HAYATIMIZA yeni bir şahsiyet girdi.
Bu zat dünyanın bilmem kaçıncı en zengin adamıymış.
Boşuna değil...
Her Allahın günü Başbakanla ya da bir bakanla diyalogları çarşaf çarşaf önümüze seriliyor.
Her işe de kendi mi koşuyor? diye düşünmeden edemiyor insan.
Villadaki taharet musluğundan tutun da depo yapacağı arazinin koruma statüsüne kadar her detayla bizzat ilgileniyor.
E, o paralar kolay kazanılmıyor. Engelleri tek tek ortadan kaldırtmak kolay iş değil, milyar dolarlar kendi kendine birikmiyor.
*
Otoritenin Abi, kızının Mustafa Amca diye seslendiği bu zatın villa milla bir kenara...
En asap bozucu girişimi birkaç gün önce gün yüzüne çıkan, kültür ve tarihi mirasımızdan kurtulma çabaları.
Mustafa Amca meğer İzmir Kemalpaşada bir depo yapacakmış.
Ne deposu kim bilir...
Yanına ülkece ruhumuzu teslim ettiğimiz AVMlerden birini mi konduracaktı, zincir marketini mi oturtacaktı, orası ayrı soru işareti...
Neyse...
*
Bu depo için hafriyat çalışmaları esnasında kalıntılara rastlanıyor.
E kanun mecbur kılıyor; İzmir Müze Müdürlüğüne haber veriliyor.
Arkeologlar bir de ne görsünler, gelecekteki deponun yerinde Anadolu parsı ve aslanı gibi nesli tükenen hayvanlara ait mozaikler ve büyük bir yerleşim kompleksi yatıyor.
Şimdi o partiden istifa eden, vaktiyle türlü nedenlerle eleştirsek de gelenin gideni epey arattığı dönemin Kültür Bakanı çıkıyor, Burası Batının Zeugması diye beyanatlar veriyor.
*
Mustafa Amca bana mısın demiyor, depo da depo diye tutturuyor, alanın üstünün örtülmesini ya da mozaiklerle duvar kalıntılarının kaldırılmasını istiyor.
Ne var ki alan 1. derece sit alanı olarak tescilleniyor.
Mustafa Amca karara iki kez itiraz ediyor.
Ege Üniversitesinden iki akademisyen yüzleri kızarmadan Taşınır canım bu mozaikler raporu veriyor; Mustafa Amcaya gün doğuyor.
Ama kıyağın da bir sınırı var.
Duvarları da taşırsınız, ne var demeye kimsenin dili varmıyor.
Mustafa Amca da ne yapsın, yeni Kültür Bakanını arıyor.
Kültür Bakanı, Mozaikleri kaldırın dedim, kaldırıyorlar. Ama duvarları sitten çıkaramıyoruz diyor.
Mustafa Amca ne bilsin kültür varlığı falan, cillop AVMlerin adamı, ısrar kıyamet Bakana Abi o duvarlar hiç mühim değil. Dökülmüş, toprağın altından biz çıkardık onları minvalinde ikna çabaları sergiliyor.
Bilmez ki arkeoloji buna yarar zaten, yıkık dökük ama zengin mi zengin geçmişi kazıp çıkarmak için...
Bakan milyonuncu kere Abi birinci derece sit alanı, dokunamıyorlar diyor.
Mustafa Amca Ama nolur ya... minvalinde tutturmayı sürdürünce, Bakan artık samimi mi, yoksa başından savmak için mi bilinmez, Bakalım ne yaparız diye ortadan bir lafla konuşmayı sonlandırıyor.
Sonrası Allah kerim.
*
Bir yıl önce bu köşede yeni fabrikasının temel kazısında Bizanstan kalma bir sarnıca rastlayan bir işadamını yazmıştım.
Nurettin Çelik o darmaduman sarnıç için Anıtlar Kuruluna başvurmuş, Ben bu sarnıcı kazdırıp ortaya çıkarıp restore ettirmek istiyorum. Finansmanını ben sağlayacağım, önümü açın demişti.
Kazıya 71 bin 470 lira harcamıştı.
Restorasyon projesinin onayını bekliyordu, burayı müze yapacaktı.
Etraftan yükselen Manyak mısın? Ne diye harcıyorsun bu parayı? Bırak ya, senin mi sanki? Git kendine araba al diye yükselen seslere gülüp geçiyordu.
O vakit şöyle yazmıştım:
Şimdilerde Eser yapacağız diyorlar. Çamlıca Tepesine cami mesela. Bu bizim eserimiz olacakmış. 100-150 yıl ömrü olan betonla yapacaklar bunu. Oysa eser dediğiniz böyle olur. 1000 yıl orada durur, sonra iyi niyetli bir adam gelir, onu sürdürür.
*
Ama bir de kötü niyetli adamlar var.
Mustafa Amca mesela, kolilerini dolduracak diye bin yıllık mozaikleri taşıtıyor, Yav dökük bunlar diyerek tarihi duvarları yıktırtmaya davranıyor.
Tamam, tarihi mirası korumak devletin görevi.
Lakin sermayenin kötü niyetlisi de hiç yardımcı olmuyor.