EĞER iki şampiyonluk adayının arasındaki maç, henüz dördüncü dakikasında kopuyorsa, bu işte bir sorun var demektir.

Hele bir de evsahibi olan taraf, ligin ilk yarısındaki maçı kaybetmiş ve yine yenilmesi halinde muhtemel play-off eşleşmesinde 1-0 geriye düşecekse ve buna rağmen maçı "kısa kesen" rakibiyse, o zaman büyük bir sorun var demektir...
 
Evet; sahada Türk Telekom'a sorun yaratan taraf, dün bir makine gibi işleyen Efes Pilsen'di. İlk andan itibaren kazanmayı daha çok arzulayan, bu anlamda daha çok efor sarfeden, fark 20'lerde seyrederken bile oyun disiplinini kaybetmeyen, daha becerikli, saha dışından (coach Ergin Ataman) ve içinden daha iyi yönetilen (Kerem T.-Ender), pota altında daha etkili (Kerem G.-Kaya-Kasun), kısacası şampiyonluk adayı sıfatına her şeyiyle uyan taraf Efes Pilsen'di...

Aslında açık farkla kazanan Efes'in, bir bakıma Play-Off'lar başlamadan ne durumda olduklarını görmeleri açısından Telekom'a "faydalı" olduğu bile söylenebilir. Ne varki yıllardır kaleme aldığımız Türk Telekom'un savunma özrü, Ankara ekibinin artık ün yaptığı kimliği ;olmak üzere... Kısa bir süre önce Telekom'un, savunmayı sevmeyen siyahi oyuncularını pasifize edip, Bajramovic ve Lang'i uzun süreler oynattığında daha bir takım kıvamına geldiğini yazmıştık. Ancak hücuma renk getirmesi için Ukrayna'dan geri çağırılan El Amin'in maç eksiği ile tel tel dökülen hali bu tezi kısa sürede çürütmüş görünüvor... 11 haftadır kaybetmeyen bir takım eğer ilk ciddi rakiple ilk 'belirleyici' maçta böylesine silik kalıyorsa, şampiyonlukta nasıl söz sahibi olabilir?