Top
Sedat Ergin

Sedat Ergin

sergin1@hurriyet.com.tr

27/11/2018

Rahip Brunson krizinin bıraktığı izler

Hasar yalnızca ikili ilişkilerle sınırlı kalmadı. ABD Başkanı Donald Trump’ın, geçen yaz Brunson tahliye edilmediği gerekçesiyle doğrudan Türk ekonomisini hedef alan cezalandırma amaçlı yaptırımlara yönelmesi, yapısal nedenlerle zaten önemli bir kırılganlık taşıyan Türk ekonomisini de sert bir şekilde vurdu.

Yıla 3.79 TL’den başlayan dolar kuru Brunson’ın tahliye talebinin duruşmada reddedildiği 18 Temmuz’da 4.79’a çıktı. ABD Hazinesi’nin iki bakan hakkındaki önlemleri duyurduğu 1 Ağustos günü 5 TL eşiğini geçti. Trump’ın açıkladığı ikinci aşama yaptırımlar içinde Türkiye’den çelik ve alüminyum ithalatına gümrük vergisini arttırma kararının uygulamaya girdiği 13 Ağustos tarihinde, dolar kuru tarihin en yüksek noktası olan 7.21 TL’yi gördü.

Kurun bu şekilde tırmanması Türk ekonomisi üzerinde sarsıcı bir etki yarattı. Özellikle dövizle borçlanmış olan ya da ithalata dayalı çalışan şirketlerin bilançolarının bozulmasından konkordato ilanlarının artışına kadar zincirleme yaşanan bir dizi olumsuzluğa hep birlikte tanıklık ettik.

Brunson’ın 12 Ekim tarihinde mahkeme tarafından tahliye edilmesiyle birlikte ABD ile ilişkilerde bir normalleşmeye girilirken, ekonomik göstergelerde de bir düzelme yönelişi başladı. Ancak bu krizin yol açtığı tahribatın izlerinin silinmesinin zannedildiği kadar kolay olmayacağı hususunda genel bir görüş birliği var. Dün dolar kuru 5.23’ler seviyesinde kapandı.

Peki ABD ile yaşanan bu çatışmayı Türk kamuoyu nasıl algıladı? Kamuoyu, Brunson hakkındaki yargı sürecini nasıl değerlendiriyor? Metropoll araştırma şirketinin geçen ekim ayının üçüncü haftasında yürüttüğü saha çalışması sırasında Brunson konusunda yaptığı ölçümler, bu büyük krizin kamuoyunda bıraktığı tortuyu anlamak bakımından ilginç tespitler içeriyor.

Öncelikle, halkın yüzde 32.1’nin Brunson konusundaki gelişmeleri izlemediğini, izleyenlerin oranının yüzde 67.9 düzeyinde çıktığını belirtelim. Dosyayla ilgili detaylı sorular konudan haberdar olanlara yöneltilmiş.

Burada önem taşıyan bir nokta, yargının ABD’nin baskısı sonucu karar değiştirdiği izleniminin yüzde 65.4 gibi bir oranla çoğunluğun ortak çizgisini yansıtmasıdır.

Yüzde 21.7 oranındaki bir kesim, Brunson’ın suçlu olduğuna inanmakla birlikte, “ABD ile ilişkilerin düzelmesi ve doların düşmesi gibi nedenlerle serbest bırakılması gerekiyordu” diye düşünüyor. Brunson’ı suçsuz bulan, gelişmeyi yargının ‘karar düzeltmesi’ olarak görenlerin oranı ise yüzde 12.7 ile sınırlı kalıyor.

ABD’nin yaptığı baskılara rağmen mahkemenin Brunson’ı uzun süre serbest bırakmaması Türkiye’nin ABD’ye direnişinin bir göstergesi olarak alınabilir mi? İlginçtir ki, bu soru karşısında, çoğunluk hadiseyi bir direniş konusu olarak görmeme eğilimindedir. Bu şekilde görmeyenlerin oranı yüzde 62’dir. Direniş olarak değerlendirenlerin oranı yüzde 35.8’de kalıyor.

Araştırmadan yola çıkarak, bu krizin yargıya duyulan güven açısından da olumsuz bir etki yarattığını söylemek mümkündür.

Buna karşılık, Brunson’ın ülkesine dönmesinin ABD ile ilişkileri düzelteceğine inananlar da azınlıkta kalıyor. Katılımcıların yüzde 50.3’ü Trump ile ilişkilerde olumlu yönde bir değişiklik beklemiyor. Olumlu beklenti içinde olanların oranı yüzde 23.8, fikri olmayan/cevap vermeyenler ise yüzde 25.9 oranındadır. Bu oranlar, genelde Türk-ABD ilişkilerinin geleceği konusunda kamuoyunda kötümser bir bakışın hâkim olduğunu gösteriyor.

Aslında araştırmanın en çarpıcı sonucu, ABD ile ilişkilerin geleceğine dönük olumsuz beklentiler iyice yerleşirken, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Türk kamuoyunda en çok güven duyulan lider çıkmasıdır. 10 puan üzerinden yapılan değerlendirmede Putin 3.7 puanla birincidir. Almanya lideri Angela Merkel aynı değerlendirmede 2.6, ABD Başkanı Trump ise 1.8 puan düzeyindedir.  

Galiba bütün bu krizlerden net kazanan taraf olarak çıkan yabancı aktör Putin’dir.   

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp