Top
Ahmet İnsel

Ahmet İnsel

ahmet.insel@radikal.com.tr

31/10/2014

Bir 'Yeni Türkiye' gerçeği

Türkiye’nin ölüm ve kalıcı sakatlanmayla sonuçlanan iş kazaları konusunda sicili hep kötü oldu. Ama o “eski Türkiye” idi, değil mi? AKP liderinin ve ideologlarının iddia ettikleri gibi, 12 yılda milli geliri üç kat artmış bir “yeni Türkiye”de, bu iş kazalarının yoğunluğunun eskisi gibi devam etmesini, hatta belki eskisine kıyasla artmış olmasını “yeni”nin hangi niteliğiyle izah edebiliriz? AKP’nin yeni liberalizmin (neoliberalizm) sadık bir uygulayıcısı olmasıyla mı? Yeni esnek emek düzeninin amentüsünü benimsemiş olmasıyla mı? Yeni yandaş zenginler yaratma hırsıyla mı?

“Yeni”nin hangi nitelikleriyle, inşaatlarda, madenlerde üst üste gelen bu iş kazaları izah edilebilir?

Bu iş kazalarında yeni olan bir boyut varsa, o da toplumda bu tür kazalara karşı hassasiyetin artmış olmasıdır. Nasıl bugün birçok vadide, birçok köyde HES’lere karşı çok ciddi bir toplumsal tepki ve mobilizasyon gözlemliyorsak, kentlerde imar rantına karşı bir tepki birikmesi oluşuyorsa, iş kazaları konusunda da bir toplumsal tepki yoğunlaşması var. Tam da bu nedenle, dikkat ederseniz AKP’nin keskin nişancıları bu toplumsal hareketlere de yeni bir darbe teşebbüsü kılıfı uydurma niyetindeler. Bu iş kazalarına karşı mobilize olanların, Soma madenlerinden Ermenek’e dayanışma için gidenlerin, bir sınıf dayanışması içinde olmalarıyla, emekçilerin çalışma koşulları konusunda taşıdıkları özel bir hassasiyetle değil, AKP nefretiyle hareket ettiklerini ima ediyorlar. Ortalık yatışınca, iş kazalarını bahane ederek hükümete darbe yapma girişimlerini teşhir etmeye girişecek kalem ve borazanların harekete geçecek olmaları kuvvetle muhtemel. İktidara yaranma veya tutunma hırsı içinde yüzünün ar perdesi yırtılmış, alçaklık yarışında bayrak taşıyanlar da bu “yeni” Türkiye’nin bir parçası. Ama “yeni” değiller.

Ermenek’teki maden kazası da, Soma’da olduğu gibi göz göre göre geldi. Ermenek’te de, Soma’da olduğu gibi işverenin iktidarla çok yakın bir ilişkisi var. Soma’da olduğu gibi, Ermenek’te de uzman kuruluşların uyarılarının formalite olarak rafa kaldırıldığı ve kamu otoritelerinin de buna göz yumdukları bir vahşi sömürü düzeni var karşımızda. Soma’dan bir fazlası ise, hükümetin getirdiği emekçileri koruma amaçlı bir iki küçük adımın da işveren tarafından bir eliyle verilip, öbür eliyle geri alınmış olması.

Ortada ne yazık ki “yeni” olan hiçbir şey yok. Bu kazalardan cezai olarak sorumlu olanlar işverenlerdir elbette ama AKP hükümetinin de siyasal olarak sorumlu olmadığını kim iddia edebilir?

Ne yolla olursa olsun ama büyüme olsun anlayışını bütün iktisadi aktörlere dayattığı için AKP iktidarı sorumludur. Bu konuda onu ikaz edenlere, “dünyanın enayisi biz miyiz?” diye pişkinlikle yanıt verenler siyaseten sorumludurlar.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi eş sözcüleri, son maden kazası sonrası yayımladıkları bildiride, Soma’da olduğu gibi, Karaman’da da söz konusu olanın iş kazası değil, iş cinayeti olduğunu iddia ediyorlar. “Çünkü”, diyorlar, “iş kazalarının %50'si gereken önlemler alındığında kolaylıkla önlenebilecekken, % 48'i ise sistemli bir çalışmayla önlenebilir. Gerekli önlemler alındığında kazasız, ölümsüz bir çalışma hayatı mümkündür.”

Üretilen kömüre oranla ölümlü iş kazasında açık ara dünyada birinci sırada olan ülke, Türkiye. Çin’in bile çok önünde bu açıdan. YSGP’ eş sözcülerinin bildirisinde, Çin’de milyon ton başına düşen ölüm sayısı 1.27 iken, aynı oranın Türkiye’de 7,2 olduğu hatırlatılıyor.

Aşırı otoritarizmi, tek parti rejimini ve vahşi bir piyasa ekonomisini bağdaştıran Çin’i madenlerdeki iş kazalarında fersah fersah geçen, geçmeye devam eden bir “yeni” Türkiye gerçeği var karşımızda. Aslında elbette yeni değil gerçek. Yeni olan, bu kabul edilemez gerçeğe karşı oluşan toplumsal tepkiyi dile getirenleri, bunu kabul etmemeye insanları çağıranları, komünistlikle değil darbecilikle suçlamak. İşte yenilik yönünde aldığımız arpa boyu kadar yol bu.

http://www.radikal.com.tr/122231612223160

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yazılmamış.