Top
Melis Alphan

Melis Alphan

melisalphan@hurriyet.com.tr

27/02/2014

Hayvanları korumayan yasa

Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik öngören yasa tasarısı 1.5 yıl sonra Çevre Komisyonu’nun gündemine girdi.

Bunda şüphesiz, son dönemde vahşice katledilen hayvan haberlerinin kamuoyuna yansımasının ve tepkiyle karşılanmasının payı büyük.
Yoksa aslında siyasetçilerin konuyu salladığı yok.
Bunu anlamak için çok uzaklara gitmeye gerek yok, hazırlanan kanun tasarısına bakmak yeterli.

***

Tasarıdaki tek iyi şey, hayvanlara kötü muamelenin, öldürmenin ve işkencenin Kabahatler Kanunu’ndan çıkarılıp Türk Ceza Kanunu’na alınacak olması.
Hayvanlara işkence yaparak ölümüne neden olanlara 2 yıla kadar, sahipsiz hayvanları kasten öldürenlere ise 3 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
Ama bu cezanın ertelenmeyecek veya para cezasına çevrilmeyecek şekilde düzenlenmesinin şart olduğunu da söylemek gerek.

***

Tasarıdaki diğer maddeler epey sorunlu.
Hayvanlara çip takılacak, evdeki hayvan sayısı sınırlandırılacak, pitbull gibi kimi türler tehlikeli ırk ilan edilecek.
Hayvan beslemeyenler kolay kolay anlamaz. İnsanın evinde beslediği hayvanlar evladı gibidir, alıp verilecek bir eşya gibi değil. Hayvan sayısında kısıtlama ne demek? İnsanın imkanı varsa ve koşullar iyiyse, istediği kadar hayvanı sahiplenir.
Hakikaten bir şeyleri düzeltmek isteselerdi hayvan ithalatını yasaklar, pet-shop’ları kapatırlardı.
Yeşil Gazete’ye konuşan İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Hülya Yalçın, yasa tasarısının en sıkıntılı yanının dar kapsamı olduğunu söylemiş: “Bu, hayvanları değil, kedi köpeği korumayı amaçlayan bir kanun; hayvan koruyan bir kanun olsaydı inek, tavuk, koyun, balıktan da bahsederdi; bunların hiçbiri hayvan değil gibi yasaya hiç girmemiş.”
Bu haliyle yasa ancak sözde bir hayvan koruma yasasından ileri gidemez.

***

Bunu bir tarafa koyalım...
15 Şubat’ta Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından Resmi Gazete’de yayımlanan bir yönetmelik şöyle diyor: “Kedi, köpek gibi evcil türlerin sokakta başıboş olanları deneylerde kullanılmaz. Ancak, hayvanların sağlık ve refahı ile ilgili çalışmalara ihtiyaç duyulması, çevre, insan ve hayvan sağlığına karşı ciddi tehlike oluşturması ve çalışmanın amacının sadece başıboş hayvan kullanılarak gerçekleştirilebileceğine dair bilimsel gerekçeler sunulması hallerinde bu hayvanlar deneylerde kullanılabilir.”
Bu biraz çevre konusunda sürekli öne sürdükleri saçma sapan “üstün kamu yararı” ifadesine benziyor.
Konu fark etmez, doğal varlık, tarih fark etmez, canlı yaşam vs. fark etmez, kamu yararı varsa onları kimse durduramaz.
Neyin kamu yararı olup olmadığına karar verenler ise yine onlar.

Can Dostum

Hayvanlar gündemimizdeyken televizyonda yeni başlayan bir programın da haberini verelim.
TV2’de ekrana gelen “Can Dostum” hayvanların dünyasını, sorunlarını ve çözüm yollarını anlatıyor.
İlk programda mesela, köpekler arasında yaşanan anlaşmazlıklar ve bunun nasıl bertaraf edileceği konusu işlendi.
Köpek eğitiminin ilk adımı “Otur” komutu öğretildi, veteriner hekim İbrahim Kırılmaz hayvan sahiplerinin en başta neler yapması gerektiğini aktardı.
Kaçırmayın derim.  


 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp