Top
Berrin Karakaş

Berrin Karakaş

karakasberrin@gmail.com

04/10/2012

Saxarat'ın yolu

Lo Smaelo Saxarat 3 Haziran’da Köln’den, Dom Katedrali’nin önünden yağmurlarla yola çıktı. 108 gün 4000 km yürüdü. 25 sene önce terk ettiği Antep’teki köyü Saxarat’a vardığında, tamam olacak ‘hac yolu.’ Dağlarına, tepelerine tek çeşit çam dikenlere karşı köyünün, bir zamanlar dini ritüellerini yaşamaya çıktıkları ziyaret tepesinin eteklerine bir bahçe yapacak ilk iş. Dostlarının adını verecek çeşit çeşit ağaca.

İstanbul molasında, ‘Yayalaştırma Projesi’ gereği çok yakında renkleri biraz daha solacak Taksim Meydanı’nda buluştuğumuzda hiç de zor olmuyor tanımasam da çıkartmak: “Hangisidir Saxarat bu kalabalıkta?” Kuşları, nehirleri, ormanları dinleyen barış yolcuları, tek yolculukları hafriyat gürültüsünde evden işe işten eve olanlardan kolayca ayrılıyorlar.

Başında şapkası, sırtında çantası, elinde Bulgaristan’dan geçerken yanına kattığı elma ağacının kırık dalından asası, tramvay durağında bekleyen o olmalı: Lo Smaelo Saxarat. Yıllar yıllar önce dilinden edilmişliğiyle, Emirlerli İsmail.

Tez zamana yerinden edilecek insanları, çay bahçeleri, asırlık ağaçlarıyla Topçu Kışlası inşasını bekleyen Gezi Parkı’nda bir bahçeye oturduğumuzda, dörde katlı bir kâğıt parçası çıkarıyor cebinden Lo Smaelo. A4 kâğıda geçirilmiş bir mülteci ‘kimliği.’ “Bunu verdiler sınırdan geçerken” diyor. Katlayıp cebine geri koyarken, A4’lere sığmayanı anlatıyor hayatının yarı yerinden.

80 darbesinin üzerinden çok geçmeden gelen askerlik emriyle, 15 yaşında eline silah almamaya karar vermiş Lo Smaelo’ya iki yol görünüyor 18 yaşında; ya dağa ya orduya. Bir de üçüncü yol var: Yol.

‘Devlete bulaşmadan sessizce yaşayan’, ‘İnsanlıkta altlık üstlük bilmeyen’ Kürtlerin Zerdeşt geleneğinden, Ziyaretgâh kültüründen gelen bir Ocaxzade torunu olarak 20 yaşında, yine sırtında tek bir çanta otobüse biniyor köyden. Yolculuk Köln’e.

“Saklasaymışım o çantayı keşke, geri dönerken de alırdım” diyor ya Saxarat, işte o zaman iyice anlıyor insan mala mülke düşmüşlerle, yola düşmüşlerin farkını.

Kinle, kibirle “Burada Türkiye’de bizden olacaksın, orada Avrupa’da bizden değilsin” diyenler vicdanlarında bir ufak sızıltı hissetsinler diye yürüyor Lo Smaelo. “Herkesin doğduğu yerde, haysiyetiyle var olma hakkı” diyor. “Her sözün bir güzellik olması dileğiyle” 45 yaşında, köyüne yürüyor sonunda: Vicdani reddini dillendirmeye, “Renkleri tanıyın, renkleriniz çoğalsın” demeye.

Bir 45 sene daha beklemek istemediğinden, İnsan Hakları Meclis Komisyonu’na bireysel başvuruda bulunmaya Ankara’ya da uğrayacak. Çünkü “Kürtlerde her ölüm 40 gün değil 40 sene sürüyor. Her ölüm 40 sene uzatıyor sorunu.”

Yola çıkarken cevaplanacak bir de sorusu varmış Lo Smaelo’nun: “İnsana dair ne kalmış?”

“Ne kalmış?” dediğimde, öncelikle ‘dilbilimsel’ bir açıklama yapıyor: “Bizim öğrendiğimiz dilde kötü yok. İyi, ya da iyi değil var.” İşte bu sebeple her ülkede kavga olsa da olumlu olanları aradığını söylüyor. Bütün yoksulluklarına rağmen yemeğini paylaşan Macarları, Romanları anlatıp özet geçiyor; ne kalmışsa sanayiden uzakta. Ötesinde kimyasal atıklara boğulmuş dereler… Yazıyı yazmadan evvel, “Ankara’ya vardınız mı?” demeye attığım mail’e cevabında da dereleri anlatıyor: “Körfez bölgesi bir hayli zor geçti. Zehir kokan bir bölgeden geçtim. Özellikle Dilovası berbat. Hepsinin sonu kanser sanırım. Hiç bir dere yok kimya atıkları ve kanalizasyon akıtılmayan.”

Lo Smaelo yürümeye devam ederken Roboski’den yola çıkmış bir başka barış yolcusu Halil Savda ve arkadaşları ‘hassas bölge’ Osmaniye’den geçerken yerlerde sürüklenerek gözaltına alınıyordu. Onca yol gelmiş Lo Smaelo da çekiniyordu bu topraklardaki ‘hassasiyetten.’ “Sınırdan geçer geçmez Trakya’da fark ettim ki ya AKP’lisin ya CHP’li. Ara renkleri kimse görmüyor. Böyle siyah beyaz. Biri diğerinin düşmanı” diyor.

Ne güzel yazıyordu Kierkegaard Jette’ye mektubunda, yürüyüşün uzaklaştıramayacağı hiçbir saplantının olamayacağını. Yürüme arzusunu kaybetmemek gerektiğini. Yürüdükçe her şeyin daha iyi olacağını... Yolu açık olsun bütün barışa yürüyenlerin...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp