ÇEŞME son yıllarda Bodrum ile yarışır hale geldi. Hatta bir aralar “Çeşme-Bodrum’dan hangisini tercih edersiniz” gibi anketler düzenleniyordu. Bence her iki tatil beldesinin de kendine göre özellikleri var. Çeşme küçük İzmir, Bodrum küçük İstanbul diyebiliriz. Çeşme İzmir’den beslenirken, Bodrum İstanbul’dan besleniyor. Eskiden Bodrum ve Çeşme arasındaki fiyat politikası yarı yarıya oynarken şimdi Çeşme Bodrum’dan daha pahalı bir yer oldu diyebiliriz. Buna rağmen Bodrum’da her yerde daha iyi hizmet alabiliyorken, Çeşme’de bazı yerlerde ancak kalabiliyorsun. Çeşme’de bir Alaçatı var, Bodrum da ise say say bitmez. Bodrum, Çeşme’nin 10 katı kadar daha büyük. Çeşme’de bir yerden bir yere gitmek 20 dakika, Bodrum’da bir yerden bir yere gitmek bir saati bulabiliyor. Çünkü Bodrum’un ucu bucağı yok artık. Turgutreis, Yalıkavak, Gümbet ve Yahşi’de de hayat var. Çeşme’de Alaçatı başta olmak üzere bir iki tane yer ancak sayarsın. Bu hafta Çeşme’de neler olup bitiyor bir göz atalım isterseniz. Daha yaz gelmedi, çoğu mekân kapalı ama açık olan yerler ağzına kadar dolu. Artık Çeşme’de kışın da hareket mevcut. Bunun için herkes çok çalışıyor. Çeşme’nin yerlisiyle orada yatırım yapan kişilerin düşünceleri bana göre tamamen aynı. Herkes ekmeğine bakıyor. Arada yobazlık yapanlar olsa da zaten uzun vadede barınamıyorlar. Çeşme’nin simgesi haline gelen mekânlar var. Bunların üstünden geçelim isterseniz.
Alavya’da iki ayrı dünya
ÇEŞME’DE akılda kalan, gidip kalınacak yerler arasında bana göre ilk sırada Alavya geliyor. İnanılmaz bir konumu var. Tam eğlencenin göbeğinde, bir o kadar da dışında. Sokağa yüzünü verirsen eğlence, içeriye çekilirsen huzur... Kendi içinde başka bir dünyası var. Pazar günleri hazırlanan açık büfe kahvaltıyı tek geçerim. Sırf o kahvaltı için Alavya’da kalınır. İçerde kocaman bir havuz, güzel bir SPA mevcut. Odalar desen çok kullanışlı, gerçekten tüm ihtiyaçlar düşünülerek yapılmış. Otel müdürü Meriç Gümüşçap tam bir turizmci. Otel küçük ama memnuniyet bir o kadar büyük. Tüm beklentileri karşılıyorlar. Alavya butik otel kavramına en iyi uyan yerlerden biri.
Sıralama yapmayacağım ama Viento da keyifle kalacağınız adreslerden. Figen Hanım çok titiz, her zaman işin başında. Hayatın içinde olmak isteyenler için Viento da tercih edilecek yerler arasında.
Çeşme’nin simge mekânı Ferdi Baba
FERDİ Baba’nın Çeşme’de bir simge olduğunu söylememe gerek yok artık. Yıllardır en iyi hizmeti, en iyi kaliteyi ve lezzeti sunan mekânların başında geliyor. Çok sayıda balıkçı var. Ama Çeşme’ye ne kadar ünlü gidiyorsa hepsi Ferdi Baba’da. İlk tercih tabii ki Alaçatı’daki yeni Ferdi Baba. İkinci tercih Alaçatı Port Marina oluyor. Alaçatı’daki Ferdi Baba çok iyi dizayn edilmiş. Sokak tarafından girince sizi kocaman bir meze dolabı karşılıyor. Tezgâhta yok yok, Ege mutfağına ait ne kadar meze varsa hepsi en taze haliyle duruyor. Tezgâhın başında 3 aşçı sürekli sipariş alıyor. Masaya oturmadan önce mezeleri seçiyorsunuz. O kadar çeşit var ki seçerken inanın zorlanıyorsunuz. Mezeleri seçtikten sonra masaya geçtiniz, bir o kadar da ara sıcak var. Bence kendinizi mekânın demirbaşı Mert’e bırakın. Tabii ki bütçeyle bir derdiniz yoksa. Sonra “Ben bunu yemedim, ne yedik ki?” demeyin. Belki de hayatınızın en güzel yemeğini yiyerek masadan kalkabilirsiniz. Biz o gün öyle yaptık, “Mert sen bize bir şeyler ver” dedik. Gecenin sonunda yerimden kalkamayacak haldeydim. Hepimiz o kadar güzel bir yemek yedik ki ertesi gün anlata anlata bitiremedik. Istakozlu makarnadan tutun buğulamaya kadar birkaç çeşit ana yemek yedik. Hepsi çok lezzetliydi. Ferdi Baba’da ıstakoz yemeyeni dövüyorlar gibi. Bütün masalarda ya ızgarası var ya da makarnası. Finalde dört farklı tatlı geldi. Artık bir kaşık yiyecek halimiz kalmamıştı.
