Top
A. Yavuz Kocaömer

A. Yavuz Kocaömer

ykoca@posta.com.tr

28/03/2016

Görme engelli bir gönüllü

Salih Arıkan, Manisa Akhisar’ın bir dağ köyünde, görme engelli olarak dünyaya gelmiş. Anneannesi, herhalde o şaşkınlıkla, onun yaşamasının doğru olmadığını söylemiş. Daha sonra Aşık Veysel Görme Engelliler Okulu’nu bitiren Salih, körler okulundan sonra görenlerle birlikte Karabağ Cumhuriyet Lisesi’nde devlet parasız yatılı olarak okumuş.

Senin gibilere ihtiyacımız var

Gören arkadaşlarına ve kat nöbetçilerine kitap okutarak ve bunları kasetlere doldurarak derslerine çalışmış. Şimdilerde Türkiye Beyazay Derneği İzmir Şubesi Başkanlığı’nı yapıyor ve bir kamu kuruluşunda çalışıyor. Son derecede başarılı. Aşağıda onun yazdıklarını bulacaksınız. Sağ ol Salih, Allah yolunu açık etsin! Senin gibilere görme engelli insanlarımızın çok ihtiyacı var.

‘Çocuk neyi tanırsa...’


Görmeyen çocuk büyümeye başlar. Ailesi ona sınırlı bir dünya oluşturur. Çocuk neyi elleriyle tanırsa, sesini duyarsa, hangi yiyeceği içeceği tadarsa onu tanır. Ben küçükken körebe oynardık, arkama saklanırlardı, hoş hatıralardı.

Okul aileye sorar’

Çocuk, körler okuluna gelince hocalar aileye sorar: ‘Bu çocuk öz bakım becerilerini geliştirdi mi?’ Yani aile korumacıysa, çocuk kişisel bakımını öğrenemediyse okul çocuğu kabul edemeyeceğini söyler. Neyse yazılacak çok şey var da... Büyür, yolda düşe kalka yürür.

‘Şu ayranı çalkalayayım’

“Hafız sağa git, hafız sola git... Ha niye yanlış gidiyorsun?” Halbuki kendine göre yol tarif etmiştir. Dün bir adam bana öyle yaptı. Sola git dedi, ben soldaki arabayı duyduğum için sağa gittim. Adam hatasını anladı. ‘Yahu seni arabaya çiğnetecektik’ dedi. Bir lokantaya gideriz. Adam iyilik olsun diye ayranını açar. Sen şu ayranı bir çalakalayım dersin!

‘Koluna asılırlar’

Bastonunu uygun gördüğün yere koyarsın. Adam yerini beğenmez, değiştirir. Sen arar durursun. Yolda yürürsün, bir şeyin üstüne gidiyorsundur. İyi niyetle adam kolundan asılır. Söylemeden, yardımcı olayım demeden koldan asılmak iyi değildir. Çünkü hırsızlık için yaklaşanlar da oluyor.

‘Bitmeyen küçük kazalar’

Otobüse binersiniz, birisi oradan bağırır “Şu mağdura yer verin.” Çoğu zaman incitici sözler sarf ederler. Birisi yüksek sesle ‘Allah’a şükür’ diyorsa, ‘ben kör değilim çok şükür’ anlamına gelir. Misafirliğe gidersiniz sofrada haberiniz olmadan tabakların, bardakların yeri değişir. Çayınız biter, siz muhabetten fark etmezsiniz, ev sahibi çay doldurmak için uzanırken, siz de çay bardağını almak için uzanırsınız... Bazen küçük kazalar olabiliyor.

‘Otobüste biri şurada yer var diye seslenir ’

Bazı yerlerde iyi niyetli canım adam duvarlara kabartma yazı levhası koyar. Adam kaldırım işgalinden yolda zor yürürken kabartma levhayı nasıl bulacak? Otobüse binersiniz biri seslenir “Şurada yer var.” Dün çay ocağına gittim, abla “Şurada yer var” dedi. Ben gülünce hatasını anladı. Fakültede yurda girdiğim ilk akşamdı. Arkadaşım Mücahit yurdu tanıtıyordu. En sonunda “Abi bu da lambanın anahtarı” dedi. Güldüm. Gerçi öğrenmemde fayda var ama işime yaramaz.

‘40 adım attırıp yolun ortasında bırakırlar’

Fakültede arkadaşım dizime dokununca korkmuştum. Meğer dizime rüzgardan mıdır bilmem, toz gelmiş. O da temizlemek istemiş. Bu da hoş bir hatıra olarak zihnime kazındı. ‘Bir körü kırk adım götüren cennete girer’ hadisi vardır. Bu da yanlış anlaşılıyor. Edebiyat dersindeki söz sanatları gibi düşünelim. Bazı arkadaşlarımızı kırk adım götürüp bırakanların olduğunu duydum. Bir de o kırk adımın yolun ortasında bittiğini düşünün. İyi niyetle yapılan o kadar çok şey var ki. Evet, iyi niyet önemli. Ama önemli olan diyalog kuralım.

‘Kimseye faydası olmayan işler’

Engellilerle ilgili çalışmalar yapacaksak, lütfen engellilerle, engelli dernekleriyle birlikte yapalım. Sonra iyi niyetle yapılan ve kimseye faydası olmayan işler çıkar.

‘Gelişmeler hayatıma dokunmazsa’


İzmir Büyükşehir Belediyesi, Engelsiz İzmir Kongresi düzenleyecek. Engellilerle ilgili meselelerin konuşulması, bu konularda akademik çalışmalar yapılması tabii ki çok güzel. Ama bu gelişmeler benim hayatıma dokunmazsa, sadece sözlerden ibaret kalırsa çok üzücü olur.

‘Kaldırımlar işgal edilmişse...’

Evimden çıktığımda tüm kaldırımlar işgal edilmişse, arabalar, tezgahlar, ağaçlar ve insan dışındaki tüm varlıklar kaldırımdaysa ben o zaman ‘Engelsiz İzmir’ değil, ‘Engelli İzmir’ derim.

‘Kaçı engellilere uygun?’

İşin üzücü tarafı kaldırımları şikayet ediyoruz. Zabıtalar boş kaldırımların resmini çekiyor ve “Hiç bir şey yok” diye yazı gönderiyor. Yani bizim gözümüz görmüyor, hiçbir şeyden de haberimiz yok. Kamuya açık binaların kaçı engellilere uygun? Uygun olmayan kaç kuruluşa ceza kesilmiş? Ve o binaların asansörleri engellilere uygun mu?

‘Minibüse tekerlekli sandalye ile binilir mi?’

Otobüslerde nereye geldiğimizi ve geleceğimizi bildiren sesli uyarı sistemi hâlâ tüm otobüslerde yok. Metro ve İzbanlar engellilere tam uygun değil. Metro ve İzbanlarda asansörler sorunlu. Asansörleri hâlâ engellilerden çok engelsizler kullanıyor. Bazı eski merdivenli otobüsler az da olsa trafikte var. Kaç tane minibüs engellilere uygun? Kaç minibüse tekerlekli sandalyeyle biniliyor? Tekerlekli sandalyeyle binilen taksi var mı?

‘Engelsiz İzmir dileğiyle’

İzmir Büyükşehir Belediyesi ne zaman rehabilitasyon hizmetlerine başlayacak? Bildiğim kadarıyla Engelli Rehabilitasyonu İzmir’de yok. Engelli bakımı konusunda belediye hizmetlerimiz ne durumda? Engelsiz İzmir kongresi olsun ancak İzmir’de engellilerin önündeki engeller de kalksın. Biz engelliler adına yapılan çalışmaların hayata dokunmasını istiyoruz, muş gibi yapılmasını değil. İzmir’de engellerin kalktığı Engelsiz İzmir dileğiyle.... Salih Arıkan Tel: 0506 514 96 93

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp