Top
Berrin Karakaş

Berrin Karakaş

karakasberrin@gmail.com

24/08/2012

Şimdi bir sessizlik saracak 'Barış' diyenleri

Bir yaşında bir bebek tabutu. Üzerine örtülen bayrak, koli bantlarıyla sarılmış tabuta sıkı sıkı. Bebekçiğin sonsuzluğa yolcu ruhunu bantlamışlar. İstemişler ki sanki, bu savaş topraklarında kalsın. Bir gelenek vardır Anadolu’da oysa, beyaz kefenin üzerinde bıçak koyulur ki, ruh kessin bu dünyayla son bağını da, özgürleşsin. Uğrunda ölünecek toprak bilir mi bebek, bayrak bilir mi?
Devletin zirvesi tekmili birden çevrelemiş bebeği. Devletin zirvesi ölümlerle bir oluyor, zincir oluyor. Yaşamın coşkusuyla var olmak dururken ölümlerle bir olmaya çağırıyor zirveler. Barıştan ümit kesildi, savaşa çağırıyor taraflar birbirlerini.
Saldırıda ölenlerin yakınları nerdeler? Önlerinde çevik kuvvet ordusu arkalarda ağlıyorlar. Kameralar devlet erkânıyla meşgul iken, Antep saldırısında hayatını kaybeden Davut Azak’ın Diyarbakır’dan kaldırılan cenazesinde akrabaları “Devlet töreni istemiyoruz” diyor.“Vatan böyle kardeşin kardeşi vurmasıyla sağ olacaksa olmasın” diyor. “Resmi sivil fark etmez, ölüm ölümdür” diyor. Bize gösterilen bu değil elbet. Oysa biliyoruz ki, anneler yaşı 1 de olsa 23 de olsa hep bebeklerine ağlar önce. Vatana ağlamaz, bayrağına ağlamaz. Tıpkı Fatma Şahin’in Gaziantep’te aynı törende cenaze namazı kılınan annesine ağladığı gibi en çok aslında. Ölüm böyle bir şeydir.
Savaş da böyle bir şeydir işte. Ekrandan izleye izleye oyun sandığımız savaş işte böyle bir şey. “Saldırıyı kim düzenledi?’ sorusunun peşine düşmekten öte “Bu savaşın içine hep birlikte nasıl çekildik? Barışı nasıl bu kadar uzaklaştırdık bu topraklardan?” sorularını sormak neden işine gelmez kimselerin?
Yanı başımızda Suriye’de ölen bebekler de bayrak, toprak peşinde değillerdi. Savaşın sesi uzaktan yakına geldiğinde işte böyle uğulduyormuş demek ki. Bu uğultunun içinde ‘Biz nerde hata yaptık?’ demek yerine ‘tavır tavır’ diye uğulduyordu zirve ölümlerin başında. ‘İtidal’ diyorlardı önce kural gereği, sonra hemen ‘tavır’ diyorlardı. Teröre hep birlikte tavır alalım. Nedir tavır almak? Roboski katliamında adalet aramaya iftar düzenleyenlere karşı Türk bayrağı açmak, tabanca çekmek mi? AKP Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksak’ın önerdiği gibi savaşta öldürülen PKK’lılar için ‘gebertildiler’ demek mi? Sosyal paylaşım sitelerinde BDP’lileri linç etmek gerekir dilekleri döşenmek mi?
Şimdi bir sessizlik saracak barış diyenleri. Bir tereddüt dolaşacak her yerde. “Bu ülkede senelerdir süren bu savaşta kaç bebek öldü?” sorusu dahi yersiz bir soru olabilecek. “Şu yazarların yazıları neden son buldu?” diye sormaktan dahi çekinilecek. 10 Eylül’de mesela, KCK Basın Davası başlayacak. Burada da elbet tavır almak gerekecek. Bu muydu hak arayanların istediği?
Acaba Gaziantep’teki cenaze törenine BDP’den biri katılsaydı neler olurdu? Olacakları düşününce barış hepten düşmez oluyor akla. Şiddete şiddetle karşılık verildikçe uzaklaşıyor. Gaziantep’te patlamanın olduğu yerde yere düşmüş bir dükkân ismi tabelasından öteye geçemiyor ‘Umut’.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp