Top
Berrin Karakaş

Berrin Karakaş

karakasberrin@gmail.com

09/08/2012

Ahmet Türk neden 'dağıttı'?

Fark yaratmayan tekrarlar içinde kalakalmışlar olarak bu hafta yine Başbakan’ın tehditlerinin muhatabıydı “bir kısım medya”. Bu kısmın dışında kalan bir kanalda, yine bu kısmın dışından iki erkek iki dişi eşitliğiyle dört gazeteci üzerinden, ‘yazılarıyla teröre hizmet edenleri’ sordu Başbakan: “Bunları nereye kadar kabulleneceğiz? İsmen mi bunları ifşa edeceğiz?” Çekinerekten süzülerekten sorularını sormaya devam ederken dörtlü, “Ertesi güne bir ‘tehlike arz eden kalemler’ listesi çıkarırlar” dedim ki, Yeni Akit’in köşe yazarlarından Karahasanoğlu “Şehitlerimizin katili sadece PKK’lılar mı?” başlıklı yazısıyla “Yettim” diyerek Hasan Cemal’den Nuray Mert’e, Ahmet İnsel’den Aydın Engin’e bir listeyle sürmüş mermiyi tüfeğe. Hemen arkasından İdris Naim Şahin “Ülkenin olağanüstü gündemi sadece çatışma alanı ile ilgili değildir, bu çatışma İstanbul’da kalemle devam ediyor, İstanbul’da kitapla devam ediyor. Geçimli’de atılan havan mermisiyle burada, Ankara’da yazılan yazıların bir farkı yoktur” diye buyurmuş.
Kalem elbette ki bir silah. İnkârı yazıya saygısızlık. Sakat olan “Silah sadece bizde olabilir” mantığı değil mi? Bu mantığın izinden geldiğimiz yerde ne görüyorsunuz? ‘Bir kısım medya’daki tehlikeli kalemleri okuyanlar tehlike arz ediyor da, bir halkı ötekine düşman eden, Hrant Dink gibi barış peşinde kalemleri yere serdirtmeye yardımcı yazılar etmiyor mu? “Şemdinli’de pek çok ölüm olduğu iddia ediliyor” diye soranı “ANF’den mi duydun?” diye azarlayan bir Başbakan’la neyi ne kadar duyabiliriz? Ki ‘bir kısım medya’nın altının bunca çizilmesi, bu tehditler, insanı daha fazla şüpheye düşürmüyor mu? Bu gidişat içinde ‘dağıtmamanın’ imkânı var mı?
Dağıtmak kelimesini kullanmamın sebebi yine A Haber’deki konuşmasında Erdoğan’ın Ahmet Türk için sarf ettiği “Ahmet Türk’ü aklı selim olarak görüyordum. O bile dağıtmış durumda” sözleri. Ahmet Türk’e dair son karelerden biri bu seneki Newroz kutlamalarında hâlâ kim olduğu meçhul bir polis tarafından atılmış yumrukla dağıtılmış gözüydü. Başbakan’ın kastettiği dağıtmaya dair de kendisiyle konuşmak, ne olmuş da Türk aklı selimlikten ‘dağıtma’ evresine geçmiş anlatsın istedim. “2007’de AKP resmi ideolojiden uzak bir partidir. Sorunu diyalogla çözer diye düşünüyordum ama son dönemde Suriye ile ilgili müdahalesiyle de farklı olmadığını gösterdi. Bastırarak, sindirerek sorunu bitirmeye sahip bir mantık. Dünyanın neresinde bir Kürt varsa onun özgürleşmesinden rahatsız oluyor. Suriye’deki Kürtlerin üzerine gitmenin ne anlamı var? ” diye başladı anlatmaya. Lakin bunları soran değil de ‘AKP’ye oy veren Kürtleri ihanetle suçlayan’ Ahmet Türk önemli olmalı ki, Erdoğan da her şeyden öte bu ‘ihanete’ takılmıştı. Bu sebeple olsa gerek ben daha sormadan açıkladı Türk ihanet kelimesini; “Orada kendi aklına ihanet ediyor. Ben başından beri Kürtlerin hak ve özgürlüklerinin sağlanarak ortak demokratik bir çözüm kurulabileceğine inanıyorum. Geçmişte neysem bugün de oyum. Halkın meşru taleplerinin mutlaka gerçekleştirilmesi konusunda inancım, siyasetimle farklı düşünmüyorum da.”
“Peki ne olacak bundan sonra?” sorusunun cevabıysa Türk’çe şöyle: “Bahaneler bulmanın anlamı yok. Ölümlere meydan verecek siyaseti terk etmek gerek. Türkiye ve Kürtlerin doğru diyaloğu ile neden Avrupa gibi olmayalım. Mesela Fransa ve Almanya ilişkisi. Suriye’deki Kürtlerin yüzde 50’sinin bu topraklardan gittiği düşünülürse oradaki Kürtler en fazla Türkiye’ye yakınlar. Ortadoğu’da halklar daha fazla özgürlük istiyor, yönetime katılmak istiyor. Kürtler de politize olmuş bir halk. Eskisi gibi haksız hukuksuz bir yaşamı kabul etmeyeceklerinin görülmesi, buna uygun projeler üretilmesi lazım. Türkleri, Kürtleri kucaklayacak bir işaret Türkiye’ye demokrasi getirir. Türkiyeli Kürtler burada bir aile duygusunu buraya ait olduklarını hisseder. Öfkeleri yanlış politikalardan dolayıdır. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum. Ortadoğu’da etkin saygın bir ülke olmanın yolu kendi yurttaşıyla kucaklaşmaktır. Mevcut hak taleplerini gündeme getirmektir. Başka da bir çözüm bulamıyoruz.”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp