Top
Berrin Karakaş

Berrin Karakaş

karakasberrin@gmail.com

25/10/2012

Bu defa, Kürt yazıyor alınlarında

Açlığın kanatları vardır. Kuş kadar kalınca insan, bir yerden yersizliğe uçar, bir zamandan zamansızlığa. Varlıkla yokluk arasında bir yolculuk. Yok sayılanlar son çare varları yokları canlarını ölüme yatırmışlar, 44 gündür gidip geliyorlar. Sesler büyüyordur artık, ışık düşmandır gözlerine, bedenlerini seyirdedirler üzerlerinden. Dizleri, dirsekleri yara beredir düşüp kalkmaktan. Sessiz seyir sürdükçe böyle, uçup gidecek ruhları kimisinin, kimisi o yataktan kalkacak ama, yarım yamalak.

30 Kasım’da bir film giriyor gösterime: ‘Simurg’. 1996’da ölüm orucuna yatıp da Wernicke Korsakoff hastalığıyla kalkan altı mahkûmun o günlerden bu günlere hikâyesi. Yönetmeni Ruhi Karadağ’la filmde yer alan, 1996’da ölüm orucuna girmiş, 2000’de desteğe devam etmiş Refik Ünal, Delil İldan ve Hüseyin Muharrem Gündüz’ün evlerine gittik. Yakında yazacağım dinlediklerimi. Şimdilik söylemek istediğim, onların atamadıkları her adım, ağızlarından çıkaramadıkları her kelime, hatırlayamadıkları her geçmiş karesinin bugün yaşananlara dair söyledikleri; 1984’ten 2012’ye siyasi mahkumların açlıkla terbiye etmeye çalıştıkları, doymuyorlar ölüme. Ezberlerini bozmuyorlar.

12 Eylül’den beri, yine eskisi gibi, 1984’teki, 1996’daki, 2000’deki gibi açlık grevi büyüyerek devam ediyor. Bu defa alınlarında kırmızı bant üzeri sol örgütlerin kısaltmaları MLKP, TKP-ML, DHKP-C… değil, Kürt yazıyor mahkûmların. Diyarbakır’dan Tekirdağ’a, şimdilik 58 cezaevinde, şimdilik 615 tutuklu ve hükümlüyle sınanıyor vicdan, adalet. Talepleri anadilde savunma ve eğitim hakkı, Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin son bulması.

Ölüm oruçlarından Korsakoff hastalığıyla kalkmışların yaralı bellekleri, titreyen elleri, söyleyemeyen dillerini var edenler, yok etmeye devam mı edecekler? Cezaevlerine girmek isteyen Türk Tabipler Birliği’ne ses vermeyen Adalet Bakanlığı’ndan grevdekilere musluk suyu veren cezaevi yönetimlerine ezber bozulmayacak mı?

Bir video dolaşıyor sanal âlemde, bilmem izlediniz mi? Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okurken KCK’dan tutuklanan, günlerdir açlık grevinde Gulan Kılıçoğlu, türkü söylüyor. Simurg’un üzerine düşününce Gulan’ı, duyduğum bir kekeme türkü. Şimdi Gulan’ı dinlemeyenler, bir ay sonra nasıl dinleyecekler bu türküyü? 2000’de Küçükarmutlu’da baskın sonrası asayiş karakoluna çevrilmiş ölüm orucu evinden umarsızlıkları taşırken ambulanslar “Başarılı bir harekât oldu” diyordu Ecevit. “Devletle başa çıkılamayacağı anlatılmıştır” diyordu. “Devlet kendi arkadaşlarını ölüme zorlayanların karşısında boyun eğmeyecektir” diyordu.

Devletin eğmediği o boynun ardından 2007’ye, 122 ölü kalmıştı geriye. 500 hasta beden geri dönülemez sakatlıklarıyla baş başa kalmıştı da, başı eğilmemişti devletin kendi sakatlıklarına. Bu yazı sonlanırken Bakırköy Cezaevi’nin önünde açlık grevleri için oturma eylemi yapanlara saldırıyordu polis. Adalet Bakanı TV’de “Mahkûmların talebini zaten biliyorsunuz” diye hızla geçip “Kendi bedeniniz, kendi sağlığınız ve aileleriniz için bu eylemden vazgeçin” diyordu. “Parti olarak önce insanı yaşatmak için yola çıktık” derken bakan, ‘Hayata Dönüş Operasyonu’nda ‘İnsan hayatı en değerli varlıktır’ anonsları fonunda ölümler geçiyordu.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp