AİHM Ermeni soykırımı kavramı hakkında çok önemli bir karar verdi. Birinci Dünya Savaşı ve 1915 yılındaki tehcirin 100. yıldönümü bakımından bu karar hukuken daha bir önemli.
Olay şu: İsviçre soykırım inkârının suç olduğuna dair kanun çıkarmıştı. İP Lideri Doğu Perinçek İsviçreye giderek birkaç defa Ermeni soykırımı uluslararası bir yalandır diye açıklamalar yaptı. İsviçre-Ermenistan adlı kuruluş 15 Temmuz 2005te Perinçek hakkında dava açtı. Ceza Mahkemesi 9 Mart 2007de Perinçek hakkında mahkûmiyet kararı verdi. Perinçekin suçu Ermeni soykırımı iddiasını inkâr ederek ırk ayrımcılığı yapmaktı!
Mahkemeye göre Ermeni soykırımı yoktur demek, Ermeni ırkına karşı ayrımcılıktı!
Perinçek, AİHMye başvurdu...
İŞTE KARAR
AİHM Perinçek v. Switzerland adlı davada 17 Aralık 2013 günü kararını açıkladı. (No: 275101/08)
Karar özetle şöyle:
-Perinçek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 17. maddesindeki özgürlüklerin kötüye kullanılamayacağı hükmünü ihlal etmiş değildir. Çünkü 1915teki olayları inkâr etmemiş, bu olaylara soykırım denilemeyeceğini beyan etmiştir.
-Perinçekin bu beyanı, sözleşmenin 10. maddesindeki ifade özgürlüğü hakkının kullanılmasıdır, suç sayılamaz.
-Hukuki içtihat olarak karardaki en önemli hüküm şudur: Soykırım kavramı, net ve kesin olarak hukuki bir kavramdır. Eylemin bir grubun bir kısım üyelerini değil tamamını tahrip etmek kastıyla yapılmış olması gerekir. Soykırım çok dar anlamlı hukuki bir kavramdır, dahası, ispatı zordur...
AİHM, bu bağlamda Yahudi soykırımı gibi gaz odalarıyla kanıtlanmış, uluslararası yargı tarafından da hukuken hükme bağlanmış bir olayla 1915teki olayların farklı olduğunu belirtiyor. Bu bakımdan 1915teki olayların soykırım diye nitelenmesi kanunla mecburi hale getirilemez.
AİHM, aynı yöndeki, İspanyol Anayasa Mahkemesi ve Fransız Anayasa Mahkemesinin ve Ruanda hakkındaki Uluslararası Ceza Mahkemesinin kararlarını da emsal gösteriyor.
İÇTİHAT OLUŞTU
Böylece soykırım kavramının hukuki niteliği hakkında evrensel hukukta çeşitli kararlarla bir içtihat oluşmuştur: AİHMnin bağlayıcı kararıyla soykırım kavramının hukuki sınırları çizilmiş, bu kavramın 1915 olaylarına uygulanamayacağı hukuken kesinleşmiştir.
Hukuken böyle, fakat düşünce ve siyaset planında belirli çevrelerin faaliyetleri devam edecektir. Birinci Dünya Savaşının 100. yıldönümü dolayısıyla hem entelektüel hem siyasi platformlarda konu yeniden ısınacaktır.
Biz bir şey yapmadık, Ermeniler bizi kesti şeklindeki klasik söylemin, uluslararası tarihçiler camiasında inandırıcı olmadığı açıktır. Ben bu konuda baştan beri Ortak Acı kavramını savunuyorum: 1915te Ermeniler bir facia yaşadılar, bu acıyı anlamalıyız ve paylaşmalıyız. Fakat bu olaylar soykırım değildir. Ermeni milliyetçilerinin ve terör komitelerinin öteden beri yaptığı kanlı eylemlerden, 1915teki savaş şartlarından ve Osmanlı Müslümanlarının da yaşadığı facialardan soyutlanarak doğru tahlil edilemez.
Önümüzdeki iki yılda bu konuda büyük fırtınalarla karşılaşacağız. Türkiyenin hukuk devleti imajını yükseltmesi ve tarihçilerin propaganda değil, akademik değerde eserler vermesi büyük önem taşıyor.
BİLİNMEYEN LOZAN
İzleyici ve okurlarımın sürekli sorularına cevaben belirtiyorum; CNN Türkte yayınlanan Bilinmeyen Lozan belgeselinin genişletilmiş metni Doğan Kitap tarafından yayınlandı.
Belgeselin tabiatı gereği verilmeyen ayrıntılar bu kitapta yer alıyor; son bölümde ulus devlet ve laiklik kavramlarının neden Lozanda gündeme geldiği, Lozanın Zafer mi, hezimet mi? olduğu konusunda analizler bulunuyor.