Top
Elif Yılmaz

Elif Yılmaz

elif.yilmaz@posta.com.tr

24/08/2015

SEÇİM SİZİN!

RAKAM DEĞİL ÖMÜR

Halimizin vehametini ‘Şu kadar günde, şu kadar can verdik’ diye sizlere bir bilanço vererek anlatamayacağım. Ali’nin Recep’in, Ahmet’in, Barış’ın ve adını lanet olsun ki; şu kadar kısa sürede unuttuğum onlarca insanın ömürlerini rakamla ifade etmeyeceğim. En azından bi parça bana özel olan bu köşede... Çünkü yazıişleri elemanı olarak işim gereği habere ne zaman rakam yazsam, bu sorunun soranına o yanıtı versem, utancım bıçak gibi insanlığıma saplanıp kanırtıyor.

BEN YAZAMAM

Evladının karnına attığı ilk tekmelerinin heyecanı, doğumunun gururlu sancıları, dünyaya kıpkırmızı gelip ilk gözlerini açtığında anacığının yeniden doğma hissi hangi rakama sığar ki? Uykusuz geceleri, ilk adımlarını attığında yüreğinin atışı, okumayı söktüğünde kurulan hayallerin büyüklüğü ‘1’ diye nasıl sayılır ki! Babanın, askere gönderirken belki de ilk kez bu kadar sıkı sarıldığı aslan oğluna mahcup sevgisi, bir o kadar da sere serpe saçtığı gururu matematiğe nasıl dökülür ki! Ne neyle çarpılır, neyle bölünür, neyle toplanır! Açıkca söyleyeyim, bu ‘yazarın’, buna ne kalemi yeter ne de yüreği.

ATOM BOMBASI

Anne değilim. “Evladı olmayan evlat acısı bilmez” derler. Bence hakları da var. Ben ne biliyorsam; parmağım kanasa tansiyonu düşen annem, sanki kalp krizi geçirmişim gibi davranan babamdan gördüklerim sadece. Bi de biricik yeğenimin annesi, kardeşim Miray’dan. Tatmadığım o duygunun tanık olduğum şaheserliğinden, acısının da ‘eşsizliğini’ tahmin edebiliyorum, o kadar. Bu kadarı bile yakıp kül eder insan olanı. İlla ki becerilebilir, evlat acısı aritmetiğe dökülürse kimbilir; en hafifiyle atom bombasının tahrip edici formülü çıkar çıksa çıksa. 1,2,30,40,50... değil!

SAYILAR VAR

Ama biliyorsunuz anketler falan var... Orada rakamlar var... Hükümet var, partiler var, siyaset var, büyük yazarlar, analistler var... Oylar var kelle başı hesaplanan vs vs... Başbakan Davutoğlu diyordu ya geçenlerde hani; “Elime gelen verilere göre AK Parti oyları yükseliyor” diye. İşte o veriler var, bol bol hesap kitap gerektiren. Oranlar var, inip çıkan, bi düşen sonra belini doğrultan falan fistan... Ha bu rakamlara boğulan anketler arasında da duygu yok mu peki? Elbette var, olmaz mı!

ANKETLERİN DİLİ

- Bi yandaş gazetecinin dediği gibi ‘Anketlere göre, uçağın burnu kalktı ama daha havalanmadı’ diye heyecanlı kalp atışları var mesela sözcüklerden taşan.

- Mesela bi bakanın dediği gibi “Başkanlık gelseydi bunlar olmazdı” diye sık sık tekrarlanan ‘Ah’lar ‘Vah’lar var...

- Mitingdeymiş gibi kurulan mikrofon sisteminden, şehit tabutunun yanında “Ne mutlu şehit ailesine” diye dile getirilen, yürek yakıcı hisler de var mesela.

- Kendi evladının adı zikredilince memleketi yakacak kadar hiddetlenenlerin başkalarının evlatları için ‘vatan-millet’ sakinleştiricileri var, en ağır dozundan...

- Varlıklarını yaşatmak için, başkalarının ölümüne methiyeler düzen sözcükler var, en yiğidinden... Yıllardır bu topraklarda siyasetçileri var eden...

-Başkasının rüyasının kabus olup cayır cayır yaktığı ocaklar var, alevine ‘huzur’ adını koydukları...

- ‘Hayat’ diyeni, ‘Barış diyeni’, ‘Vatanın tek sahibi kendisiymiş’ gibi hain edebilme yetkisini kendisinde gören en kuvvetlisinden kibir var mesela...

- Hepimizin kalbini 12’den vuran, duyarken gözlerimizi kapadığımız ‘Vatan sağolsun’la biten cümleler var duygu dolu, gurur dolu...

- Ve ‘Varlığımızı armağan olarak varlığına’ isteyen devlet babamızın şefkati var...

AMA BUNLAR YOK

- Ama o anketlerde, o zihinlerde, o dillerde insanları sağ olmayan vatanın, sağ olamayacağı yok mesela! Sağolsa da onun adının yaşamak olmadığı da yok!

- ‘Şehitler ölmez’ var ama adını ertesi günü hiçbirimizin hatırlamadığı da yok! Ateşin asıl düştüğü yeri yaktığı da!

- Ateş orayı yakarken, senin benim evimde ki ateşin sadece akşam yemeği için yanan ocaktan çıktığı da yok. Ve yarım saat sonra kurulan masada “Bunun yanına salata iyi giderdi” cümlesini ettiğimiz de yok!

- ‘15 yaşındaki fırın işçisi Kürt çocuğunun cesedinin başına koşan anasının çığlıkları da yok! Hani daha düne kadar ‘Kardeşim’ dediğimiz ama ‘devletin bekası’ için yasını tutmaya gerek duymadığımız. Ya da ağıtlar ‘Kürtçe’ ya, bizim ana dil Türkçe olunca ağıtları kalbimizin anlamadığı da yok!

- Terörün kalleşliğini kanla sulayıp yeşertenler de yok. Silahlar her patladığında, dört gözle anket yolu bekleyenler de yok mesela!

- Dün kardeşini toprağa verirken “Düne kadar ‘Çözüm’ diyenler, bugün neden ‘Sonuna kadar savaş diyor’ diye isyan eden acılı asker ağabeyin sorusu da ve tabi ki yanıtı da yok! Ve bilesiniz ki; bu yokluğun içinde insana hayat da yok! Seçim sizin!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları