Top
Sedat Ergin

Sedat Ergin

sergin1@hurriyet.com.tr

03/09/2022

Putin, Girit’teki S-300’ün Türk F-16’larına kilitlenmesinden neden memnun olmuştur?

Putin, Kremlin’deki ofisinden krizin NATO’yu da içine alacak şekilde dallanıp budaklanmasını izlerken, kopan gürültüyü tetikleyen askeri mekanizmanın Rus yapımı S-300 hava savunma sistemi olmasıyla herhalde iftihar ediyordur. Nasıl iftihar etmesin ki?Kremlin’in zaviyesinden bakarsanız, Yunanistan’ın S-300’lerin radarlarını Türk F-16 savaş uçaklarına kilitleyebilmeleri, ürettikleri bu sistemin etkin bir hava savunması sağladığının bir teyidini oluşturuyor.Üstelik elde ettikleri “tanıtım” imkânının onlar açısından bir ek getirisi de var. Bu tanıtımın, iki NATO ülkesinin arasının biraz daha açıldığı bir çerçevede yapılması, Batı dünyası içindeki bir çatlağı derinleştirmek anlamında da bir fırsat yaratıyor. Türkiye’nin bu hadiseyi NATO’ya götüreceğini açıklaması, krizin NATO’ya da taşınacağını gösteriyor.*Pek çok açıdan örnek bir vaka olarak masaya yatırılıp analiz edilmesi gereken bir durum var karşımızda. Şöyle ki...Birincisi, son kriz, Türk ve Yunan savaş uçaklarının Ege’nin iki ülke arasında anlaşmazlık konusu bölgelerde sıkça karşılaştıkları ve “it dalaşı”na girdikleri türdeki hadiselerden farklı bir duruma işaret ediyor.Türk tarafının açıklamalarına göre, Yunanistan bu kez radar kilitlemesini Girit adasında konuşlanmış Rus yapımı S-300 hava savunma sistemleri üzerinden yaptı. Açık kaynaklara bakılırsa, daha önce S-300’lerden kaynaklanan böyle bir hadisenin yaşanmadığı anlaşılıyor. Ayrıca olay Girit’in açıklarında uluslararası hava sahasında geçiyor.Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, meydana gelen olayı geçen pazartesi günü yaptığı bir açıklamada şu şekilde anlatmıştır:“23 Ağustos’ta bir hadise oldu. Bunun (S-400’lerin) bir alt modeli S-300’ler, NATO görevi yapan Türk F-16’larını radar kilidine aldılar. Kötü komşumuzun bu yaptığının görülmesi, anlaşılması ve anlatılması lazım. Bu kadar aleni şımarıklık, bu kadar pervasızlık kabul edilemez.”*Bu girişten sonra projektörlerimizi S-300’lerin aktive olduğu mekâna, Girit adasına çevirelim...ABD ile Yunanistan arasındaki askeri işbirliği, iki ülke arasında geçen yıl ekim ayında imzalanan ve ABD’ye bir dizi yeni üs kolaylığı tanıyan yeni savunma anlaşmasıyla birlikte muazzam bir yoğunlaşma dönemine girmiştir.Amerikan tarafı, bu anlaşma kapsamında Dedeağaç’taki askeri altyapısını kuvvetli bir şekilde güçlendiriyor. Bölgede denizdeki askeri kapasitesini de özellikle Girit adasında tahkim ediyor. ABD’nin fiilen bir liman işlevi de gören, 230 metre uzunluktaki çok amaçlı dev yurtdışı sefer gemisi “USS Hershel Woody Williams” artık kalıcı olarak Girit’te demirlemiştir.Bu yönüyle bakıldığında Türk F-16’larına Rus hava savunma sistemleri üzerinden radar kilitlemesinin komuta edildiği mekân, ABD’nin Doğu Akdeniz’de en kuvvetli bayrak gösterdiği yerdir.Girit, Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Libya ve Yunanistan ile Mısır arasında imzalanan deniz yetki alanlarını konu alan ikili anlaşmalarla da su yüzüne çıkan büyük jeopolitik çekişmenin de merkezinde yer alıyor.*Şimdi meseleyi ABD-Yunanistan-Türkiye üçgenindeki denklem üzerinden tahlil edelim. Özellikle son iki-üç yıl zarfında bu denklemde gözlediğimiz ana yöneliş, ABD’nin bir dizi nedenle Türkiye’den uzaklaşırken, buna paralel bir düzlemde Yunanistan ile bir yakınlaşma içine girmiş olmasıdır. Bu arada unutmayalım ki ABD ile Türkiye arasındaki uzaklaşmanın nedenlerden biri de Türkiye’nin Rusya’dan S-300’ün bir üst modeli olan S-400’leri almasıdır.Bu yöneliş içinde Yunanistan’daki Miçotakis hükümeti ABD’ye askeri kolaylıklar anlamında “Ne isterseniz...” anlamına gelebilecek bir açık çek vermiştir. Yeni Demokrasi Partisi hükümetinin politikası, biraz da 1950’li yıllarda Türkiye’de DP döneminde ABD’ye çok geniş üs imkânları sağlanmasındaki hareket tarzını çağrıştırıyor.Bugün Yunanistan ile ABD arasındaki ilişkilerde tam anlamıyla bir balayı dönemi yaşanıyor. Yunanistan’ın Harvard mezunu Başbakanı Kiriakos Miçotakis’in geçen mayıs ayında Kongre’nin ortak oturumuna hitap ederken 37 kez alkışlandığı ABD gezisi bu yakınlaşmanın zirve noktası olmuştur.*Meselenin düşündürücü tarafı şurada. Yunan Başbakanı Washington’da önüne kırmızı halı serilerek karşılanırken, resmi ABD heyetleri bölgemize yaptıkları ziyaretlerde Yunanistan’a giderken artık Türkiye’ye uğrama ihtiyacını bile duymuyorlar.Son olarak geçen temmuz ayının başında Atina’ya giden önemli bir Kongre heyetinin burada Başbakan Miçotakis ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Konstantinos Floros ile görüştükten sonra Türkiye’de yalnızca İstanbul’a uğrayıp Fener Patriği Bartholomeos ile görüşmüş olması yeteri kadar açıklayıcıdır. Üstelik bu davranış kalıbı ABD tarafında ilk kez çıkmıyor karşımıza.Görüleceği gibi, en azından görünüşte, Türkiye karşısında asgari bir dengeyi gözetme diye tarif edebileceğimiz şekilsel özenden de yoksundur ABD politikası. ABD’nin Doğu Akdeniz politikasında sarkaç açıkça Yunanistan’a yönelmiştir.Geçen hafta yaşanan radar kilitleme hadisesi, ABD’nin Yunanistan’a bu ölçüde müzahir davranmasının Yunanistan’ı Türkiye karşısında hangi noktalara taşıyabileceğini gösteren bir uç örnek olarak görülebilir. Çünkü Yunanistan, ABD’nin mutlak desteğini yanında hissettiği oranda bu avantajını Türkiye karşısında kendi çıkarlarına tahvil edebilmek için kullanmaktan kaçınmayacaktır. Avrupa Birliği’ni de ABD’nin yanında bu denkleme dahil edebilirsiniz pekâlâ.*Buradaki yönelişin tersyüz edilmesi gerçekten arzulanıyorsa, Türkiye’nin de Batı ile ilişkilerine yeni bir bakışla eğilmesi gerekecektir. Türkiye ile ABD ilişkilerindeki kötüye gidişin her iki taraftan da kaynaklanan nedenleri var. Ayrıca bugün karşımıza çıkan tablo, ABD-Yunanistan izdivacının neden önlenemediği hususunda Ankara’yı samimi bir muhasebeye de davet etmelidir.Bakın, son yıllarda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de içine düştüğü yalnızlığın, bölge politikasında şimdi süratle telafi edilmeye çalışılan geçmişteki bir dizi hatanın sonucu olduğu hususunda genel bir mutabakat var Türk kamuoyunda.Benzer şekilde Yunanistan’ın ABD’yi ve AB’yi istediği gibi yanına çekebilmiş olması Türkiye’nin çıkarları bakımından düzeltilmesi gereken bir olumsuzluksa, o zaman Türkiye bir an önce Batı politikasında bu durumu telafi etmenin yollarını düşünmeye başlamalıdır.*Son olarak olayın herkesin dikkatine takılan göz açıcı bir sonucuna değinelim. Girit adasındaki S-300’lerin depoda tutulduğu, geçmişteki bir iki istisna dışında operasyonel hale getirilmediği yolunda yapılan bilgilendirmelerin doğru olmadığı ortaya çıkmıştır.Bu durum beraberinde Türkiye cephesinde bir tartışmayı tetikleyecektir. Türkiye Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerini aldığında kıyamet koparılırken, yine Rusya’nın ürettiği bir alt model olan S-300 sistemlerinin bir başka NATO ülkesi tarafından kullanılabilmesindeki çelişki nasıl izah edilecektir? Bunu kamuoyuna izahı imkânsızdır.Bu hadisenin Türkiye’deki S-400’lerin de aktive edilmesi yolunda bir eğilimi güçlendirmesi de muhtemeldir. Ancak bu yola gidilmesi de S-400’ler nedeniyle Türkiye ile ABD arasında patlak vermiş olan gerginliği artıracak, bu yönüyle Türkiye’yi Rusya’ya doğru iten merkezkaç kuvvetleri daha da güçlendirecektir.Girit’teki S-300 radarı çalıştırılırken böyle bir amacın gözetildiği gibi bir spekülasyona girecek değiliz. Yunanistan hangi hesapla davranmış olursa olsun, Türkiye’nin yine de soğukkanlılığını kaybetmemesinde yarar var.Kuşkusuz NATO’nun bu çerçevede alacağı tutum önem kazanıyor. Türk yetkililer rahatsız edici hadisenin bir NATO görevi sırasında meydana geldiğini belirttiklerine göre, NATO makamlarının da kendilerini doğrudan ilgilendiren bu konuya objektif bir şekilde yaklaşarak meseleye açıklık getirmeleri şarttır.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp