlenimini bile verebilirsiniz.
5- Büyük bir işi bitirince hemen teslim etmeyin. Yoksa bir o kadar daha büyük bir iş alabilirsiniz. Öyle bir zamanda bitirin ki, yeni bir iş için zaman çok geç olsun.
6- İşinizi nasıl yaptığınızı kimse bilmesin. Hani öyle bir yapın ki verdiğiniz emek, Rus uzay bilimcilerin MIR uzay modülünü yere indirmek için yaptığı uğraşlarla eşdeğerde görünsün. Ayrıca angarya işlere girmemek için hiçbir ek konuda kimseye yardımcı olmayın. Bir kere ederseniz, sonsuza kadar etmek zorunda kalırsınız.
7- Yüzde doksan, patronunuz işi sizin kadar bilmeyecektir. Sıkıcı bir iş isterse, "Bunu yapmamıza imkân yok" diye kestirip atın. İtiraz edecek hali yok ya? Ya da "Bunu Pakize yapsa daha iyi olacaktır" gibisinden bir kumar oynayın. Çoğu zaman tutar.
8- Büyük patronun isminizi öğrenmesine izin vermeyin. Aksi takdirde her konuda kafanızda siz canlanacaksınız. Eğer isminizi sorarsa en uyuz olduğunuz iş arkadaşınızın ismini verin.
Bu konu lastik gibi uzar gider. Bakarsınız tortularını haftaya eşelemeye devam ederiz. Neyse ki bu yazıyı benim patronum okurken, ben çook uzaklarda olacağım. Ancak unutulmaması gereken hiçbir işte yükselenin çok çalışanın olmadığı. Mevzu adam çalıştırmaktır ya, o da bulabilene...
Kapanış sonatı
Geçen hafta öylesine bahsettiğim 'tarikat kurma' konusu sandığımdan da fazla ilgi gördü. Bu konudaki yaratıcı mektuplaşmaları sürdürmeyi öneriyorum. Bir okuyucu logo tasarımı bile yolladı. Her an bir isim falan bekliyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp