Top
Defne Eraslan

Defne Eraslan

defne.eraslan@gmail.com

18/05/2015

Büyüyemeyen çocuklar mutlu evlilikler kurabilir mi?

İlk nefesimizden itibaren her gün, annemizden, ailemizden kopup kendi başımıza yaşamayı öğrenmeye çalışıyoruz.  Tattığımız ilk yemek, attığımız ilk adım, okulda ilk günümüz, ilk tek başına seyahatimiz, ilk sevgilimiz, ilk işimiz.. Hepsi bizi  kendimize ait bir yaşama ve aileye taşıyan yolda önemli dönemeçler.

Herkes bu ebeveynlerinden kopma sürecini tam anlamıyla tamamlayamıyor maalesef. Dışarıdan bakıyorsunuz, ailesinden ayrı yaşamış, iş hayatında gayet başarılı olmuş, belki başka insanları yöneten bir kadın ya da erkek görüyorsunuz. Bu havalı, güçlü görüntünün ardında bazen hayati konularda ailesinin desteğine ihtiyaç duyan, hiç bir önemli kararı kendi başına vermeyen bir çocuk yatabiliyor.

Büyüyemeyen çocuklar, tek başlarına yaşarken, en azından sadece kendi hayatlarını zorlaştırıyorlar. Asıl sorun, ciddi bir ilişki ya da evliliğe soyunduklarında başlıyor. Evlilik içerisinde iki kişinin birbiriyle uyumunun sağlanması zaman alan bir süreç. Kadın ya da erkeğin en az biri ailesiyle göbek bağını duygusal olarak hala taşıyorsa ilişkiye bir de anne babalar dahil oluyor.

Yeni bir eve mi taşınılacak? Her iki aile de kendilerine yakın yaşanmasını istiyor. Satın alınacak araba modeli mi seçilecek? Kız tarafı "Ama çocuğunuz olursa o spor modele sığamazsınız" diyor. Kadın iş toplantısı için şehir dışına çıkacak, kayınpeder "Karını niye böyle tek başına gönderiyorsun evladım, çok mu şarttı?" deyince aslında seyahatlerden hiç rahatsız olmayan koca karısına müdahale etme ihtiyacı duyuyor.  Tatiller, bayram ve yılbaşı programları aileleri de işin içine katacak şekilde planlanmak zorunda.  Genç çiftleri "Gelin hanım (veya kızımız)  daha pek yemek pişiremiyor" diye her gün yemeğe alan, sürekli pazar alışverişlerini yapıp bırakan ya da memleketten gönderen aileler var. İşin içine bir de torun girince ortalık iyice karışıyor. Eve bakıcı alınıp alınmayacağından, bebeğe hangi ayda su verilmeye başlanacağına kadar birçok konuda genç çift değil, aileler karar vermek istiyor.

Yapılan araştırmalar, Türkiye'deki ailelerin bir çoğunda çocukların, evlendikten sonra ayrı ev kurmalarına rağmen,  geniş ailenin bir uzantısı gibi davranmaya devam ettiğini gösteriyor . Bu durumu sadece daha geleneksel ailelerde geçerli sanmayın, modern ailelerde genç çift ekonomik olarak daha özgür olsa da psikolojik bağımlılık hala sürüyor*. Hatta bence anne babası daha az okumuş ise, eğitimli bir evladın, onların dediklerini eleştirmesi daha kolay. Oysa güçlü, eğitimli, çocuğuna ve onun eşine görünürde sevgiyle yaklaşan ama genç çiftin iç işlerini kontrol etmeye çalışan bir kayınpeder veya kayınvalidenin dediklerine karşı çıkmak,  ondan bağımsızlaşmak çok daha zor.  

Bu şekilde çocuklarının hayatına müdahale eden aileler onlara iyilik yaptıklarını düşünüyor ve sevgiden dolayı yakın olduklarını düşünüyorlar. Oysa insan ailesini çok sevmeye, onlarla bol bol görüşmeye devam ederek de bağımsız olabilir. Evliliklerde yaşanan sorun ve tartışmaların birçoğu, ailelerin müdahaleleri nedeniyle başlıyor ya da şiddetleniyor.  Eğer ailelerin amacı sadece evlatlarının iyiliği ise, onların mutlu bir aile kurmasını engelleyen bu aşırı içli dışlı olma durumundan neden vazgeçmiyorlar?

Bazen zor ya da tehlikeli olsa da, her çocuğun zamanı geldiğinde göbek bağından ayrılıp kendi başına yaşaması gerekir. Duygusal göbek bağınızın hala durduğunu gösteren işaretler varsa  bunları sorgulamakta fayda var. Çünkü gerçekten yetişkin olmak için kendi ayaklarının üzerinde durabilmek, bazen yanlış yapma riskini de göze alarak, kararlarını tek başına alabilmek gerekir. Yetişkin olamadan kurulan yuvalar,  her iki taraftan çekip duran aileler nedeniyle kolayca un ufak olmaya açıktırlar.

* Eraslan D, Yakali-Çamoğlu D, Harunzade YP, Ergun BM, Dokur M. Interpersonal communication in and through family: structure and therapy in Turkey. Int Rev Psychiatry. 2012

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp