Eğer Sertab Erener’in adı Sertab olmasaydı, Lemi Atlı gibi bir dev bestekârı, yeni gençlik hiç tanımayacak ve Kürdülihicazkâr makamındaki o muhteşem şarkıyı hiç duymayacaktı.
Teşekkürler Sertab.
Ey Şuh-i Sertab, ey dürrü nâyâb
Rakseylemekten oldun mu bitâb
Devreyliyorsun mânend-i mehtab
Rakseylemekten oldun mu bitâb
Güfte: Mahmut Paşa.
***
Öyle de güzel okumuş ki, Lemi Atlı yaşasaydı, ona en büyük ödül buydu.
Çeşmin süzülmüş, zülfün çözülmüş
Ruhsarın al al terler süzülmüş
Sermest tâb’ın gayet üzülmüş
Rakseylemekten oldun mu bitâb
Semai olduğu için, vals ritmine uygundur. Gençlere sıcak gelir. Gönüllere hemen yerleşir. Ve sanırım bu yaz, Lemi Atlı’nın ruhu hep şad’olur.
Teşekkürler Sertab.
***
Bu pazar, siyasetten uzak, hırçın futboldan ırak, hatta kendimden kaçamak, sakin bir gün geçirmek istedim... Kanal 24’te Hakan Çelik’in sunduğu o Keman Konçertosu ilaç gibi geldi. Sonra döndüm, Şubert’in Serenadı’yla, bütün sinirlerimi gevşettim.
Baktım yetmiyor, Mesut Cemil’in Nihavent Saz Semaisi’ne başvurdum. Batıda olsa, kimbilir ne prim yapar o beste. “İşte Çağdaş Türkiye.”
Madem öyle...
Sertab Erener’den de biraz vitamin almak istedim. Kürdilihicazkâr zaten aktivitesi olan parlak bir makamdır.
Vurdum kendimi Lemi Atlı’ya:
- Ey Şuh-i Sertab.
***
Müzik ortak dildir. Hiçbir konuda anlaşamıyorsak, bari orada buluşabiliriz.
Nitekim buluşuyoruz.
Bakıyorum da Muhteşem Yüzyıl’ın müziği, bizi bam telimizden yakalıyor. Beğenmediğimiz Türk dizilerinde bile her özgün şarkı, gönül telimizi titretiyor... Barlas-Haksever ikilisinin NTV’de sunduğu “Makam Farkı” bize insanlığımızı hatırlatıyor.
İşte bu yüzden Şuh-i Sertab, bitâb etti şimdi beni...
Bir oktav yukarı çıkmak istiyorum.
Heyhat, beceremiyorum.