Bir tarafta yılların alışkanlığı, hemen her evde olan televizyon, diğer tarafta yeni alışkanlığımız internet. İkisi de hayatımızın başköşesinde.
Teknoloji sayesinde ikisini bir arada kullanmak da mümkün artık. Cebinizden ve telefonunuzdan TV izleyebildiğiniz gibi televizyonunuzdan internete de girebiliyorsunuz.
Dünyada genç nesille birlikte ibre hızla TV’den internete kayıyor.
Türkiye tarafında son durumu merak edenler için mail kutuma düşen iki farklı araştırmayı paylaşmak istedim.
Interpress’ten Erdoğan Kocaman’dan gelen, Türkiye İstatistik Kurumu verilerinden derlenen araştırmanın sonuçları şöyle…
Günümüzde ailelerin yüzde 94’ü, sosyal aktivite olarak her gün televizyon izlemeyi tercih ediyor hâlâ.
Ortalama bir aile, günün en az 4.5 saatini televizyon karşısında geçirirken, nüfusun yüzde 84’ü her gün mutlaka TV izliyor.
Nüfusun yüzde 40’ı içinse TV’de ne izlediğinin çok fazla önemi yokmuş. İzleyecek bir şey bulamasalar da, Türk insanının en büyük eğlencesinin TV olduğunu kanıtlarcasına, zamanlarının büyük bölümünü TV karşısında geçiriyorlarmış.
Evlerin yüzde 98’inde televizyon bulunurken onu yüzde 84’le internet, yüzde 73’le bilgisayar ve yüzde 46’yla tablet izliyormuş.
Haberleri takip etmede televizyon yüzde 83’le birinci. İnternet yüzde 54, yazılı basın yüzde 27, radyo ise yüzde 15 orana sahipmiş.
GÜNDE ORTALAMA 6.5 SAAT İNTERNETTEYİZ
İngiltere merkezli global sosyal medya ajansı We Are Social’ın verilerine gelince…
Araştırmaya göre günün ortalama 6 saat 46 dakikasını bilgisayar, tablet ya da cep telefonu ekranı karşısında internette geçiriyoruz.
Bu sürenin 3 saat 1 dakikası sosyal medya kanallarına ayrılırken yüzde 57’lik oranla en çok Youtube kullanılıyormuş.
Onu yüzde 56 ile Facebook takip ediyor. Ağırlıkla tercih edilen diğer sosyal medya kanalları ise Instagram, Twitter, Whats- App ve Messenger.
İki araştırmadan çıkan sonuç böyle.
Benim görüşümse nasıl ki televizyon, radyoyu bitiremediyse internetin de televizyonu bitiremeyeceği yönünde.
Evet, öncelik sıralamasında yerler değişebilir ama özellikle de Türk insanı için TV daha çok uzun yıllar 1 numaradaki yerini korur.
‘El Emeği’ bir program
Dekorasyon ve ev yenileme programları, izlemekten keyif aldığım içerikler arasında.
Bu kategoride Selim Yuhay’ın sunduğu ‘Güle Güle Oturun’u ilk sıraya koyuyorum. Yuhay’ın elektriği de, el attığı evlerde yarattığı değişim de muazzam.
Yuhay, belirli bir bütçe çerçevesinde ekibiyle birlikte harika işlere imza atıyor.
TRT’nin aynı formattaki programı ‘El Emeği’ni ise yeni keşfettim. ‘Güle Güle Oturun’dan farkı, eldeki eşyaların dönüştürülmesi.
İç mimar Selin Yantur ile maharetli hanımlar hem konuk oldukları evlerde harika işlere imza atıyor hem de izleyenlere fikirler veriyorlar. Tabii arada yeni mobilyalar ve aksesuvarlar da alıyorlar ama formatın asıl alametifarikası yeniden kazanım.
Tüketimin sürekli körüklendiği günümüzde böylesi misyonlar üstlenen formatlara daha da bir sempati duyuyorum.
İzleyin, izlettirin efendim.
Kuşaklar arası yarışma
Yaz ekranında takip ettiğim yapımlar arasına İrfan Kargı’nın sunduğu ‘3 Kuşak 1 Cevap’ı da ekledim.
Dörder kişilik iki farklı ailenin rekabet ettiği yarışmada, aileler büyükanne ya da büyükbaba, anne-baba ve çocuk olmak üzere üç farklı kuşaktan oluşuyor.
Zamanda yolculuğa çıkıyorsunuz adeta.
Üç farklı kuşaktan seçilen sorulara, o kuşağı temsil eden yarışmacı cevap veremiyor. İşin eğlenceli kısmı da burası zaten. Para ödülünün miktarı da ters orantılı şekilde artıyor.
Sorulan soruyu hangi aile ferdinin bilip bilemeyeceğinin tahmin edildiği bölüm çok eğlenceli.
Ünlü isimlerin programa konuk alınması fikri de yerinde.
Benim izlediğim bölümde Mansur Ark ve Nur Ertürk yarışmaya katıldı. Ark’ın sorusu “Bu sanatçı kimdir?”di. Ertürk’le ilgiliyse yaptığı müzik türü soruldu.
Ben izlerken çok keyif aldım. Gerçek anlamda “ailece” izlenecek bir iş çıkmış ortaya.
Bu arada, format üç kuşağı bir araya getirince yerli sandım ama biraz araştırınca ‘Generation Gap’tan uyarlandığını öğrendim.
Kapanış jeneriğinde de varmış bu bilgi ama ben kaçırmışım.
