Top
Mustafa Doğan

Mustafa Doğan

mdogan@htgazete.com.tr

02/10/2017

Haberi sulandırmak BÖYLE OLUR!

 

Yakın zamanda iki kez şahit olunca sormadan edemiyor insan.

İlki iki hafta önce Serap Paköz’ün sunduğu ‘Gerçeğin Peşinde’de yaşandı.

13 yaşındaki Hakan Ekinci’nin öldürülmesi olayı aydınlatılmaya çalışılıyordu programda.

Ekinci’nin evinde çekim yapan muhabir bir anda kendisiyle birlikte gelen arkadaşına mikrofonu verip canlı yayında üçüncü kattaki balkondan aşağıya sarkıverdi, reyting uğruna. Çoluk çocuk izler, denemeye kalkar demeden.

Reality programlarında yaşanıyor böyle densizlikler dedik, üstünde durmadık.

Ancak ikinci vakanın adresi bir ana haber bülteni olunca kayıtsız kalamadım. Adres atv, olayın vuku bulduğu yer de kanalın terası.

Şiddetli yağışla ilgili izleyicilere bilgi verdi muhabir. Her şey olması gerektiği gibiydi.

Ancak, metrekareye 70 kilogram yağış düşeceğini söylediği anda, terastan üstüne damacanayla su dökülmeye başlandı.

Yanlış okumadınız, damacanayla. Hem de dört tane. Haberi “sulandırmak” dedikleri şey tam da bu olsa gerek!

Damacanalar dökenlerin elinden kaysa kendileri habere konu olacaklardı.

Eskiden haber denince bir ciddiyet algısı oluşurdu. Çünkü ciddiyetle, sorumluluk duygusuyla hareket edilirdi. Şimdilerde iş şova dönüştü resmen.

Neler görmüyoruz ki… Nefes nefese haber aktarmak, olayları abartmak, sokak röportajlarında vatandaşı yönlendirmek, hatta bir kısmına söyleyeceklerini önceden ezberletmek!

“Metrekareye şu kadar yağış düşecek” açıklamasının anlaşılamayacağını düşünmek de izleyicinin aklıyla dalga geçmektir, en basit deyimiyle.

Ayrıca, muhabirin verdiği bilgi de yanlış. 1 metrekareye dört damacana suya eşit yağış düşerse su seviyesi belinize gelmez!

Kantarın topuzu kaçtı artık.

Yarın öbür gün aşırı sıcaklarda, muhabir arkadaşlardan biri etrafına benzin döküp “Hah işte yarın böyle hissedeceksiniz” demeye kalkışırsa şaşırmam artık!

************

GOT’tan daha iyisini YAPABİLİR MİYİZ?

‘Diriliş Ertuğrul’un yapımcı ve senaristi Mehmet Bozdağ, hafta sonu katıldığı IFTV-Uluslararası İstanbul Film ve Televizyon Forum ve Fuarı’nda attı bu iddiayı ortaya.

“45, 60, 90 dakikalık sürelerimiz olsa, bu bütçelerle ‘Game of Thrones’tan, ‘Vikingler’den daha iyi projeler çıkaracak gücümüz var” dedi.

Diğer tüm unsurlar tamam, tek sorun süreyse çözüm basit…

‘Diriliş Ertuğrul’ gibi bir referansa sahip olduğunuz için pekâlâ sponsor desteği bulabilirsiniz ama bunu bir kenara koyduk diyelim.

Çekersiniz ‘GOT’tan ‘Vikingler’den daha iyisini, ister 45, ister 60, ister 90 dakika. Orası keyfinize kalmış.

Sonra götürürsünüz TRT’ye ya da herhangi başka bir kanala. Onların projeye vereceği rakamın hiçbir önemi yok. Nasılsa çekeceğiniz iş GOT’tan daha iyi olacak. Haliyle yurtdışında kanallar dizinizi almak için birbirleriyle yarışacak.

O zaman buradaki yayıncıdan alacağınız para devede kulak bile kalmaz! (Endemol’ün sadece ‘Paramparça’dan 2020 yılına kadar 40 milyon dolar gelir elde edeceği daha yeni dava dosyasına girdi.)

Vallahi kendi adıma heyecanlandım.

İnanmak başarmanın yarısıysa ortada inanç var. Açıklamadan anladığım kadarıyla başta derinlikli senaryolar olmak üzere tüm unsurlar da mevcut. Tek sıkıntı süre. Onun formülünü de ben verdim naçizane!

Bozdağ’ın çok tartışılan bir açıklaması da ‘Diriliş Ertuğrul’un dünyada 1.5 milyara yakın izleyicisi olduğu tespitiydi. Oraya hiç girmeyeceğim!

Çünkü Türkiye’de ulaştığı “en yüksek” reyting, 83’üncü bölümüyle ABC1 izleyici kategorisinde elde ettiği 18.53 (Bu da diziyi ortalama 9 milyon kişinin izlediği anlamına gelir) olan bir diziyi 1.5 milyar kişinin izlediği tespiti beni aşar!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp