Top
Berrin Karakaş

Berrin Karakaş

karakasberrin@gmail.com

11/12/2010

Vecize vecize RTE: Çok yakında, tüm dünyada...

AK Parti Tanıtım ve Medya Başkanlığı ‘Recep Tayyip Erdoğan’ın Konuşmalarından Tematik Seçmeler’ başlıklı bir kitap hazırlamış. A’dan Z’ye, Argo’dan Ar-Ge’ye, Dede Olmak’tan Cem Karaca’ya tam 328 tema. Fransa dönüşü uçakta yaptığı konuşmadan “Ulusa Sesleniş’e, vecize vecize RTE… Yakında tüm dünya okusun diye İngilizce ve Arapça’sı da yayımlanacak. Keza Hüseyin Çelik imzalı “Sunuş” bölümünde yazıldığı gibi RTE “Sadece Türkiye’de değil, dünyada karizmasının zirvesinde”

Kitabın ‘Sunuş’ bölümü, az sonra bir nevi ‘Ak Nutuk’ okuyacağız gibi. Hüseyin Çelik diyor ki; “Sayın Recep Tayyip Erdoğan, tarih yazıcılarına hem ülkenin bir başına serpiştirilen eserlerle hem de konuşmalarıyla cömetçe, çokca malzeme sunan bir liderdir. Özetle bir tarih yapıcı olarak tarih yazıcılarının işini kolaylaştırmaktadır. Fevkalede olan hitabeti ile yaptığı konuşmaların çoğu, tarihe not düşülecek niteliktedir. Ancak ‘Söz uçar yazı kalır’ fehvasınca bu konuşmaların gelecek nesillere, araştırmacılara bırakılması gerekiyor.”
Recep Tayyip Erdoğan’ın 2005 yılında, TBMM’de, “Deniz Baykal’ın el hareketiyle itiraz etmesi üzerine” sarf ettiği “El kol hareketi yapma. El hareketi yapanları milletimiz sandığa gömdü. Yine sandığa gömer, haberiniz olsun. Bir genel başkan, eliyle koluyla değil, diliyle konuşur. Ben bütçe üzerinde konuşuyorum. Ama biraz sonra o dille de konuşuruz” sözleri, nasıl bir araştırmada işe yarar acaba, tarihin neresine not düşülür? Sorum kitabın editörleri Bursa teşkilatından Abdurrahman Tığ ve Sakiye Erdem ile Kocaeli teşkilatından Sakiye Baydaroğlu’na. Ayrıca Hüseyin Çelik ve Recep Tayyip Erdoğan’ın seçkilerin tamamını okuduklarına dair şüphelerim var.

Kitapta ‘İşkence’ temasından ‘Gençler’ temasına pek çok vecize, ‘Çelişkiler keskinleşsin diye böyle mi geçsin ömrüm’ dedirtiyor kişiye. Mesela 2008 yılında Antalya’da “Bizim için asli olan gençlere güvenmek, sizlerin sorumluluk alabileceğine inanımaktır. Sizlere sonuna kadar güveniyor. İnanıyoruz” diyor başbakan. ‘Ama sadece kuzu kuzu geldim gençlerine’ cümlesini ekleyesi geliyor insanın sonuna. 2004’te, ‘Finishe 5 kala Avrupalı Türkiye panelinde’, “İlkemiz, işkenceye sıfır toleranstır” diyor. Bunun üzerine de, madem Avrupalı Türkiye’den bahsediyoruz, bir bilimsel veri eklemeli: 2004’te TİHV’ye (Türkiye İnsan Hakları Vakfı) işkence gördükleri gerekçesiyle bayvuranların sayısı 348. Ve kitap “Bu şarkı burada bitmez!...” diye bitiyor.

'Kafka! Yapma dedim sana!'

Pazar günü Maçka Parkı’nda aralıkın araladığı ilhamla yürürken bir ses geldi geriden; “Kafka! Yapma dedim sana!” Overdose ilham değildi gelen. Parkta köpek gezdiren bir hanımefendinin sesiydi. Elindeki cihaz ile Kafka ismini verdiği köpeğiyle cilveleşmeye çalışan sokak köpeğini kovuyordu canhıraş. “La havle” dedim geçtim ki, önümden bir başka köpek geçti. Boynuna takılan takılardan resmen koşamıyor hayvan. Hayvanlara bunca insan muamelesi gerekli mi? Biz bunca insan bu dünyaya yetmedik mi de foklar orkestra yönetiyor, yunuslar bale yapıyor bizim gibi. Bırakalım istediklerini yapsınlar. Sokak köpekleriyle takılmak istiyorlarsa cins köpekler, takılsınlar. Hayvan onlar, bizim gibi insan değiller ki böyle ayrımlar yapsınlar… Bir de lütfen köpeklerimize mümkünse Kafka gibi isimler koymayalım.

Çürük yumurta

Bu gençlerin derdi nedir de yumurta atarlar diye soranlarla, gelsinler de sucuklu yumurta kırıp müzakerede bulunalım keratalarla diyenlerle, yumurta yesinler de zihinleri açılsın şekli tavsiye verenlerle bir anımı paylaşacağım. Bir sabah kalktım. Dolabı açtım. Ne zamandır orda olduğunu bilmediğim tek yumurtayı alıp kırdım. Kırmamla çığlık atmam bir oldu. Yumurtanın sarısı olmuş zift karası. Koku sırf mutfağı değil, bütün içimi kapladı. Gençlerin derdi, bu koku ve de o karanlık olabilir mi çürük yumurtadaki?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp